ANA SAYFA İLETİŞİM BİLGİLERİ BAĞLANTILAR SİTE HARİTASI E-POSTA GİRİŞİ ÜYE GİRİŞİ TMMOB
eski.mmo.org.tr ENGLISH
AKM ML MK EKM

29 Nisan 2024 Pazartesi    

EİM-MEDAK MİEM PBK
ŞUBE GİRİŞ SAYFASI

 MMO İSTANBUL ŞUBESİ GENEL KURUL SONUÇ BİLDİRGESİ

    Yayına Giriş Tarihi: 22.01.2012  Güncellenme Zamanı: 13.02.2012 17:21:43  Yayınlayan Birim: İSTANBUL ŞUBE  
 

MMO İstanbul Şube Genel Kurulu ve Seçimleri Yıldız Teknik Üniversitesi Oditoryumunda 21-22 Ocak 2012 tarihlerinde gerçekleştirildi. Demokrat Makina Mühendisleri Başkan Adayı Zeki Arslan`ın listesi 30. Dönem Yönetim Kurulunu Oda Delegeliklerini kazandı. Yayınlanan Genel Kurul Sonuç Bildirgesi aşağıdadır.

MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI İSTANBUL ŞUBESİ
30. DÖNEM GENEL KURUL SONUÇ BİLDİRGESİ

Bugün ülkemiz, Neo-liberalizmin ekonomik, siyasal ve sosyal politikalarının hiçbir kısıt ya da koşul olmaksızın uygulanmaya çalışıldığı bir talan alanıdır."Küresel politikaların uygulanması ile emperyalizm ilişkisi dünyada sömürüye, işgallere, katliamlara, soykırımlara, işsizlik, açlık, yoksulluk ve yolsuzluklara yol açmaktadır.

Emperyalizmin dünya halkları üzerindeki saldırısı artarak devam ederken, bu saldırılara karşı direnç gösteren halklar, kitlesel hareketler, mücadeleler etkisiz hale getirilmeye çalışılmaktadır. Tüm dünyaya kapitalizmin alternatifinin olmadığı zorla kabul ettirilmeye çalışılsa da, gerçek olan emperyalist - kapitalist sistemin insanlığın yaşadığı sorunların kaynağı bir sömürü düzeni olduğudur.

ABD etrafında oluşan emperyalist çıkar havuzunun, krizden çıkışın bir imkanı olarak yeni coğrafyalara ve kaynaklara yönlenmesini de bu dönemi karakterize eden gelişmeler arasında saymak mümkündür. Ortadoğu ve Kuzey Afrika‘da yaşanan siyasi gelişmeleri bu bağlamı dışlamadan ele almak gerekmektedir. Bölgedeki hareketler, başlangıcında iki temel yönden ‘adalet‘ talebiyle ortaya çıkmıştır. Büyük gelir dağılım eşitsizlikleri ile iktidarların otoriter ve anti demokratik temsil süreçlerine dayanması halklarda isyan potansiyelini açığa çıkarmış, sonuç önce Tunus‘ta Bin Ali rejiminin yıkılması olmuştur. Daha sonra Mısır‘a sıçrayan ve kanlı bir mücadele sonucunda Mübarek‘in devrilmesiyle sonuçlanan sürecin kapitalizm açısından yaratacağı tahribatın anlaşılması için yeni katliamlara zemin yaratılmıştır. v
Başlangıcında kapitalist üretim ve örgütlenme tarzına özgü adaletsizlikleri tasfiye etme potansiyeli taşıyabilecek hareketler, özellikle Libya müdahalesi sonrası emperyalist-kapitalist siyasetin maskelenmiş ‘değişim‘ söylemiyle içerilmiştir. Bugünlerde Suriye‘ye dönük müdahale planları da aynı boyutta anlam kazanmaktadır. Halk inisiyatiflerinin etkisizleştirilerek yerine NATO gücünün geçirilmesiyle hedef tahtası haline getirilen coğrafyada ABD politikalarına daha fazla güdümlü bir siyasi modelin oluşturulması öne çıkmaktadır. Türkiye ise bu süreçte emperyalist ülkelerin safında Libya müdahalesinde yer almış, komşularıyla sıfır sorun politikasından Suriye ve İran ile savaşın eşiğine gelmiştir.

Ülkemizde yıllardan beri uygulanan üretimi, yatırımı dışlayan küreselleşmeci politikalar sonucunda krizler birbirini izlemiş, ülkemiz iç ve dış borç batağına sürüklenmiştir. Oluşturulan bütçelerin en az üçte biri faiz ödemelerine ayrılmakta, halkımızın en temel ihtiyaçları olan eğitim ve sağlık harcamalarına çok az kaynak ayrılmaktadır. Gelir dağılımındaki eşitsizlik büyümüş, refah seviyesi düşmüş,işsizlik oranı gerçekte yüzde 25‘lere ulaşmış, yoksulluk kronik bir sorun haline gelmiştir.

