ANA SAYFA İLETİŞİM BİLGİLERİ BAĞLANTILAR SİTE HARİTASI E-POSTA GİRİŞİ ÜYE GİRİŞİ TMMOB
eski.mmo.org.tr ENGLISH
AKM ML MK EKM

15 Mayıs 2024 Çarşamba    

EİM-MEDAK MİEM PBK
ŞUBE GİRİŞ SAYFASI

 AVRUPA SOSYAL FORUMU MALMÖ'DE GERÇEKLEŞTİRİLDİ

    Yayına Giriş Tarihi: 23.09.2008  Güncellenme Zamanı: 10.11.2008 10:30:55  Yayınlayan Birim: İSTANBUL ŞUBE  
 

Güncellenme Zamanı: 10.11.2008 11:43:00

5. Avrupa Sosyal Forumu, 17-21 Eylül tarihleri arasında İsveç’in Malmö kentinde gerçekleştirildi.

5. Avrupa Sosyal Forumu, 17-21 Eylül tarihleri arasında İsveç‘in Malmö kentinde gerçekleştirildi. Forum süresince değişik atölye çalışmaları, seminerler, kültürel etkinlikler ve büyük bir yürüyüş gerçekleştirildi. Sosyal Forum kapanış etkinliklerinde TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı ve DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi birer konuşma yaptılar.

Sosyal Forum kapsamında Odamız Yönetim Kurulu Sekreteri Ali Ekber Çakar, "Türkiye‘de kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi ve buna karşı mücadele" konulu panelde sunuş yaptı.

Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Sekreteri Ali Ekber ÇAKAR‘ın sunumu:

TÜRKİYE‘DE KAMU HİZMETLERİNİN ÖZELLEŞTİRİLMESİ VE BUNA KARŞI MÜCADELE


Özelleştirmelerin Ekonomi ve Devletin Yeniden Yapılandırılması ile Bağı
Küreselleşmenin 1980 sonrası yeni aşamasında birbiriyle iç içe iki evre yaşanmıştır.
Önce ticaretin serbestleştirilmesi, tek tek ülkelerin uluslararası finans ağ ve organizasyonlarına eklemlenmesi ve bu hedeflerle uyumlu kuralsızlaştırma (de-regülasyon) yani serbest piyasa işleyişi ve özelleştirme politikaları egemen kılınmıştır. Bu evrede devlete tanınan işlev "ekonomik rasyonalite" adına küçümsenmiş ve küçültülmüştür.


İkinci evrede ise piyasayı düzenleyici bir devlet (re-regülasyon) yaklaşımı benimsenmiştir.
İkinci Paylaşım Savaşı öncesi ve sonrası dünyanın özgün sosyo-politik dengeleri ve kapitalist birikim modelleri kapsamında uygulanan kamu üretim ve işletmeciliğine 1980‘lerle birlikte son verilmek istenmiş, uluslararası kapitalist/emperyalist yapılanmaların dayatmalarıyla "bağımlı" ülkelerde neo liberal ekonomiye geçiş yapılmıştır.
Özelleştirmeler esasen bu bağlamda anlamlanmaktadır.

Günümüzde piyasacı dalga, kamu hizmetleri ve çalışma yaşamının bütününü kapsar hale gelmiştir. Kamu Yönetimi, Kamu Personeli, Sosyal Güvenlik ve diğer yasalar ile kamusal hizmet veren kuruluşlar parçalanarak özel sermayeye devri yanı sıra örtülü özelleştirmeler de yapılmıştır. Enerji, tarım ve ulaşım sektöründeki özelleştirmeler büyük ölçüde kamu hizmeti veren kurumların parçalanarak küçültülmesi yoluyla yürütülmektedir.
Eğitim, sağlık, sosyal güvenlik gibi alanlarda ise özel eğitim ve sağlık kurumlarının olanakları geliştirilerek, kamusal harcamalar minimalize edilmekte; bu alanlar tedrici bir şekilde özel ellerde ticarileştirilmektedir.


Bir diğer özelleştirme yöntemi, kamusal hizmetlerin merkezi örgütleniş yapısının bozularak yerelleştirme yoluyla uluslararası piyasaya açılmasıdır.
Ayrıca 2008 yılında yasalaşan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası gibi uygulamalarla temel kamusal hizmetler ücretli hale getirilmekte, kurumlar önce devlet elinde, ardından piyasa işleyişine tabi birer ticari işletmeye dönüştürülmektedir.

Türkiye‘de Özelleştirme Süreçleri
Türkiye‘de 1983/1985‘lerden bu yana kamu hizmetlerinin başında gelen enerji, su, tarım, ulaşım, haberleşme, gıda, madencilik, petrokimya, tekstil, bankacılık, eğitim, sağlık, v.b. alanlarda özelleştirmeler yapılmaktadır.

