ANA SAYFA İLETİŞİM BİLGİLERİ BAĞLANTILAR SİTE HARİTASI E-POSTA GİRİŞİ ÜYE GİRİŞİ TMMOB
eski.mmo.org.tr ENGLISH
AKM ML MK EKM

04 Mayıs 2024 Cumartesi    

EİM-MEDAK MİEM PBK
ŞUBE GİRİŞ SAYFASI

 DEMOKRATİK TOPLUMCU ÇAĞRI

    Yayına Giriş Tarihi: 19.03.2007  Güncellenme Zamanı: 07.11.2008 18:02:46  Yayınlayan Birim: MERSİN ŞUBE  
 

Yeni Cumhurbaşkanı Toplumsal Uzlaşma ile Seçilmelidir...

Yeni Cumhurbaşkanı Toplumsal Uzlaşma ile Seçilmelidir...

84 yıl önce Anadolu‘da yaşayan her kökenden insanlarımızın saltanata ve emperyalizme karşı ortak mücadelesi ile kurulmuş Cumhuriyetimiz, tarihinin en önemli bunalımı ile karşı karşıya bulunmaktadır. Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olma ve aydınlanma temelinde kurulan Cumhuriyetimiz  bugün içten ve dıştan tehdit altındadır. Bu durum başta Cumhurbaşkanımız Sn A. Necdet SEZER olmak üzere, bazı devlet kurumunun üst düzey yetkililerinin açıklamalarında da açıkça ifade edilmiştir. Yaşanan bunalım geçici olmayıp, giderek yapısal  bir nitelik kazanmaktadır.
Bunalımla savaşmak durumunda olan bir çok devlet kurumu yıllardan beri yozlaştırılmıştır. Bugünkü   bunalımın temelinde  büyük ölçüde "Atatürk‘e Evet, Atatürk Devrim ve İlkelerine Hayır" diyen bir zihniyetin toplumumuzun son yarım yüzyılına egemen olması yatmaktadır. Özellikle  12 Eylül 1980 darbesinin Cumhuriyetimizin temel niteliklerinde yaptığı  tahribatlar sonucunda   toplumumuz hızla önemli bir yol ayrımına gitmektedir. Bu tahribatların en önemlileri devletin ve eğitimin laik karakterinin  bozulması ile 12 Eylül anlayışını temsil eden ve hala geçerli olan , çarpık seçim ve siyasal partiler yasasıdır. Türbanın Cumhuriyete meydan okumanın simgesi olarak dayatma ve toplumsal gerginlik konusu haline getirilmesi ve tüm seçmenlerin  dörtte bir oyunu  alan partilerin meclis çoğunluğunun üçte ikisine sahip olabilmesi yapılan bu tahribatların sonucudur. Bu durum ülkemizin demokrasisinin gelişme sürecinde temsil ve meşruiyetten kaynaklanan sorunları ve gerilimleri beraberinde getirmektedir. Son yıllarda  meslek alanlarımızla ilgili konular dahil bir çok konuda   yargı kararları fiilen uygulanmamaktadır. Devlet kurumlarının arasındaki uyumsuzluk nedeniyle, bir taraftan toplumsal gerginlik artarken, diğer yandan siyasi cinayetlerin önlemesinde ve sonuçlanmasında belirsizlikler yaşanmakta, bu durum adalet ve siyaset kurumlarına olan güveni aşındırmaktadır.