Özellikle AKP‘nin iktidara gelmesi ile birlikte, 1980‘lerden beri programın bir parçası olan kamu kuruluşlarının özelleştirilmesi gerçekleştirilmiştir. Ülkenin 1923‘lerden bu yana kurmayı ve işletmeyi bir ölçüde başardığı, büyük ölçekli sanayi ve hizmet kuruluşları özelleştirildi. "Ustalık döneminde" de meslek alanlarımızın eğitim, sağlık gibi kamusal hizmetlerde yaşanan özelleştirmeler benzeri bir süreçle dönüştürmeye çalışacaklarını söylemek gerekir.

Emperyalizmin talep ve dayatmalarıyla gerçekleşen bu ekonomik yapının, emekçi sınıf ve tabakalara getirdiği ise en başta işsizlik, giderek aşağı çekilen ücretler ve artan çalışma süreleri olmuştur. Resmi rakamlarla yüzde 15 mertebesinde olan, özellikle genç kent nüfusu içinde yüzde 20‘yi geçen, mühendisler için ise, toplam mühendis nüfusunun yüzde 25‘i dolayındaki bir sayıyı, başka bir deyişle her dört kişiden birisini "boş" gezmeye ya da meslek dışı bir işte çalışmaya mahkûm eden işsizlik; çalışmak zorunda olan kesimler ve aynı zamanda özellikle genç mühendislerimiz için bir kâbusa dönüşmüştür. Giderek, ne olursa olsun bir iş sahibi olmak, ayrıcalıklı bir durum olarak görülmeye başlanmıştır.İşsizliğin yarattığı bu baskı, iş saatlerinin uzatılması ve ücretlerin düşürülmesi için ortamı daha da uygun hale gelmiştir. Güvencesiz çalışma ve yaşam tüm emekçilere dayatılmıştır.

Eğitimin, sağlığın özelleştirilmesinin ardından artık sıra karayollarının özelleştirilmesine gelmiştir. Temiz su, enerji gibi, halkın temel hakkı olması gereken kamu hizmetlerinin piyasaya açılarak ticarileştirilmesi halka zulüm boyutuna ulaşmıştır.

Kamunun ortak birikimlerini ilk döneminde hızla özelleştiren iktidar, ustalık evresinde de toplu konut ve kentsel dönüşüm süreçlerine, bütün ülkenin imara açılmasına suların, derelerin, ormanların satışına yönelmiş, doğayı piyasalaştırma yolunu seçmiştir. Doğanın talanına ve halkın doğal yaşam koşullarının ortadan kaldırılmasına yol açan bu sürecin en önemli halkası hidroelektrik santraller, kamuoyunda yaygın bilinen adıyla HES‘ler olmuştur.

TMMOB, MMO ve Şubemiz bu dönemde de emek ve demokrasi mücadelesinde yerini almıştır. 2011 yılında Hopa‘da, Gerze‘de, Trabzon Solaklı‘da, Erzurum‘da, Loç Vadisi‘nde ve daha pek çok yerde suyuna, ormanına, toprağına sahip çıkanların, HES‘lere karşı mücadele edenlerin direnişleri demokrasi mücadelesine, hak ve özgürlük mücadelesine ışık tutmaktadır.

MMO İstanbul Şubesi olarak karşı çıktığımız, emperyalizme eklemlenmiş bir avuç işbirlikçinin çıkarlarıdışında ülkenin, emeğin ve halkın çıkarlarına yönelik hiçbir amacı taşımadığınısöylediğimiz, Rant, Yolsuzluk, Sadaka Ekonomisi olarak adlandırılan, Türkiye‘yi ithalat ve ucuz işgücü cennetine dönüştüren işte bu ekonomi politikalarıdır.

Odamız ve TMMOB hemen hemen bütün etkinliklerinde ve özellikle de son dönemde, Anayasa referandumu, torba yasa değerlendirmeleri ve en son "Mesleğimiz, Meslek Alanlarımız, Haklarımız Üzerine AKP İktidarının Tahribatı" Raporunda bu yönde önemli çözümlemeler yapmış bulunmaktadır.

