Günümüzde kapitalist küreselleşme süreci ticari, mali ve sanayi sermayenin faaliyet alanları ulusal sınırları aşarak çok uluslu şirketlerin egemenliğinde dünya çapında yeni düzenlemeleri dayatmaktadır. Uluslararası sermaye teknoloji ve enerji alanında bir egemenlik ve hegemonya mücadelesi yapmakta, bu anlamda enerji ve enerji kaynakları büyük önem taşımaktadır. Dün olduğu gibi bugünde dünyamızda yaşanan savaşların, işgallerin, siyasi ve ekonomik krizlerin en önemli unsurlarından birini enerji olduğunu yaşarak görmekteyiz. Ülkemizde uzun yıllardır uluslar arası sermaye kuruluşları olan DB, DTÖ, İMF, AB gibi kuruluşların istekleri doğrultusunda izlenen politikalar sonucunda ulusal ve kamusal bir enerji politikası uygulanmamakta, doğal kaynaklarımız etkin, verimli ve yeterli bir şekilde kullanılmamakta ve enerji sektöründe özelleştirme, ticarileştirme, serbestleştirme uygulamaları ön plana çıkmaktadır. Bu politikalar sonucunda, ülkemiz enerji ihtiyacını kendi öz kaynaklarından değil dışarıdan satın alarak karşılayan bir duruma gelmiştir. Bu anlayış ülkemizi dışa bağımlı hale getirerek ulusal kaynaklarımızın uluslar arası sermayeye aktarılması anlamına gelmektedir. Ülkemiz, yerli, yeni ve yenilenebilir enerji kaynakları ile enerji ihtiyacının önemli bir kısmını karşılayabilecek bir potansiyele sahip olmasına karşılık bu kaynaklar ya hiç kullanılmamakta yada potansiyelin çok altında değerlendirilmektedir. Gelişen teknoloji ve artan enerji ihtiyacı ile birlikte geleneksel enerji kaynakları yetersiz kalmakta, bu enerji kaynakları doğal yaşam ve çevreye zarar vermektedir. Dünya ölçeğinde kullanmakta olduğumuz enerjinin çoğu petrol, kömür ve doğal gaz gibi fosil yakıtlardan elde edilmekte olup bu kaynakların rezervlerinin sınırlı olduğu yapılan araştırmalarla belirlenmiştir. Bu kaynakların gelecekte tükenmesinin kaçınılmazlığı, özellikle fosil yakıtların yanması ile açığa çıkan gazların oluşturduğu sera etkisi sonucunda küresel ısınmaya bağlı iklim değişiklikleri insanlığın ve dogal yaşamın geleceğini tehdit etmektedir. Buna karşın yenilebilir enerji kaynağı olarak tanımlanan güneş, hidroelektrik, jeotermal, rüzgâr, hidrojen enerjilerini direkt veya endirekt güneşten almakta ve dolayısıyla da sürekli olarak yenilendiklerinden tükenmemektedirler. Doğalgaza bağımlı enerji politikalarından vazgeçilerek yerli ve yenilenebilir kaynaklarımıza yatırım yapılmalıdır. Yenilenebilir enerji kaynaklarından ülkemizde güneş. Rüzgâr ve jeotermal enerji kaynaklarının şu an yeterince değerlendirilemeyen ve ülke ihtiyacının büyük bir bölümünü karşılayacak mevcut potansiyelleri verimli bir şekilde değerlendirmelidir. Odamız ülkemizi ilgilendiren bu önemli enerji konusunda da çalışmalar yapmakta, değerli bilim insanlarının çalışmalarını kamuoyuna sunmakta ve sunmaya devam edecektir. Rüzgâr enerjisi potansiyelinin tamamından yararlanılması amacı ile teknik ve ekonomik sorunları, çözümleri ve yol haritasını ortaya koyan bir rüzgâr enerjisi stratejisi planı hazırlanmalıdır. Çevre dostu ve işletme maliyeti düşük olan rüzgâr enerjisinde dünyadaki gelişmelere paralel olarak ülkemiz potansiyelini maksimum düzeyde değerlendirme yönünde ayrıntılı fizibilite çalışmaları yapılmalı, gelişmiş teknolojilere yatırım olanakları sağlanmalıdır. İşte bu gün yenilenebilir bir enerji olan rüzgâr enerjisi ile ilgili bir toplantı için buradayız Bu toplantının düzenlenmesinde katkıları olan TTMD yöneticilerine ve sunumunu yapacak olan değerli bilim insanlarına teşekkür ediyorum. Bu tür toplantıları yaparak meslektaşlarımızı ve kamuoyunu bilgilendirmeye devam edeceğimizi belirterek saygılar sunuyorum. R.Erhan KUTLU
Makina Mühendisleri Odası
Eskişehir Şube Başkanı |
Hakkımızda
ENERJİ 
