ANA SAYFA İLETİŞİM BİLGİLERİ BAĞLANTILAR SİTE HARİTASI E-POSTA GİRİŞİ ÜYE GİRİŞİ TMMOB
eski.mmo.org.tr ENGLISH
AKM ML MK EKM

29 Nisan 2024 Pazartesi    

EİM-MEDAK MİEM PBK

 ENERJİ KAYNAKLARI/ENERJİ YÖNETİMİ SEMPOZYUMU/YEKS 2005" YAPILDI "YENİ VE YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI/ENERJİ YÖNETİMİ SEMPOZYUMU/YEKS 2005" YAPILDI

    Yayına Giriş Tarihi: 01.09.2008  Güncellenme Zamanı: 01.09.2008 16:22:03  Yayınlayan Birim: GENEL MERKEZ  
 

Kayseri Valiliği, Kayseri Büyükşehir Belediyesi, farklı üniversitelerden ilgili 11 Fakülte, Temiz Enerji Vakfı, Ege Üniversitesi Güneş Enerjisi Enstitüsü, Uluslararası Güneş Enerjisi Topluluğu, EMO ve Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi tarafından desteklenen "Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları/Enerji Yönetimi Sempozyumu/YEKS 2005" 3-4 Haziran tarihlerinde Kayseri'de yapıldı.

Kayseri Valiliği, Kayseri Büyükşehir Belediyesi, farklı üniversitelerden ilgili 11 Fakülte, Temiz Enerji Vakfı, Ege Üniversitesi Güneş Enerjisi Enstitüsü, Uluslararası Güneş Enerjisi Topluluğu, EMO ve Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi tarafından desteklenen "Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları/Enerji Yönetimi Sempozyumu/YEKS 2005" 3-4 Haziran tarihlerinde Kayseri‘de yapıldı.

Sempozyumun açış konuşmaları Oda Başkanı Emin KORAMAZ ve Kayseri Şube Başkanı Mustafa İLBAŞ tarafından yapıldı.

TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Emin KORAMAZ‘ın açış konuşması yazının devamındadır. Konuk konuşmacılar bölümünde ise, Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi Genel Sekreteri Gültekin TÜRKOĞLU, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı adına Elektrik İşleri Etüd İdari Genel Müdür Yardımcısı Mehmet ÇAĞLAR ve Erciyes Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Şenol KARTAL birer konuşma yaptılar.
Birinci gün, sabah, açış konuşmalarının ardından, Dünya Hidrojen enerjisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Nejat Veziroğlu, "21. Yüzyılın Enerjisi: Hidrojen Enerji Sistemi ve Türkiye‘nin Anahtar Rolü" sunumunu gerçekleştirdi. Öğleden sonraki 4 ayrı oturumda ise 20 ayrı konuda sunum yapılıp, 9 bildiri sunuldu.
Sempozyumun ikinci gününde ise, 4 ayrı oturumda 16 ayrı konuda sunum yapılıp, 11 de bildiri sunuldu. Son alarak da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, TBMM Enerji Komisyonu, Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, EPDK, Oda, Üniversite, Sektör ve EMO temsilcilerinin panelist olarak katılacağı, "Enerji Uygarlığı"na doğru..."Ulusal-Kamusal Enerji Politikaları Işığında Enerji Yönetimi"paneli yapıldı.

Oda Başkanı Emin KORAMAZ üçüncüsü yapılan, "Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları/Enerji Yönetimi Sempozyumu"nu açış konuşmasında Odayı tanıtıcı bilgiler ve bu yıl yapılan ve yapılacak olan kongre, kurultay, sempozyumlara ilişkin bilgiler verdikten sonra, Oda‘nın yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin de geliştirici çalışmalara katkıda bulunmayı önemli görevlerinden biri olarak gördüğünü belirtti ve bu amaçla yeni ve yenilenebilir enerji kaynakları ve ayrıca güneş enerjisine ilişkin iki ayrı sempozyum düzenlendiğini, sonuç bildirgelerini ve sunulan bildiriler ile bant çözümlerini kitaplaştırarak kamuoyuna ve ilgili mercilere sunduklarını ve ayrıca MMO‘nun Meslek İçi Eğitim Merkezleri kanalıyla Jeotermal Enerji Uygulamaları, Güneş Enerjisi Sistemleri, Isı Yalıtımı ve Enerji Yönetimi Konusunda kurs ve seminerler düzenlediğini ve bu alandaki gelişmeleri üyelerine aktarmaya çalıştıklarını sözlerine ekledi.