Öte yandan "Küreselleşme gerçeğine uyum sağlamak" adı altında yıllardır ekonomide uygulanan IMF reçeteleri ile eğitim giderek paralı ve pahalı hale gelmiş, yurttaşlarımız arasındaki  fırsat eşitliği  zedelenmiş, toplumsal uçurumlar daha da büyümektedir. Oysa küreselleşme gerçeğini kabul etmek başkadır, ulusal çıkarlarımızı gözetmeden, dış dayatmalara teslim olmak başkadır. Bu anlayışla yıllardır toplumumuzun özverileri ile kurulmuş stratejik kamu işletmeleri ve  bankalar önce özelleştirilerek içleri boşaltılmış, sonra devletleştirilmiş sonra, çoğunluğu yabancılara satılarak gelirleri faiz ve borç ödemelerinde kullanılmıştır. Bir çok kamu kurum ve işletmelerinin  satış sürecinde ortaya çıkan ve basına da yansıyan usulsüzlük ve yolsuzluk söylentileri hakkında mecliste  araştırma komisyonlarının kurulması engellendiği için kuşkular hala giderilememiştir.Yıllardır IMF  reçetelerinin uygulanması ile artan dış borçla beraber, yıllardır  ülkemiz ekonomisi bunalımdan bunalıma sürüklenmiştir. 2002  yılı Kasım ayında  220 milyar dolar olan toplam borcumuz 2006 sonunda % 75 artışla 385 milyar dolar olmuştur. Dünyadaki kırk iki ülke içinde, %18 civarındaki üç aylık faiz oranında  ülkemiz  açık farkla  birinci durumdadır. Ülke dışından helen fonların kazançlarından  vergi alınmaması nedeniyle, Anadolu insanının emeği ve alın teri ile oluşan birikimleri, yurtdışına bilgisayar tuşları ile aktarılmaktadır. Faizler bu spekülatif dış fonları içeride tutabilmek için bir türlü indirilememektedir. Yeraltı ve yer üstü doğal zengiliklerimiz  kamu yararı dikkate alınmadan, çıkarılan yasalarla sadece karı amaçlayan çok uluslu şirketlerin eline geçmektedir. Bankacılık sektörünün yaklaşık üçte birinin  yabancıların eline geçmesi ile birlikte, bu sektörde verilen  kredilerin büyük bir bölümü  KOBİ‘lere, sanayiye ve araştırmaya değil, ev ve araba gibi üretken olmayan mal ve hizmetler  için kullandırılmaktadır.Bu yolla  insanlarımız uzun yıllar  borç ödemeye dayalı,  tüketime özendirilmektedir. Sonuçta halk da, devlet de borçlu hale gelmekte, kredi borçları sosyal bir travma haline gelmektedir. Bu şartlarda herhangi bir nedenle dışarıdan ekonomiye sıcak para girişinin aksaması veya belirli büyüklükte dış fonların spekülatif olarak aniden ülke dışına çıkması  halinde,  her an yeni bir ekonomik bunalım çıkma  olasılığı vardır. Bu nedenle ülkemizin siyasi  bağımsızlığından söz etmek gerçekçi değildir. Ekonomideki diğer göstergelerin iyi gösterilmesi,  bu gerçeği değiştirmemektedir.

 Yıllardır hazırlanan genel bütçeler,   sıcak para girişine , yüksek faiz, düşük kur  saadet zincirine dayalı  rant ekonomisini esas almaktadır. Bunun sonucunda ülkemiz gelir dağılımı en bozuk ülkeler arasında hızla ön sıralara yükselmektedir. Buna paralel olarak gerçek üreticilerin ,yoksul halk kesimlerinin ve emeğin  ulusal gelirden aldığı pay giderek  azalmakta, kayıt dışı ekonomi  ve sermaye gelirleri  sağlıksız boyutlarda artarken  gerçek işsizlik % 15 in altına inmemektedir. Buna karşılık toplumsal dengesizlikleri azaltacak olan "planlama" ve  "sosyal devlet" anlayışı terk edilmiştir.   Son yıllarda özellikle kentlerimizdeki suç oranında yaşanan patlama ile  gençlerde  şiddet eğilimi ve uyuşturucu bağımlılığının artığına ilişkin basın haberleri bu durumun en açık göstergesidir. Öte yandan ülke gerçekleri konusunda farklı görüşleri dile getiren basın kuruluşlarına yapılan çeşitli baskılar basın özgürlüğünü zedelemektedir.   

 Üretim ekonomisi yerine yıllardır uygulanan  yüksek faize dayalı rant ekonomisi sonucu, Türkiye‘de gerçek üretici olan küçük sanayi ve tarım kesimi çökmektedir. İthalatla ihracat arasındaki fark 2007 yılı başı itibariyle 52 milyar dolara civarına çıkmış, ihracatımızın %70 i ithalata dayalı hale gelmiştir Son yıllarda kapanan iş yerlerinin sayısındaki artış, önceki yıllardan fazladır. Tarım sektörü hızla üretkenliğini kaybetmekte, içine girdiği çöküntü nedeniyle insanlarımız varını yoğunu satarak köyden kente göç etmek zorunda kalmaktadır. Bu durum kentlerimizdeki  işsizlik oranını daha da yükseltirken,  çevreyi ve sosyal barışı olumsuz etkilemekte, sosyal ve etnik kışkırtmalara zemin yaratmaktadır. Yaşanan bu sorunların "küreselleşmeye ayak uydurmanın  sıkıntıları" olarak hafife almak, büyük bir gaflet olup, ekonomideki  bu sorunların  yapısal  hale dönüştüğüne ilişkin belirtiler her geçen gün  artmaktadır.