Türkiye‘deki özelleştirme sürecini genel hatlarıyla iki evreye ayırmak mümkündür.
İlk evre 1980‘lerden 2000‘lere kadar, ikincisi de 2000 sonrası evreyi kapsamaktadır.
12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası gündeme gelen ilk hukuksal düzenleme, 1984 yılında çıkarılan bir yasa ile yapılmış, 1994 yılında yine önemli bir düzenleme yapılmış, ayrıca günümüze kadar özelleştirmeyle ilgili birçok yasa ve Kanun Hükmünde Kararname çıkarılmıştır.

1990‘lı yıllarda yürütülen yoğun ideolojik koşullama kampanyaları, önce "etkinlik amacı ile özelleştirme", sonra "özelleştirme artı yeniden yapılandırma" söylemi, daha sonra da "kamu açıklarını kapatma amaçlı özelleştirme" demagojisi eşliğinde devreye sokuldu.

Kamu İktisadi Teşekküllerinin tasfiyesi amacıyla; teknik ve fiziksel yıpranmanın net varlık yapılarını aşındırarak çökerttiği girişimlerin sembolik fiyatlarla satılması; bazı KİT‘lerin en üretken kesim veya varlıklarının satışı, geri kalan kesimlerinin ise çürümeye terk edilmesi v.b. yollara da başvurulmuştur.
Yapılan özelleştirmelerde toplam 35.837 milyar dolar elde edilmiştir. Özelleştirmenin yerli ve yabancı sermayeye ulusal kaynak aktarımı işlevinin dışında hiçbir gelir getirici fonksiyonu olmadığı, özelleştirme gelirlerinin Özelleştirme İdaresi Başkanlığı‘nın harcamalarına aktığı görülmektedir.

Ancak asıl amaca ulaşılmıştır. 1980‘lerde madencilik ve enerjide toplam üretimin büyük bir kesimini, imalat sanayiinde ise sınai katma değerin yaklaşık % 30‘unu üreten bir KİT sistemi mevcuttu. Bugün bu durum tersine çevrilmiştir.

1985 sonrasında 223 kuruluş, 22 yarım kalmış tesis, 390 taşınmaz, 8 otoyol, 2 boğaz köprüsü, 103 tesis, 6 liman, şans oyunları lisans hakkı ve araç muayene istasyonları/hizmeti özelleştirme programına alınmıştır.

1985 sonrası aradan geçen 23 yılsonunda şu an 16 kuruluş, 62 taşınmaz, 77 tesis, 5 liman, 8 otoyol, 2 boğaz köprüsü ve şans oyunları lisans hakkı özelleştirmesi programda kalmıştır ve bu hızla uygulanmaktadır.

Ülke kaynaklarının talan edildiği özelleştirmenin sonuçları açıktır. İşsizlik, taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma, ulusal/toplumsal kaynak ve birikimler liberalizmin kan içiciliğinde pazar unsuru haline dönüştürülmüştür.

Özelleştirmelere ilişkin dikkat edilmesi gereken önemli bir gerçek daha bulunmaktadır. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere "yol, yön, harita, ev ödevi" sunanların kendilerinin yüksek gümrük duvarları oluşturmaları, gerçek niyetlerini gözler öne sermektedir. Küreselleşme, özelleştirme ve neo liberal iktisadın savunucuları sürekli olarak ulus devlet çıkarlarına yüklenirken, gelişmiş ülkelerin esasen ulus devlet eksenli emperyalist politikalarını nedense görmezden gelmektedirler.

Özelleştirmelere Karşı Mücadele
Özelleştirme uygulamaları başladığı günlerden itibaren, TMMOB örgütlülüğünce yakın izlemeye alınmış, "TMMOB Sanayi Kongreleri", "Özelleştirme Gerçeği Sempozyumları" v.b. ortamlarda konu sürekli olarak gündemde tutulmuş, meslek alanlarımızdan hareketle çok sayıda hukuki dava açılmış, çok sayıda broşür ve rapor yayımlanmıştır.

TMMOB‘nin bu alanda müstesna bir yeri bulunmaktadır. Örneğin elektrik enerjisi dağıtımının özelleştirilmesi, verilen mücadeleler sonucunda 23 yıl geciktirilmiştir. 1984 yılında özelleştirilen İstanbul‘daki bir dağıtım bölgesinin 12 yıllık hukuki bir mücadele sonucunda kamuya devri sağlanmıştır.

Jeotermal sahalar, elektrik üretim ve dağıtım tesisleri, hidroelektrik santralleri, araç muayene istasyonları/hizmeti, en büyük demir çelik kuruluşu olan ERDEMİR, iletişim/haberleşme sektörünün tekeli TÜRK TELEKOM, demiryollarına ait taşınmazlar, petro kimya devi TÜPRAŞ, kentsel doğalgaz dağıtım hizmetleri, tarımsal alanlar, ormanlar ve su kaynaklarının özelleştirilmesine karşı çok sayıda dava açılmış, birçoğunda yürütmeyi durdurma kararları çıkarılmıştır.

