ANA SAYFA İLETİŞİM BİLGİLERİ BAĞLANTILAR SİTE HARİTASI E-POSTA GİRİŞİ ÜYE GİRİŞİ TMMOB
eski.mmo.org.tr ENGLISH
AKM ML MK EKM

01 Eylül 2024 Pazar    

EİM-MEDAK MİEM PBK

 'II. TEKSTİL TEKNOLOJİLERİ VE TEKSTİL MAKİNALARI KONGRESİ' GAZİANTEP'TE GERÇEKLEŞTİRİLDİ

    Yayına Giriş Tarihi: 01.09.2008  Güncellenme Zamanı: 01.09.2008 15:30:57  Yayınlayan Birim: GENEL MERKEZ  
 

Güncellenme Zamanı: 01.09.2008 15:31:07

TMMOB Makina Mühendisleri Odası ile Tekstil Mühendisleri Odası’nın birlikte düzenledikleri ve iki gün süren “II. Tekstil Teknolojileri ve Tekstil Makinaları Kongresi” 19-20 Ekim 2007 tarihlerinde Gaziantep Ticaret Odası Konferans Salonunda toplandı.

TMMOB Makina Mühendisleri Odası ile Tekstil Mühendisleri Odası'nın birlikte düzenledikleri ve iki gün süren "II. Tekstil Teknolojileri ve Tekstil Makinaları Kongresi" 19-20 Ekim 2007 tarihlerinde Gaziantep Ticaret Odası Konferans Salonunda toplandı. Kongrenin açılış konuşmaları, MMO Gaziantep Şube Başkanı Ali PERİ, MMO Yönetim Kurulu Sekreteri Ali Ekber ÇAKAR, Tekstil Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Onur BALCI, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet SOĞANCI, Şahinbey Belediyesi Başkanı Ömer CAN, TOBB Başkan Yardımcısı Nejat KOÇER, Gaziantep Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İsmail ÖZSABUNCU ve Gaziantep Milletvekili Halil MAZICIOĞLU tarafından yapıldı. 16 kurum, kuruluş ve üniversite tarafından desteklenen Kongrede "Tekstil Makinaları İmalat Sektörünün Ülke Sanayindeki Yeri ve Önemi" konulu bir paneli yapıldı. Ayrıca "Gaziantep, Kahramanmaraş ve Kilis İllerinin Tekstil Sektörünün Genel Görünümü" konulu ankete ilişkin "Anket Sonuçları ve Değerlendirilmesi", "Tekstil Makinaları ve Yan Sanayii", "Tekstil Teknolojileri", "Tekstilde Kalite Kontrol ve Otomasyon", "Tekstil Endüstrisinin ve Eğitiminin Bugünkü Durumu", "Teknik Tekstiller ve Nano Teknoloji" ve "Tekstil Kimyası ve Tekstil Sektöründe Çevre Sorunları" başlıklı 7 ayrı oturum yapılacak.
MMO Şube Başkanı Ali PERİ, açılışta yaptığı konuşmada özetle şxunları söyledi:
"Tekstil sektörümüz; ekonomik ve sosyal etkinliği ile ülkemizin önde gelen en önemli faaliyet alanlarından biridir.
Ülkemizde, yatırım politikalarının belirlenmesinde, Tekstil Sektörü temel alınacak unsurların başında gelmelidir. Sanayicilerimizi cesaretlendirecek politikalara ihtiyaç vardır.
Bu politikalar, sanayicinin yatırım ve atılım yeteneği ile birleştiğinde, ülkemiz çok daha hızlı, dinamik ve sağlıklı bir ekonomik yapıya kavuşacaktır.
Tekstil sanayisinin ülke ekonomisinde ve dünya pazarlarında ki etkinliğini sürdürebilmesi ve rekabet gücünü artırabilmesi için sektörün yeni alanlara ve ürünlere yönelmesi, daha da önemlisi tekstil makinaları imalatına gerekli önemin ve desteğin verilmesi ile mümkündür.
Mevcut teknolojiler ile yeni yatırımlar yaparak kapasite artırımına gidilmesi, bilinmelidir ki sektörün gelişmesine katkı koymamaktadır.