Biz ve bizim gibi kamusal nitelikli meslek kuruluşları iktidarın tekelci ve rantçı politikalarının yeni hedefi olmuştur. TMMOB ve bağlı Odaları dahil kamusal hizmet ve mesleki denetimle yükümlü meslek örgütleri ve mensuplarının uygulama alanlarının daraltılması, yabancı mühendis, mimar ve şehir plancılarının akademik bir denklik aranmaksızın ülkemizde serbestçe çalışması için 5951 sayılı ve 28.01.2010 tarihli Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile BazıKanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile bir düzenleme yapılmıştır

Avrupa Birliği‘ne uyum programlarınca dayatılan tarım politikaları sonucunda, tarımdan kopan fakat sanayi tarafından da emilemeyen milyonlarca köylü nüfusun kentlere akmasısonrasında, işsizlik ve kent sorunlarının derinleşmesinin yanı sıra, artan yoksulluk ve sefalet, AKP iktidarınca seçimlerde bir oy aracına dönüştürülmüştür. Yoksullukla mücadele sorunu, dinci, gerici faaliyetin odağı cemaatlere, Deniz Feneri vb. derneklere havale edilerek yeni oy depoları yaratılmış, bu durum AKP‘nin en önemli örgütlenme aracı haline gelmiştir. Deniz Feneri yolsuzluğu iktidarın bizzat kendisinin içinde yer aldığının görülmesiyle hukuk skandallarından birine dönüşmüştür. Görevli savcılar soruşturmadan el çektirilmiş, HSYK‘nın müdahalesiyle başlayan süreçte sanıklar kısa sürede serbest bırakılmıştır. Oysa Ergenekon, KCK yargılamalarında tersi bir tutumla zanlılar cezaevinde tutukluluk sürecinde cezalandırılmaktadır. Bu durum güçler ayrılığı prensibini yerle bir etmiştir.

Öte yandan Hrant Dink davası ülkenin kanayan yarası olmaya devam etmekte, savcı ve hakimin açıklamalarından da anlaşılacağı üzere bilinen ve ortada duran "örgüt"bulunmamakta, sanıklar bir bir serbest bırakılmaktadır. Dönemin İstanbul Valisi AKP‘de milletvekili olmuş, İstanbul Emniyet Müdürü ise bir ile Vali olarak atanarak deyim yerindeyse ödüllendirilmiştir.

=Dşte bu ortamda Devlet Güvenlik Mahkemeleri‘nin yerini alan Özel Yetkili Mahkemeler‘de gazeteciler, öğrenciler, aydınlar, akademisyenler, milletvekilleri hükümsüz şekilde yargılanmaktadır.

Yine Malatya‘da katledilen Hıristiyan vatandaşların katillerinin yargılanmasında, Rahip Santoro cinayetinde AKP döneminin "özde değil sözde" hukuk süreçleri işlemekte, topluma söylenenlerin tam tersi bir süreçle devletin ve Türk-İslam sentezci çetelerin içinde yer aldığı tüm olaylar gizlenmekte, üzeri örtülmektedir. Uludere‘de katledilen Kürt vatandaşlarımızla ilgili hükümetin timsah gözyaşları inandırıcıolmaktan çok uzaktır.

Darbelerle hesaplaşma, yargının demokratikleştirilmesi savıyla halka yutturulmaya çalışılan anayasa referandumu ve 12 Haziran seçimleri sonrasında otoriter tarzı iyice sınırsızlaşan AKP iktidarı, dinleyerek, izleyerek, gözaltına alarak ve tutuklayarak kendine muhalif tüm kesimleri baskı altına almakta, ülkede kendi sesi dışında bir sesin çıkmasına izin vermemektedir.

Aynı şekilde referandum sonrasında gündeme gelen torba yasa ile de işgücü piyasası ucuz işgücü sömürüsünün geliştirilmesiyle sermayenin istekleri doğrultusunda yeni yapılandırılmalara tabi tutulmuş, sermayeye yeni destekler sunulmuş ve yıllardır gündemde olan kamu personel rejimi doğrultusunda önemli adımlar atılmıştır.

Kürt sorununda şiddet ortamının yeniden canlanmasında iktidarın rolü büyüktür. İktidar Kürt-İslam sentezi doğrultusunda toplumsal taban yaratmaya çalışarak gerçekte mevcut bütün çelişkileri derinleştirici yönde adımlar atmaktadır.

Medya, üniversiteler, ordu ve bürokrasinin de iktidar aygıtının tam güdümüne girmesiyle birlikte ülkede AKP dışındaki sesler temsil ve tepki süreçlerinden dışlanmakta, daha da ötesinde kriminalize edilmektedir. Gerici ve İslamcı öğretiler hayatın tüm alanlarında kontrolsüz bir şekilde topluma enjekte edilmekte, Diyanet İşleri Başkanlığına verilen yeni görevler ve en son mollaların Güneydoğu‘daki istihdamı, çocuklarımızı umre‘ye götüren diyanet başkanlığının çalışmaları vb. yollarla muhafazakârlık topluma her düzeyde dayatılmaktadır.

