NATO konseptinin bir parçası olan Türkiye‘de 12 Eylül darbesi bütünüyle ABD emperyalizminin yönelimleri doğrultusunda gerçekleştiğini belirten Başkan Mart, darbe öncesinde uluslararası kapitalizme ekonomik ve siyasi yönlerden bağımlı olan kesimlerin yükselen eşitlikçi, toplumcu, bağımsızlıkçı muhalefete karşı sayısız yıldırma ve yok etme yöntemini farklı biçimlerde uygulayarak darbenin koşullarının olgunlaşmasını beklediklerine dikkat çekti. 12 Eylül‘ün ekonomik özünün neoliberal serbest pazar ekonomisine kapıların ardına kadar açılması, sömürünün sınırsızlaşması, emeğin haklarının parça parça eritilmesi, kalkınma ve sanayileşme perspektifinin tasfiye edilmesinde aranması gerektiğine dikkat çeken İbrahim Mart sözlerini şöyle sürdürdü: "Sosyal, ekonomik kazanımların yok edildiği, özgürlüklerin kısıtlandığı, büyük bir gözaltı toplumuna geçiş böylece sağlanmıştır. Bu durum, bugün kendisi de 12 Eylül‘ün bir ürünü olan iktidar eliyle sürdürülmektedir" 12 Eylül döneminin ürünleri olan anti demokratik seçim barajı, örgütlenme özgürlüğü yasakları, üniversite özerkliğinin ortadan kaldırılması, YÖK garabeti, RTÜK gibi kurumların mevcut iktidarca sürdürüldüğünü belirten Başkan Mart, 2010‘da darbenin 30. yılında ‘askeri vesayete son verme‘ olarak lanse edilen referandumun içeriği ve sonrasında yaşanan gelişmeler bu gerçeğe işaret ettiğini söyledi. İktidarın 9 yılda yürüttüğü gerici ve piyasacı siyaset referandum sonrasında doruk noktasına ulaştığını ifade eden Başkan Mart. Üniversiteler, bilim kurumları, emniyet, yargı, bürokrasi, medya ve ordunun siyasi iktidarca dizayn edildiğinin altını çizdi. Emek alanının ise serbest, güvencesiz, taşeronlaşmayı özendiren politikalarla biçimlendirildiğini ifade eden Başkan Mart, sendikasızlaşmanın yayıldığını kaydetti.. Özelleştirilen ülke birikimleri, ranta dayalı kâr maksimizasyonu adına doğal hayatın ve insan yaşamının bütün alanlarına yayılmakta olduğunu dile getiren Başkan Mart, gazetecilerin, öğrencilerin keyfi yollarla tutuklanması, yaşam ve üretim alanlarına HES‘lerin yapılmasına karşı çıkan halkın üzerine jandarma ve polisin sürülmesi, sosyal mekanların saldırıya uğraması, sınırlanması gibi ülkenin büyük bir cezaevine dönüştürülmek istendiğinin kanıtları olduğunu ifade etti. Baskıların yakın bir gelecekte daha da yoğunlaşacağını vurgulayan Başkan Mart, "Kamu kurumu niteliğindeki anayasal meslek kuruluşları arasında bulunan birliğimiz TMMOB‘nin neo liberal sömürü ve rant politikaları karşısındaki net tutumu, bu baskıların hedefi olmasına yol açmıştır. İktidar son KHK‘lerle Birliğimizi ve Odalarımızı işlevsizleştirerek kendi hiyerarşisine dahil etmek istemekte, kamusal hizmet ve denetimi serbestleştirmektedir. 12 Eylül‘le gerçek hesaplaşma, onun piyasacı, özgürlükleri dışlayan, emperyalizme bağımlılığı pekiştiren bütün uygulamalarını tasfiye etmekten geçmektedir. Eşit, özgür, demokratik ve tam bağımsız bir Türkiye‘de 12 Eylül kurumlarına da bu zihniyetin güncel devamcılarına da ihtiyaç olmayacaktır" diye konuştu. |