Facia Sözcüğü Bile Durumu Karşılamaya Yetmez Oldu. Ama Sorumlular Hala Seyrediyorlar.
Dün metroda bir vatandaşımızın bedenine iskele demiri saplanıyor ve 37 dakika sağlık hizmeti alamıyor, daha vahimi yapayalnız vagonda terk edilmiş halde duruyor. İş güvenliği ihlallerini, çalışma yaşamının "vahşi kapitalizmin sınırsız kar güdüsü üzerinden yeniden yapılandırılmasını" geçelim; bu nasıl insanlık sorgulanmıyor.
Ümraniye`de yine dün İSKİ kazısında bir işçi toprak altında kalarak yaşamını yitiriyor. İş makinası toprak kazıyor ve çukurda bir işçi toprak altında kalıyor. Bunlar gerekli önlem alındığı takdirde ilkokul öğrencisinin bile çözebileceği basitlikte problemlerdir. Eğer bu şantiyede işin başında mühendis, iş güvenliği uzmanı bulunsa idi o işçi canımız yaşamını yitirmezdi. Mesele bu kadar basit ve açıktır. Peki mühendis ve iş güvenliği uzmanı neden yok? Çünkü bu saydıklarımız maliyet unsuru olarak görülmektedir.
Tuzla`da yine dün bir fabrikada faciadan dönülen büyük bir yangın çıkıyor. Gerekli iş güvenliği tedbirleri alınmış mı? Denetimler –ki biz denetimlerin yapılmadığını birçok iş yerinden biliyoruz- yapılmış mı? Kullandığımız her aletin, her türden makina ve iş aracının, tesisatın bir ömrünün olduğunu ve periyodik denetimlerinin yapılmadığında bunların ciddi tehlikelere, iş kazalarına, can kayıplarına yol açabileceğini ne zaman göreceğiz?
Soruyoruz sorumlu kim? Sorumlu bedenine demir saplanan vatandaş mı? İSKİ "çalışmasında" toprak altında kalarak yaşamını yitiren işçi mi sorumlu? Fabrikadaki işçiler örgütlü ve bir sendikaları var mı? Sendikanın iş yaşamını denetleyen bir öz denetim mekanizması olduğunu bilmeyen var mı?
Yoksa bütün bu iş cinayetleri, kazalar, yangınlar çalışma yaşamının "fıtratında mı var"?
Meslek Odaları olarak doğrularımızı ısrarla söylemeye devam edeceğiz:
Yaşanan kazalar yasal denetim ve mevzuat eksikliklerinin yanı sıra siyasal iktidarın her alanda mühendislik hizmetlerini devre dışı bırakma girişimi, sermayenin kar hırsı ve buna dönük hazırladığı yasaların ve mevzuatların sonucudur.
Taşeron çalışma ve bunun sonucu olarak işçilerin eğitim ya da donanımdan yoksun bırakılmaları ölüm nedenlerinin başında geliyor. Diğer bir neden ise, devletin sermayeye bir maliyet unsuru olarak gördüğü işçi sağlığı, iş güvenliğine yönelik alması gereken tedbirleri sürekli sermaye lehine yeniden düzenlemesidir.
Tüm kamusal hizmetleri özelleştiren ve denetimleri gereği gibi yerine getirmeyen yetkili kurum ve kuruluşlar, ilgili bakanlıklar son yıllarda artarak süren bu kazaların sorumlusudurlar.
Sonuç olarak, bu tür faciaların yaşanmaması için, insanımızın can ve mal güvenliği açısından son derece önemli olan yasa ve yönetmeliklerin bir an önce çalışanların, sendikaların ve meslek örgütlerinin içinde yer alacağı bir mekanizma ile çözmek mümkündür. Denetimler konusunda görevlerini yapmayan, birbirinden haberi olmayan, meslek odalarının raporlarını, bilim insanlarının söylediklerini kulak arkası eden bir siyasi anlayışla yönetilen bakanlıklar ve bağlı kurumları olduğu sürece insanlarımız hayatlarını kaybetmeye ve bu tür kazalar yaşanmaya devam edecektir.
Neoliberal politikaların hakim olduğu günümüz dünyasında sermayenin dizginlerinin salındığı emeğin tutsak edilerek sendikalaşmanın neredeyse yasaklandığı bir dönemde çalışma yaşamında iş süreçlerinin insan odaklı düzenlenmesi her ne kadar zor görünse de bu yönde mücadelemizi sürdüreceğiz. Meslek örgütleri, sendikalar ve demokrasi güçleri olarak çalışma yaşamını düzenleyen yasalar ve ilgili mevzuatta yapılacak düzenlemeler konusunda hükümeti uyarmaya devam edecek, kamuoyunu daha duyarlı olmaya davet edeceğiz.
Saygılarımızla.
N. Cenk CİHANGİR TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI YÖNETİM KURULU SEKRETERİ |