Teknolojiyi geliştirmek ve yeni teknolojiler kullanmak için teknik elemanlardan faydalanmak gereklidir. Ancak ülke genelinde KOBİ'lerin % 46,5 inde ( yaklaşık 200.000 işletmede ) mühendis çalışmamaktadır.
Gaziantep genelinde faaliyet gösteren 700 işletmede 1.000 civarında mühendis çalışmaktadır.  Sanko, Merinos, Gülsan ve birkaç büyük firmada çalışan 350'e yakın mühendisi bu sayının dışında bıraktığımızda ne yazık ki diğer işletmelere birer mühendis bile düşmemektedir."
TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Sekreteri Ali Ekber ÇAKAR açılışta yaptığı konuşmada özetle şunları söyledi:
"Dünya dokuma ve giyim ticaretinin 2005 yılında serbestleşmesiyle daha da artmış olan rekabetten en fazla etkilenmeye başlayan ve etkilenecek olan ülke, AB pazarına kotasız giriş dolayısıyla Türkiye'dir. Tekstil ve hazır giyim sanayi, AB'nin pazara giriş ve geniş açık pazar politikasının olumsuz etkilerinden büyük zarar görmüştür. 1996'da Gümrük Birliği'nin başlangıcından itibaren sınaî mamuller için ortalama ithalat gümrük vergileri % 16'dan % 5,4'e indirilirken, tekstil ve konfeksiyonda bu vergiler ortalama % 27'den % 6'ya kadar düşürülmüştür. Buna ek olarak ta AB'nin ithalat ve ticaret kurallarını uygulamak, dolayısıyla ithalatı kolaylaştırmak durumunda kalınmıştır. Bu durum Türkiye ile ticaret yapan bütün ülkelerin yararına olmuştur.
İthalatın pazar payının sürekli olarak artması nedeniyle, Türkiye'de tekstil ve hazır giyim sektöründe milyonlara varan istihdam kaybı yaşanmış, yüzlerce fabrika ve sayısız atölye kapanmış bulunmaktadır.
Gümrük Birliği nedeniyle üçüncü ülkelere uygulanan basit menşe kuralları, sıfır veya sıfıra yakın gümrük tarifeleri, Türkiye'yi sadece AB'ye değil tüm üçüncü ülkelere karşı da çok açık bir pazar haline getirmiştir. Bu haksız rekabet karşısında yerli sanayi sürekli olarak gerilemekte, ekonomik krizi ve milyonlarca iş kaybını hızlandırmaktadır.
Bütün bu gelişmelerle birlikte sektördeki dışa bağımlılık yüzlerce fabrikanın kapanmasını hızlandırmış; modern Avrupa teknolojileri ile gerçekleştirilmiş olan yatırımların büyük bir kısmı ne yazık ki silinmiştir.
Türkiye'de, 1980 yılına kadar kullanılan bütün tekstil makinaları ithal edilmekteydi. 1980'li yıllardan başlayarak, Türkiye'de tekstil makinaları üretimine başlanmıştır. Ancak yerli üretimin ihtiyacı karşılamaktan uzak olması yanı sıra, dokuma, iplik, baskı ve konfeksiyon makinaları gibi yüksek katma değeri bulunan makinalar ülkemizde üretilmemekte, ithalata yönelinmektedir. Ülkemizde makine imalat ve ihracatçısından çok ithalatçısı bulunmaktadır. Tekstil makinaları üretimindeki hammaddelerin % 45'i ise yine ithalat yoluyla karşılanmaktadır.
Türk tekstil ve hazır giyimine yönelik talepteki artış nedeniyle, firmalar üretim hatlarını yüksek teknolojiye sahip makinalarla yenilemek istemekte ancak bunu gerçekleştirememektedirler.