KORAMAZ, MMO‘nun kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu olma hüviyeti ve meslek alanlarında karşılaştığı sorunlardan hareketle Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, TSE, TÜRKAK, EPDK, vd. kurum ve kuruluşlarla yakın ilişkilerini süreklilik içinde yürüttüğünü ve ayrıca Oda‘nın Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi üyesi olarak bu dönem Konseyin Yönetim Kurulunda görev aldığını ve gerçekleştirilen bu Sempozyumun "Ulusal-Kamusal Enerji Politikaları Işığında Enerji Yönetimi" panelinde panelist olarak yer alacak olan MMO‘nun Enerji Çalışma Grubu Başkanı Oğuz TÜRKYILMAZ‘ın Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi‘nde Oda‘yı temsil etiğini özellikle belirtti.

Oda Başkanı, geçen yüzyılda olduğu gibi bu yüzyılda en önemli konuların başında yine enerjinin geldiğini söyledikten sonra dünyadaki jeopolitik duruma ilişkin şunları söyledi:

"Küreselleşen güçlerin egemenliğindeki dünyada, ulus ötesi sermaye gurupları teknoloji, enerji, su ve petrol kaynaklarına ilişkin birbirleriyle kıyasıya mücadele etmektedir. Enerjinin emperyal ülkeler açısından önemini anlatmak için, son iki yılda bölgemizde yaşanan gelişmeler tek başına yeterlidir. Bugün ABD ve İngiltere, Birleşmiş Milletler‘e rağmen dünyanın en büyük ikinci petrol rezervine sahip Irak‘ı işgal etmiştir. Yine kısa adı BOP olan Büyük Ortadoğu Projesi ile Ortadoğu‘dan Afrika ve Kafkasya‘ya, Afganistan üzerinden Orta Asya‘ya ulaşan geniş bir coğrafyada enerji, petrol ve su kaynaklarının egemenliğine dayalı uzun vadeli stratejik gerilimlerin altyapısı oluşturulmaktadır. Önümüzdeki 20-30 yılın, ABD, AB, Japonya, Çin, Rusya, Şanghay Beşlisi vb. güçler arasında ve bu eksende gerilimlerin yaşanacağı bir dünya atmosferinde, ülke, kamu ve toplum çıkarlarımızın hassasiyetle savunulmasının önemini özellikle vurgulamak istiyorum."

Oda Başkanı, enerjinin sanayinin, üretimin, gelişmenin kalkınmanın en temel girdisi olduğunu, gerek dünyada gerekse ülkemizde nüfus artışına, sanayileşmeye ve teknolojik gelişmelere paralel olarak enerji tüketiminin hızla arttığını belirttikten sonra, enerji kaynaklarının dünyadaki mevcut durumuna ilişkin şunları dile getirdi:
"Buna karşılık geleneksel enerji kaynakları olan fosil yakıtların rezervleri ise gittikçe azalmaktadır. Günümüzde dünya enerji gereksiniminin % 80‘ni fosil yakıtlarca karşılanmaktadır. Dünyada bilinen petrol rezervlerinin ömür 40 yıl, doğal gazın 61 yıl kömürün ise 227 yıl olarak tahmin edilmektedir. Bir yandan fosil yakıt rezervlerinin azalması diğer yandan artan çevre kirliliği ve doğanın tahribi, sürdürülebilir bir kalkınma için yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmeyi zorunlu kılmaktadır.

Metropol ülkeler bir yandan Irak savaşında olduğu gibi zengin ve bol enerji kaynaklarına sahip bölgelerin denetimini ele geçirmeye çalışırken, diğer yandan tükenebilir enerji kaynakları yerine çevre dostu yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmektedirler.

Bu kaynaklardan istenen kalite ve ucuzlukta enerji elde edebilmek için gerekli teknolojinin geliştirilmesine ve bu doğrultuda yapılan AR-GE çalışmasına büyük kaynaklar aktarmaktadırlar. Devlet fonlarıyla bu enerji kaynaklarının kullanılmasını teşvik ve subvanse etmektedirler."