Öte yandan ülkemiz, dış politikada hem Irak‘ı işgal eden güçlerin,  hem de Avrupa Birliğinin(AB) siyasi müdahaleleriyle dış politikada açmazlar içine sokulmuştur. Emperyalizmin ünlü "böl ve yönet" ilkesi Irak‘ta bir kez daha yürürlüğe konulmuş,  Irak etnik ve mezhep temelli savaşlarla birbirine düşürülmüş, bu arada  Irak‘ın  başta petrol olmak üzere  ve doğal zenginlikleri çok uluslu şirketlerce  paylaşılmıştır.  Ülkemiz       Irak ‘ın iç barışı ve refahı için, elinden gelen katkıyı yaparken,  ABD ve İngiltere‘den sonra savaşa girmediği halde en fazla can kaybı olan üçüncü yabancı ülke durumuna gelmiştir. Meslektaşlarımız dahil bir çok kesimden  insanımız Irak‘ta hayatlarını kaybetmiş ve kaybetmeye devam etmektedir. Buna rağmen kuzey Irak‘tan ülkemize yönelen PKK  terörürün durdurulması için ne Irak‘daki kukla yönetim, ne AB, nede işgalci ülkeler içten bir çaba göstermemektedirler. Hergün onlarca kişinin  öldüğü Irak‘ta  yaşanan  trajedi, bölge barışı ve ülkemizin bütünlüğü açısından ortaya çıkan tehditler nedeniyle, Saddam dönemini aratır hale gelmiştir. Diğer yandan ülkemiz Cumhuriyetimizin laiklik ilkesinden vazgeçerek, emperyalist güçlerce kurgulanan  ılımlı İslam anlayışına dayalı Büyük Ortadoğu Projesini (BOP) kabule zorlanmaktadır. Bunlara ilaveten Güney Kıbrıs Cumhuriyetinin, Kuzey Irak‘taki grupların, PKK terör örgütünün ve Ermeni Diasporasının tehdit ve şantajlarının sonu  bir türlü gelmemektedir.Yıllardır fikir özgürlüğünün şampiyonluğunu yapan batı ülkeleri birbiri ardına "Ermeni soykırımının inkarını suç sayan yasaları" çıkarmakta, kendi ülkelerinde bunun aksini savunan yurttaşlarımızın şahsında  aslında toplumumuzu  mahkum etmektedirler. Bu pencereden bakıldığında ülkemizi ve cumhuriyetimizi kuşatan çember  daralmaktadır.

Tüm bu gelişmeler ışığında 16 Mart 2007 tarihinde yapılan Şube Danışma Kuruluna katılan üyeler olarak ;

 Cumhuriyetimizin kuruluşundan buyana sanayileşerek  kalkınmış, bağımsız, demokratik, çağdaş  ve laik bir Türkiye  olması için, mücadele eden  bizler, mesleğimizi uygulamada ve yaşamımızı onurlu bir şekilde sürdürmekte karşılaştığımız sorunların, ülke sorunlarından  soyutlanamayacağının bilincindeyiz. Bu nedenle, Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında yukarıda açıklanan  mevcut bunalımın derinleşmemesi, tam tersine bu süreçten Cumhuriyetimizin yıpranmadan, güçlenerek çıkması gerektiğine inanıyoruz.

Bu inançtan hareketle, yeni seçilecek Cumhurbaşkanımızın kişiliği, geçmişi ve birikimi ile Cumhuriyetimizin  tüm temel değerlerini benimsemiş, toplumun her kesimi ile barışık, tüm yurttaşlarımızın kucaklayabileceği bir isim üzerinde,  toplumsal uzlaşma ile seçilmesini  ülkemizin geleceği açısından yaşamsal  bulduğumuzu kamuoyunun dikkatine  sunuyoruz.  Bizler "Şimdi değilse ne zaman sorusunu" sorarak, başta TBMM üyeleri ve basınımız olmak üzere, tüm partileri, demokratik   kitle ve meslek örgütlerini , aydınlarımızı , ve   tüm yurttaşlarımızı bu süreçte  duyarlı davranarak sürece aktif ve olumlu katkı koymağa,  hep birlikte çaba göstermeye çağırıyoruz,  Unutmayalım ki  ülkemizin ve cumhuriyetimiz geleceği ona sahip çıkanların  ellerinde şekillenecektir.17.03.2007

Şube Yönetim Kurulu Üyeleri,
Şube Genel Kurul Delegeleri,
Tarsus Temsilciliği Yürütme Kurulu Üyeleri
Silifke Temsilciliği Yürütme Kurulu Üyeleri
Şube Uzmanlık Komisyonu Üyeleri,
Toplantıya Katılan Diğer Şube Üyeleri

Mersin Şube Kaynaklı Basın Açıklamaları »

19.03.2007 tarihinden itibaren 2055 defa okunmuştur.

 

ŞUBE İÇERİĞİ

ÇEVRE ANALİZLERİ YETERLİLİK BELGESİ
BİLGİ EDİNME BAŞVURUSU
SIKÇA SORULAN SORULAR
 

TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI MERSİN ŞUBE
LİMONLUK MH. 2417 SK. NO:5 YENİŞEHİR - MERSİN
TEL: (+90) 324 3273800 Dahili: 01   FAKS: (+90) 324 3269553
e-POSTA:

SAYFA ÜSTÜ
ÖNCEKİ SAYFA

COPYRIGHT © 2024 TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI
MEŞRUTİYET CADDESİ No:19 KAT:6-7-8 KIZILAY / ANKARA
TEL: 0850 495 0 666   FAKS:(+90) 312 417 86 21
E-POSTA:

Key İnternet Hizmetleri