Sektör; tekstil-hazır giyim alt yapısı, rekabet deneyimi, hammadde ve malzeme zenginliği, küçük ölçekli işlere yatkınlık, ürün ve süreç çeşitliliğindeki zenginlik, toplam üretimin ¾'ünün 10 yaşından genç makine parkıyla gerçekleştiriliyor olması v.b. avantajlara sahip olmakla birlikte önemli dezavantajlara da sahiptir.
Dile getirdiğim hususlar dışındaki dezavantajları belirtmek gerekirse; öz kaynak yetersizliği, yüksek girdi maliyetleri, kayıt dışı ekonominin büyüklüğü, tekstil ve hazır giyim sanayileri arasında gerekli sinerjinin bulunmayışı, AR-GE eksikliği, üniversite sanayi ve meslek kuruluşları arasındaki diyalog zayıflığı, veri tabanı eksikliği, sektörel bilgilendirici ve yönlendirici ulusal strateji ve politika eksikliği, özel bilişim teknolojilerinin olmaması ve nihayet teknoloji üretememe, tekstil makinaları ve tekstil kimyası sanayilerinin zayıflığı, olarak sıralanabilir. Bu noktada yeni yatırımlara yönelmemenin bıraktığı boşluğun ihracat ile doldurulmaya çalışılması özel olarak dikkat edilmesi gereken bir husus olarak kaydedilmelidir.
Bu gerçekler ışığında şimdi de bazı verileri dikkatinize sunmak istiyorum.
Dünya makina ihracatında Türkiye 2003 yılı itibarıyla 2,9 milyar dolarla 30. sırada, ithalatta ise 10,2 milyar dolarla 24. sıradadır. Görüldüğü gibi bu alanda ihracatın ithalatı karşılama oranı yaklaşık üçte bir oranı ile çok düşük bir düzeydedir.
2005 yılında, toplam makina ihracatının % 3'ünü oluşturan tekstil makinaları ve ekipmanı ihracatı, 2006 yılında % 3,5 olarak gerçekleşmiştir.
İthalat ürün gruplarında tekstil makinaları 2003 yılında 2,3 milyar dolarla 1., 2004'te 1,9 milyar dolarla 2., 2005'te de 1.65 milyar dolarla ithalatta 3. sırada yer almıştır. 2006 yılında da ise 1.31 milyar dolarla ithalat yine yüksek bir düzeyde gerçekleşmiştir.
Türkiye dünya tekstil ve deri makinaları ihracatında 18. sıradadır. 2001'de 60.315 milyon dolar olan Türkiye ihracatı, 2002'de 64.326, 2003'te 91.083, 2004'te 129.339, 2005'te ise 177.377 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.
Ancak ihracatta 18. sırada olan Türkiye ithalatta dünya 4.'südür. Türkiye'nin tekstil ve deri makinaları ithalatı 2000 yılında 937 milyon dolar olup 2001 yılında krizin etkisiyle 660 milyon dolara inmiş; 2002'de 1.700 milyar dolara, 2003'te 2.352 milyar dolara, 2004'te 1.930 milyar dolara yükselmiş, 2005'te de 1.723 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.
Kısacası Türkiye'nin tekstil ve deri makinaları ihracatı ile ithalatı arasında 2005 yılı itibarıyla 10 kat gibi çok yüksek bir fark bulunmaktadır.
2000/2001–2005 arası dönemde tekstil makinaları yıllık ortalama ihracatı 104,2 milyon dolar, yıllık ortalama ithalat ise 1,6 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Yıllık ortalama ihracat ile ithalat arasındaki fark ise 15 kat olarak gerçekleşmiştir.