KORAMAZ, ülkemizdeki duruma ilişkin olaraksa şöyle konuştu:

"Ülkemizde ise her alanda olduğu gibi enerji sektöründe de tam bir dağınıklık ve plansızlık yaşanmaktadır. Son yirmi yıldır uygulanan özelleştirmeci, IMF yanlısı politikalarla enerjinin herşeyden önce bir kamu hizmeti olduğu ve kamunun bu hizmeti herkese gereksinimi ölçüsünde sağlaması gerektiği fikri reddedilmiştir. Diğer kamusal alanlarda olduğu gibi enerji sektörü de yerli ve yabancı sermaye için yeni bir ticari alan olarak örgütlenmiştir. Üretimde "yap işlet devret" ve "yap işlet" modelleri ve yüksek fiyatlı yüzde yüz alım garantili sözleşmelerle enerji maliyetleri sürekli artmaktadır. Türkiye elektriği en pahalıya tüketen ülkelerden biri haline gelmiştir. Doğalgaz temini konusunda da abartılı projeler ve projeksiyonlar yapılmaktadır. Elektrik enerjisi üretiminde yaklaşık % 45oranında ithal bir kaynak olan doğalgaz kullanılmakta ve bu oranın arttırılması hedeflenmektedir."

Konuşmasının bu noktasında, Emin KORAMAZ, MMO tarafından Ocak ayında kamuoyuna açıklanan "Doğalgaz Temin ve Tüketim Politikaları Raporu"na değinerek; "Bu raporda:

· Türkiye‘nin, ihtiyaç ve tüketebileceğinin çok üzerinde doğalgaz ithalatını öngören sözleşmeler imzaladığını,

· Toplam doğalgaz tüketimi içinde elektrik enerjisi üretimi için kullanılacak doğal gazın payının 2003 yılında % 64 gibi yüksek oranlarda seyrettiğini ve toplam elektrik enerjisi üretimi içerisinde doğal gaz kullanım payının % 45‘lere kadar çıkmasının önemli bir yanlış olduğunu,

 

· Kamusal planlama, kamusal üretim ve yerli kaynak kullanımını reddeden özelleştirme politikalarının, bu alandaki yatırımların aksamasının, gerilemesinin ve gecikmesinin temel nedenini oluşturduğunu,

 

· İthal doğalgaza dayalı elektrik enerjisi üretim tesislerinin teşvik edilmesinin, ulusal kaynakları devre dışı bırakarak enerjide ülke ve tüketici aleyhine ekonomik sonuçlar yarattığını;

 

· Yurtiçi hidrolik (suya dayalı) kaynaklardan daha yüksek bir verimle yararlanılmasına yönelik kamusal politika ve uygulamaların yetersiz kaldığını, bugün kamunun bu alandan tümüyle çekildiğini, hidrolik esaslı enerji üretim tesislerinin artık yabancı şirketler tarafından kurulduğunu,

 

· Elektrik üreten santrallerin üretimlerini azaltmaya zorlandığını, dolayısıyla kömür alımlarını kısmaları nedeniyle ulusal bir kaynak olan kömür üretiminin düştüğünü, bu durumun nedeninin, doğalgaza dayalı santrallere verilen gaz alım garantileri ve doğalgaz alım sözleşmelerindeki "al ya da öde" cezaları olduğunu, böylelikle kömüre yönelik arama ve yatırım çalışmalarının sürekli olarak gerilediğini belirtmiştik.


Yine raporumuzda:

· Enerji antlaşmaları ülke çıkarları lehine düzenlenirse elektrik fiyatlarının düşürülebileceğini,

 

· Elektrik enerjisi üretiminde ulusal ve kamusal kaynaklar ile yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarına ağırlık verilmesi gerektiğini,

 

· Özel olarak elektrik enerjisi üretiminde genel olarak tüm enerji kaynaklarının temin ve kullanımında ülke ölçeğinde geçerli olacak bir Master Plan uygulanması gerektiğini dile getirmiştik" dedi.


KORAMAZ, konuşmasına, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarının ülkemizdeki durumu ve mevcut uygulamalara ilişkin olarak şöyle devam etti:

"Tüm ülkeler enerjilerini ucuza üretmenin yolunu ararken ithal ürünlere dayalı politikalarla ülkemiz pahalı üretim modelleri geliştirmektedir. Ülkemizin enerji kaynakları itibariyle ithalat bağımlılığı giderek artmış ve kontrol edilemez boyutlara ulaşmıştır. Ülkemizde birincil enerji kaynakları tüketiminin ancak % 35‘i yerli kaynaklardan karşılanabilir hale gelmiştir Pahalı enerji, sanayi maliyetlerini de arttıracaktır. Zaten rekabet şansı düşük olan yerli üretim daha pahalı hale gelecektir.