1919‘da Kurtuluş Savaşıile başlayan ve Cumhuriyetimizin kurulması ile sonuçlanan, 68‘lerde yeniden alevlenen, 78‘lerde devam eden Emperyalizme karşı Bağımsız, Demokratik Türkiye mücadelesine meslek alanlarımızdan yola çıkarak ülke gerçeklerini sorgulayan tavrımızla, katkı ve destek vereceğiz.

Ülkemizde Kürt sorununun barışçı ve demokratik yöntemlerle çözülmesi için diğer emek, meslek örgütleri ve demokrasi güçleri ile birlikte ortak çaba harcayacağız.

Çatışma ortamına; baskıcı,otoriter yönetim anlayışına karşı, özgürlük ve demokrasi; ırkçı ve milliyetçi anlayışın beslediği linç kültürüne karşı, bir arada kardeşçe ve barış içinde yaşamı savunacağız.

Türkiye‘nin enerji politikalarına yön vermeye çalışan emperyalist enerji tekellerine, çevreye ve doğaya zararlı enerji kullanımını destekleyen nükleer çetelere karşı mücadele etmeye devam edeceğiz.

Geleceğimiz olan gençliğimizin eğitim çarkları arasında ezilerek; hayata, kendine güvensiz ve yenik başlamasına, F tipi dershanelerin turnikelerinden geçirilip, maddi açıdan soyulmasına ve zihninin hurafelerle doldurulmasına engel olmak için dershaneleri besleyen sınav sistemine karşı mücadele edeceğiz.

3. Köprü gibi tüm rant politikalarına karşı çıkarken, bilimin, mühendisliğin ve halkın çıkarlarının temel alındığı, planlamaya dayanan, insanca yaşanabilir bir İstanbul için mücadele edeceğiz.

İktidarın KHK‘lar eliyle TMMOB‘yi susturma çabasını boşa çıkartacağız. KHK‘lar ile yapılmak istenen değişiklikler çok kapsamlıdır, ülkemiz ve bizim için yaşamsal önemi bulunmaktadır ve bu kanun hükmünde kararnameler aracılığıyla yetki ve sorumlukları gasp edilmeye çalışılan TMMOB‘nin buna tarihsel direnme hakkıolduğu kuşkuya yer bırakmayacak denli açıktır.

Piyasacı iktidarın hedefe giden yolda ona engel oluşturan yapıları tasfiye etme gayreti, kendisine yeni rant alanları yaratma ve izlenen sermaye birikim modeliyle bağlantılıdır.

Kamu yararını koruma amacıyla hareket eden TMMOB‘ye dönük tutum, sanayi, mühendislik ve kamu yararı, kamusal denetim konularıyla ilgilidir, onlardan ayrı düşünülemez. Bu yanıyla, TMMOB‘nin mesleki uzmanlık alanına giren konuları ve bu hizmet alanlarını AKP ve düzen rantçılığına terk etmeme mücadelesi, iktidarın diğer toplumsal alanlardaki benzer uygulamalarına karşı gelişen muhalefetle de yakın ilişki içerisinde olmayı doğal olarak gerektirmektedir.

Sonuç olarak; TAM BAĞIMSIZ, DEMOKRATİK ve LAİK bir Türkiye‘de kardeşlik, eşitlik, özgürlük ve insanca yaşam için, Halkın Eğitim, Sağlık, İş, Sosyal Güvenlik, Barınma, Temiz su, Enerji ve Ulaşım, hakları için Demokratik kitle örgütleriyle dayanışarak mücadele edeceğimizi belirtiyoruz.

İstanbul Şube Kaynaklı Basın Açıklamaları »

22.01.2012 tarihinden itibaren 1903 defa okunmuştur.

 

ŞUBE İÇERİĞİ

ÇEVRE ANALİZLERİ YETERLİLİK BELGESİ
BİLGİ EDİNME BAŞVURUSU
SIKÇA SORULAN SORULAR
 

TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI İSTANBUL ŞUBESİ
KATİP MUSTAFA ÇELEBİ MAH. İPEK SK. NO:9 34433 BEYOĞLU - İSTANBUL
TEL: (+90) 212 2529500 Dahili: 01   FAKS: (+90) 212 2498674
e-POSTA:

SAYFA ÜSTÜ
ÖNCEKİ SAYFA

COPYRIGHT © 2024 TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI
MEŞRUTİYET CADDESİ No:19 KAT:6-7-8 KIZILAY / ANKARA
TEL: 0850 495 0 666   FAKS:(+90) 312 417 86 21
E-POSTA:

Key İnternet Hizmetleri