Tekstil makinalarında ihracatın ithalatı karşılama oranı 2003 yılında % 3 iken, bu değer 2006 yılında % 17'ye çıkmıştır. Bu önemli bir gelişme olmakla birlikte, bu makinalardaki ithal girdi oranına bakıldığında hala % 45 oranında ithal girdi (hammadde ve ara mal) olduğu gözlenmektedir.
Ham ve ara madde girdi ithalatında da, yine 2001 kriz yılı hariç hep artış gerçekleşmektedir. Yapağı, pamuk, suni ve sentetik elyaf, boyar madde, büyükbaş ham deri ve küçükbaş ham deri den oluşan girdi ithalatı 2000'de 1,9 milyar dolar, 2001'de 1,6, 2002'de 2,1, 2003'te 2.4, 2004'te 2.7, 2005'te 2.8 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.
Küreselleşme sürecinin olumsuz etkilerine karşı durabilmek için, ülkemizin stratejik ön görüyle tüm alanlarda, tüm sektörlerde kendi ulusal politikalarını oluşturması gerektiğini belirterek konuşmamı burada tamamlamak istiyorum."
TMMOB Başkanı Mehmet SOĞANCI ise kongrenin açılışında yaptığı konuşmada özetle şunları söyledi:
"20. yüzyılın son yirmi yılından beri yaşanan ve adına bizim tarafımızdan "kapitalist küreselleşme" denilen süreç, gelişmekte olan ülkelerin ekonomisini her düzeyde etkilemektedir. Uluslararası sermayenin yeryüzündeki etkinlik ve egemenliğini her düzeyde artırması anlamındaki küreselleşme sürecinde yaşanan yoğunlaşma, uluslararası sermayenin önündeki ulusal/bölgesel engellerin kaldırılmasını da beraberinde getirmiştir. Savaşlar, işgaller ve gelişen bütün ekonomik, politik bağımlılık göstergeleri bu sürecin birer ürünüdürler.
Küreselleşmenin özellikle ulusal sanayiler üzerinde önemli olumsuz etkileri ve yıkıcı sonuçlara yol açan tahribatları bulunmaktadır. Makina imalat sanayi gibi mühendislik hizmetlerinin en yoğun olduğu sektörde küreselleşmenin getirdiği sorunlar büyümekte, KOBİ niteliğindeki firmalar bu girdapta üretimlerini durdurmakta veya büyük firmaların isteklerine tabi olmaktadırlar. Küresel rekabet, konvansiyonel üretimde küçük sanayi için "yok olma rekabeti"ne dönüşmüştür. Oysa bu rekabette AR-GE çalışmaları büyük önem kazanmaktadır. AR-GE sonucu tasarım yapamayan, özgün ürün ortaya koyamayan firmalar rekabet edemez duruma gelecek ve pazardan çekilecektir, çekilmektedir.
Tekstilin de içinde yer aldığı makina imalat sanayii, tüm sanayi sektörlerine yatırım malı (makina, donanım, alet, takım, tertibat) veren bir mühendislik sektörüdür. Bu sektörün diğer sektörlerden farkı, her aşamada projelendirme, mühendislik ve AR-GE tasarımlarını öngörmek ve gerçekleştirmek durumunda olmasıdır.
Bu noktada yüksek katma değerin oluşturulması ve imalat sanayiinin öncelikli sektörlerinin desteklenmesi zorunludur. Yani AR-GE'ye ayrılan payın yükseltilmesi, yeni ürün tasarımlarının yapılması ve özgün ürünün tekno ekonomik kapasitedeki tesislerde imal edilmesi gerekmektedir.