Oysa ki ülkemiz yeni ve yenilenebilir enerji kaynakları açısından oldukça zengindir, ancak bu konuda ülke ve kamu yararını esas alan bütünlüklü politikalar oluşturulup yaşama geçirilmemektedir.
ABD ve AB ülkelerinde neredeyse tamamı değerlendirilmiş olan Hidroelektrik enerji kaynaklarımızın hali hazırda yalnızca % 35‘i değerlendirilmektedir.

Jeotermal kaynak zenginliği açısından ülkemiz dünya sıralamasında 5. sıradadır. Jeotermal enerjiden elde edilen elektrik üretimi içerisinde ise ülkemiz 14. sırada yer almaktadır. Ülkemiz jeotermal enerjinin doğrudan kullanımında ise 7. sıradadır. Mevcut durumda toplam potansiyelimizin ancak % 2.97‘si kullanılmaktadır. Ülkemizde 1 adet 17.5 MW kapasitesinde jeotermal santrali bulunmaktadır. 2004-2009 dönemi için ise EPDK 47 MW jeotermal enerji lisansı vermiştir.

Yıllık ortalama toplam güneşlenme süresi 2640 saat olan ülkemiz, güneş enerjisi potansiyeli bakımından da oldukça zengin bir ülkedir. Ancak bu kaynak da yeterince değerlendirilmemektedir.

Ülkemiz 3.500 Km kıyı şeridi, sürekli ve düzenli olarak rüzgar alan bölgeleri ile Avrupa‘nın rüzgar enerjisi potansiyeli yüksek ülkeleri arasında yer almaktadır. (Ülkenin teknik potansiyeli 83.000 MW, ekonomik potansiyeli ise 10.000 MW kabul edilmektedir.). Ancak ülkemiz bu potansiyeli de yeterince değerlendirememektedir. Ülkemizde 3 Adet 18.9 MW rüzgar santrali vardır. Bu rakam Almanya‘da 14.500 MW civarında olup ülkemizin kurulu gücünün 725 katıdır.

Değerli katılımcılar,

Ülkemiz dışa bağımlı enerji politikalarından vazgeçmelidir. Enerji üretiminde ulusal kaynaklara ve yenilenebilir enerji kaynaklarına ağırlık verilmelidir. Özellikle güneş, jeotermal ve rüzgar kaynaklarından enerji elde etmek için gerekli teknoloji ve ekipmanların büyük bir çoğunluğunun ülkemizde üretimi vardır. Bu konuda gerekli mühendis ve teknik elemana sahip olan ülkemizde özellikle bazı kaynaklarda gerekli yatırım maliyetlerinin de düşüklüğü göz önüne alındığında, "Yeni ve Yenilenebilir Ulusal ve Kamusal Bir Enerji Politikası"na ne kadar çok ihtiyaç olduğu açıktır. Bu amaçla öncelikle yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarının desteklenmesi için yasal düzenlemeler bir an önce hayata geçirilmelidir.

Oda Başkanı, son çıkan YEK yasasına ilişkin olaraksa şu değerlendirmeleri yaptı:

"Bu çerçevede, "Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı" TBMM‘de görüşülürken, Odamızın görüşlerini ilgili komisyon üyelerine ve bütün milletvekillerine ileterek aktif bir tutum içinde bulunduğumuzu burada ayrıca belirtmek gereği duyuyorum. Odamız, söz konusu tasarının, yenilenebilir enerji kaynaklarımızın kullanımının özendirilmesine, yaygınlaştırılmasına, dışa bağımlılığın azaltılmasına ve yerli üretim ortamının yaratılmasına olanak sağlayacak şekilde yasalaşmasını savunmuştur. Ancak bu konudaki önerilerimiz ne yazık ki dikkate alınmamıştır.