Ancak uygulamada özelleştirmeyle ilgili yasa kapsamı dışına çıkılmakta ve yargı kararlarına karşın birçok özelleştirme yangından mal kaçırırcasına usulsüzce yapılmaktadır.
Türkiye‘de özelleştirmelere karşı hukuki mücadele esasen TMMOB, Kamu İşletmeciliğini Geliştirme Merkezi-KİGEM ve çok az sayıdaki bazı sendikalar tarafından yürütülmüş, politik mücadele boyutu ise çok eksik kalmıştır.

Diğer yandan 2008 yılında sağlık alanının dönüşümünü ve piyasaya devrini içeren Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasasına karşı verilen mücadelede yüz binlerce kişi sokağa çıkmış; THY ve TELEKOM iş kollarında yapılan grevlerde küçümsenemeyecek kazanımlar elde edilmiştir.

Özelleştirmeye Karşı Mücadele ve Alternatif Boyutu
Özelleştirmelere karşı verilecek mücadele ve alternatifleri iki alanda ele almak mümkündür. Birincisi hukuki ve örgütsel mücadele, diğeri de ideolojik mücadele. Bir taraftan sosyal devlet gereklilikleri bağlamında devlet mülkiyetinde olan kuruluşlara sahip çıkarken diğer taraftan da mümkün olduğunca dayanışmaya, kolektif mülkiyet biçimlerine dayanan, kamusal alanın demokratikleşmesi mesajını veren alanları genişletmek ve özelleştirme ve neoliberalizmin ideolojik saldırısına karşı etkin bir mücadele yürütmek gerekmektedir.

Emeğin kurtuluşu ve özgürleşmesine ilişkin dünya genelindeki bütün tarihsel süreçler politik mücadele iradesinin en yüksek olduğu dönemlerde yaşanmıştır. Özelleştirmelere karşı yürütülecek mücadelenin dinamiği esasen burada, toplumsal kurtuluş ufkunda yatmaktadır.

Özelleştirme ve neoliberal politikaların mutlak zorla değil, ikna mekanizmalarını da çok önemsediğini, bu alanda da ekonomik, ideolojik ve sosyal boyutları kapsayan bir mücadele yürütmek gerektiğinin altını çizmek durumundayız.

Özelleştirme ve neo liberal politikaların mağduru tüm halkların başka coğrafyalardaki benzer mücadele deneyimlerinden öğrenmek, onlarla dayanışmak ve ortak bir zeminde direnme gerekliliği de ortada durmaktadır.  

Bizler, kamu işletmelerini salt devlet mülkiyetinde olan, bürokratların yönettiği değil, emekçi kimliğiyle orada çalışan işçi, memur, mühendisler ve tüm çalışanlarının denetlediği, işletmeler olarak anlamamız gerekiyor. Ek olarak, o işletmenin bulunduğu yerdeki yöre halkını, o işletmenin faaliyet gösterdiği alandaki meslek örgütlerini, o işletmenin ürettiği mal ve hizmetleri kullanan yurttaşları, yurttaşların örgütlerini, bu denetimin bir parçası haline getirmeliyiz. Önerdiğimiz model toplumcu bir içerikte, kamusal/toplumsal mülkiyet temelinde katılımcı ve demokratik olmak zorundadır.

Bu neoliberalizm ve özelleştirme karşıtı mücadelenin örgütlenme tarafına denk düşmektedir. Bu mücadeleyi gerek merkezi ölçeklerde gerekse yerellerde, özelleştirmeler ve neo liberal politikaların sömürüsü ve sonuçlarına tabi yoksul halkın yaşadığı alanlarda ve yürütecek düzeyde bir katılımcılık öngörmemiz gerekiyor.  

Bu çerçevede ele alınan neoliberalizm karşıtı mücadele dünyamızı kapitalizmin tahakkümünden kurtulmanın yolları ve özelleştirmeleri engelleme ve kamusal hizmetlerin büyütülmesi konusunda bir ışık verebilecektir.

İstanbul Şube Kaynaklı Haberler »

23.09.2008 tarihinden itibaren 1510 defa okunmuştur.

 

ŞUBE İÇERİĞİ

ÇEVRE ANALİZLERİ YETERLİLİK BELGESİ
BİLGİ EDİNME BAŞVURUSU
SIKÇA SORULAN SORULAR
 

TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI İSTANBUL ŞUBESİ
KATİP MUSTAFA ÇELEBİ MAH. İPEK SK. NO:9 34433 BEYOĞLU - İSTANBUL
TEL: (+90) 212 2529500 Dahili: 01   FAKS: (+90) 212 2498674
e-POSTA:

SAYFA ÜSTÜ
ÖNCEKİ SAYFA

COPYRIGHT © 2024 TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI
MEŞRUTİYET CADDESİ No:19 KAT:6-7-8 KIZILAY / ANKARA
TEL: 0850 495 0 666   FAKS:(+90) 312 417 86 21
E-POSTA:

Key İnternet Hizmetleri