Üniversitelerde teknolojik gelişmeyi hızlandıracak, AR-GE alt yapısını oluşturup yetkin hale getirecek, makina sektörüne nitelikli mühendis, tasarımcı verecek eğitim programlarının uygulanması bu bağlamda gündemin birinci maddesi olmasına karşın ciddi bir adım atılmamaktadır. AB ülkelerinin kişi başına yeni teknoloji yatırımı ortalaması 118 dolar iken, Türkiye'de 22 dolar gibi düşük bir düzeydedir. Bu durumda yüksek, orta ve ortanın üstü teknoloji yoğunluğu üretimde olsun, ihracatta olsun nasıl sağlanacaktır? Üretimde ortanın altı ve düşük teknoloji yoğunluğu 2005 yılında toplam 68,4 düzeyinde, ihracatta ise 65,6 düzeyindedir. Bu durumda övünülen ihracat başarıları neye yarayacaktır?
İthal hammadde girdi oranı 2002 yılında % 60,1 iken, 2007 Temmuzunda % 73'e çıkmıştır. Son bir yılda gerçekleşen 154 milyarlık ithalatın 112,5 milyar dolarlık bölümü hammaddeye ödenmiştir. Yani övünçle söz edilen ihracat artışı, daha hızlı bir şekilde artan ithalatla sürdürülmektedir.
Türkiye'de tekstil makinaları üretimine başlanan 1980'li ve özellikle 1990'lı yıllar, bizzat tekstil makinaları sektörünü de etkileyen olumsuzluklarla doludur. Zira bu yıllarda gündeme gelen planlama, yatırım, üretim ve sanayileşmeyi dışlayan politikaların yıkıcı sonuçları bugün bir bir ortaya çıkmaya başlamıştır.
Tekstil makinaları sektöründeki yetkililer, bu sektörün başka sektörlere yönelik üretim yapma olanakları bulunmadığı ve devlet desteği gereksinimini dile getirmelerine karşın destek alamamaktadırlar. Zira kamu tasfiye edilmekte ve üreticilerimiz kamu tarafından desteklenmemektedir.
Sektörün ve bütün sanayinin somut AR-GE desteği gereksinimi bulunmasına karşın, TÜBİTAK destekli olarak 2002'de kurulan Tekstil Araştırma Merkezi, 1 Ocak 2007 tarihinden itibaren tasfiye edilmiş, TÜBİTAK ile bir ilgisi kalmamıştır.
İhracat, genel ihracatta olduğu gibi ithalata bağımlıdır, üretimde ve ihracatta düşük ve ortanın altı yoğunluklu teknoloji baskındır, v.b, v.b.
Sanayimizin tamamını ve tekstil sektörünü doğrudan ilgilendiren bir konu da Gümrük Birliği ve Avrupa Birliği ile ilişkilere ilişkindir. Türkiye, Gümrük Birliği Anlaşması uyarınca, üçüncü ülkelere karşı Ortak Gümrük Tarifelerini uygulamakla mükellef kılınmıştır. Bu bağımlılık nedeniyle Türkiye, AB‘nin üçüncü ülkelere uyguladığı gümrük vergilerini aynı şartlarda uygulamak zorundadır. Kendi ticaret ve gümrük politikalarını uygulayamamaktadır. Türkiye AB'nin kurallarıyla yaptığı ticarette gümrük vergisi ve gümrük vergisine eşdeğer vergilerden de mahrum kalmaktadır.
Gümrük duvarlarını AB üyesi gelişmiş ülkeler kadar indirmek zorunda kalan Türkiye, 2 yıldan beri Çin gibi, tekstil ihracat atağına kalkan ülkelere karşı kendi sektörünü korumakta büyük sorunlar yaşamaktadır.
Gümrük Birliği'nin yol açtığı tehlike tekstil sektöründe de kendini göstermiştir. Dünya Ticaret Örgütü kapsamında imzalanan "Çok Taraflı Tekstil ve Giyim Eşyası Sözleşmesi" Türkiye'ye ek faturalar getirmiştir. 2005 yılında tekstil kotaları kalkmış, Türkiye, Gümrük Birliği'ne dahil olduğu için gelişmiş ülke kabul edilerek, az gelişmiş ve gelişmekte olan üçüncü ülkelere en yüksek gümrük indirimini uygulamak zorunda kalmıştır. Bu kapsamda 2005 tarihinde yapılan düzenlemelerle 768 ürün çeşidinin ithalatı sırasında "TSE standardı aranması zorunluluğu" kaldırılmıştır.