Değerli katılımcılar,

Odamız, bu yasanın, yenilenebilir enerji kaynaklarının gerçekçi, tutarlı ve uzun erimli kullanımı yönündeki taleplerimizin karşılanmasında yetersiz kaldığını saptamaktadır. Zira, ülkemiz koşulları göz önünde bulundurularak, sektörel planlama, bilimsel araştırma ve teknoloji geliştirme altyapısı kurulmaksızın, sadece bazı teşviklerle elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını beklemek gerçekçi değildir. Kamusal planlama, yol göstericilik ve denetim olmaksızın yalnızca teşviklerle ve piyasa eliyle yenilenebilir enerji kullanımı yeterli bir şekilde desteklenemez. Genel teşvik uygulamalarıyla sadece avantajlı bölgelerdeki rüzgar ve hidroelektrik santralarına destek söz konusu olabilecektir.

Öte yandan, AB uygulamalarında 2010 yılında toplam enerjinin % 12‘sinin yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanması, toplam elektrik tüketiminin % 22‘sinin yenilenebilir enerji kaynaklarına dayandırılması hedeflenmektedir. Diğer bir çok konuda AB mevzuatı ve hedeflerine ulaşmak için çaba harcanmakta, ancak TMMOB ve Odalarca gündeme getirilen, Odamızca TBMM‘nin Enerji Komisyonuna iletilen ve yasanın TBMM Genel Kurulunda görüşülmesi esnasında bir değişiklik önergesiyle gündeme getirilen % 12‘lik hedefin reddedilmiş olması anlamlıdır. Benzer bir şekilde, yasanın 7. maddesinde yenilenebilir enerji tesislerinin ihtiyacı olan makine ve ekipmanların en az % 45‘inin yurt içinden teminini öngören ve yerli sanayiyi geliştirecek değişiklik önerisinin reddedilmiş olması da kayda değer diğer bir noktadır.

Değerli katılımcılar,

Bu yasanın, sektörün ihtiyaçlarını tam olarak karşılayacak bir nitelik ve içerikte olmadığını görmemiz gerekiyor. Ciddi eksiklikleri bulunmaktadır ve geliştirilmesi gerekir. Bununla birlikte, uluslararası çıkar çevrelerinin baskısıyla aylarca TBMM komisyonlarında bekletilmiş olduğu göz önüne alındığında, yasalaşmasını eksik, yetersiz ancak yine de olumlu bir adım olarak değerlendiriyoruz. Yasa uyarınca çıkarılacak yönetmeliklerin, uygulamaya ilişkin niyet ve imkanları ortaya koyacağını düşünüyoruz.

Bu noktada Odamız, ülke, kamu ve toplum çıkarları doğrultusunda yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili yasayı ve bu yasa uyarınca çıkarılacak ikincil mevzuatı ve uygulamaları yakından izleyecek, yapıcı görüş ve önerilerini ilgili kurumlara ve kamuoyuna iletemeye devam edecektir.

KORAMAZ, konuşmasının son bölümünde şunları söyledi:

"Dünya ve bölgemizdeki durum ve sıraladığım veriler gözetildiğinde Türkiye‘de daha yapılacak çok işimizin olduğu anlaşılmaktadır. Yenilenebilir enerjiye ilişkin üçüncü sempozyumumuzu yapıyor olmamıza ve son çıkan YEK yasası dolayısıyla güncel ortam lehte gibi görünmesine karşın, yeterli toplumsal bilinçlenme ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının temel bir ulusal politika haline gelmesi henüz sağlanamamıştır.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımına yönelik AR-GE faaliyetlerinde yoğunlaşma, üniversitelerimizden etkin bir şekilde yararlanma ve enerji politikalarının ciddi bir kamu planlaması eşliğinde çok temel bir ulusal politika olarak benimsenmesi ile birlikte enerjideki dışa bağımlılığımızı azaltabileceğimizi ve giderek ortadan kaldırabileceğimizi, ülkemizi uluslararası arenada bağımsız ve güçlü kılabileceğimizi ve ancak böylece "enerji yönetimi"ni başarabileceğimizi belirterek sözlerimi bitirmek istiyorum."

Oda Başkanı, Sempozyuma emeği geçenlere teşekkür ederek ve Sempozyumun başarılı geçmesini dileyerek konuşmasını tamamladı.

Tüm »

01.09.2008 tarihinden itibaren 2183 defa okunmuştur.

 
SAYFA ÜSTÜ
ÖNCEKİ SAYFA

COPYRIGHT © 2024 TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI
MEŞRUTİYET CADDESİ No:19 KAT:6-7-8 KIZILAY / ANKARA
TEL: 0850 495 0 666   FAKS:(+90) 312 417 86 21
E-POSTA:

Key İnternet Hizmetleri