Ülkemizin en büyük sektörlerinden birisi olan ve ihracata önemli katkısı bulunan tekstil sektörü, yayımlanan tebliğ ile zor duruma düşürülmüştür. Tebliğ ile pamuk ipliği denetim dışına çıkarılmış ve sektör, Türk pazarına dalga dalga giren kalitesiz ithalat ile karşı karşıya bırakılmıştır. Standart dışı iplik, tekstil sektörünü doğrudan etkilemekte ve ürün kalitesini düşürmektedir.
Oysa Türkiye, altyapıyı tamamlayarak tebliği yayınlamış olsaydı, AB üyelerinin dahil olduğu RAPEX isimli online sistemine dahil olacak ve bu sistem sayesinde ithal edilen ürün hakkında anında denetim yapılabilecekti. Böylece, ürünün nereden geldiği, markası, kaydı konusunda bilgi edinebilecekti. Örneğin, AB ülkelerinden herhangi biri tarafından ürünün ithalatı engellenmişse, Türkiye de bunu gümrükten içeri sokmayacaktı.
Denetimsiz ithalat nedeniyle pek çok sektörde sorunlar yaşandı. Tekstil sektörü, Pakistan, Hindistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Suriye'den ithal edilen standart dışı, düşük kaliteli, düşük fiyatlı pamuk ipliği ithalatı nedeniyle haksız rekabete maruz kalarak krize girdi. Bu durum, tekstil yanı sıra tarım sektörünü de olumsuz etkiledi. Ege Bölgesi'nde ve Çukurova'da dünyanın en kaliteli pamuğunu üreten çiftçinin hasadı tarlada kaldı; Gaziantep, Kahramanmaraş, Denizli ve Bursa'daki bazı tekstil fabrikaları kapılarına kilit vurmaya hazırlandı.
Türkiye'nin 6 Mart 1995'te imzaladığı Gümrük Birliği Anlaşması 1 Ocak 1996'da yürürlüğe girmiştir. Gümrük Birliği'ne girdiğimiz bu tarihten 2006 sonuna kadar 279,8 milyar dolar dış ticaret açığı oluşmuştur. Bu cumhuriyet tarihi boyunca gerçekleşen toplam dış ticaret açığının % 70,1'ini oluşturmaktadır. Söz konusu 11 yıllık dönemde Türkiye'nin yalnızca AB ülkeleriyle ticaretindeki açığı ise 99,6 milyar dolara ulaşmıştır. Türkiye yalnızca 2006 yılında yalnızca bir yılda 10 milyar dolarlık dış ticaret açığı vermiştir.
Bütün bu gelişmelerin bizim gibi ulusal ekonomiler üzerindeki etkilerine ancak ve ancak bağımsız bir ekonominin dünya piyasalarıyla kişilikli ilişkisi temelinde direnilebilir ve ülkemiz lehine olan unsurlardan yararlanılabilirdi. Ancak durum böyle olmamıştır. Bu noktada biz TMMOB ve bağlı Odalarımız, böylesi onlarca kongre, kurultay, sempozyum etkinliğiyle gıdadan enerjiye, sanayiye, kentleşmeye dek yaşamın bütün alanlarına ilişkin sorunları masaya yatırıp çözüm önerileri sunuyor, ilgilileri uyarıyor, ülkemizin, insanımızın önünü açmaya çalışıyoruz." 

Tüm »

01.09.2008 tarihinden itibaren 3564 defa okunmuştur.

 
SAYFA ÜSTÜ
ÖNCEKİ SAYFA

COPYRIGHT © 2024 TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI
MEŞRUTİYET CADDESİ No:19 KAT:6-7-8 KIZILAY / ANKARA
TEL: 0850 495 0 666   FAKS:(+90) 312 417 86 21
E-POSTA:

Key İnternet Hizmetleri