ANA SAYFA İLETİŞİM BİLGİLERİ BAĞLANTILAR SİTE HARİTASI E-POSTA GİRİŞİ ÜYE GİRİŞİ TMMOB
eski.mmo.org.tr ENGLISH
AKM ML MK EKM

26 Nisan 2024 Cuma    

EİM-MEDAK MİEM PBK

 IV. DEMİR ÇELİK KONGRESİ YAPILDI

    Yayına Giriş Tarihi: 01.09.2008  Güncellenme Zamanı: 01.09.2008 15:17:09  Yayınlayan Birim: GENEL MERKEZ  
 

TMMOB Makina Mühendisleri Odası tarafından 2001 yılından itibaren iki yılda bir yapılmakta olan Demir Çelik Kongrelerinin dördüncüsü 1–3 Kasım 2007 tarihlerinde Karabük Üniversitesinde düzenlendi.

TMMOB Makina Mühendisleri Odası tarafından 2001 yılından itibaren iki yılda bir yapılmakta olan Demir Çelik Kongrelerinin dördüncüsü 1–3 Kasım 2007 tarihlerinde Karabük Üniversitesinde düzenlendi.
1 Kasım‘da başlayan ve üç gün süren kongrenin açılış konuşmaları Zonguldak MMO Şube Başkanı Atıf METE, MMO Yönetim Kurulu Başkanı Emin KORAMAZ, Demir Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Veysel YAYAN, GMİS Başkanı Ramazan Denizer, Karabük Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bektaş AÇIKGÖZ, Karabük Belediye Başkanı Hüseyin ERER, Karabük Valisi Can DİREKÇİ tarafından yapıldı.

Kongre aralarında Demir Çelik Üreticileri Derneği, Türkiye Taş Kurumu-TTK Genel Müdürlüğü, Karabük ve Zonguldak Valilikleri, Karabük Sanayi ve Ticaret Odası, Maden Mühendisleri Odası'nın da bulunduğu 22 kurum ve kuruluş ve üniversite tarafından destekleniyor.
"Türk Çelik Sektöründe Mevcut Durum ve Geleceğe İlişkin Beklentiler" paneli ile 13 oturumun düzenleneceği kongrede uzmanlar tarafından çok sayıda bildiri sunularak, demir çelik üretim teknolojilerindeki gelişmeler ele alınacak.
Odamız Zonguldak Şube Başkanı Atıf METE, kongrenin açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin demir çelik üretimindeki dengesizliklere değinerek, "ihtiyacından fazla uzun ürün üreten ve bu yönüyle net uzun ürün ihracatçısı olan Türkiye'nin, katma değeri daha yüksek olan yassı ürünlerin üretimini arttırması, sektörün ihracatının ve büyük oranda ithalât yolu ile karşılanan yassı ürün ithalâtının azalmasına imkân sağlayacaktır" dedi.
METE, "Ulusal bir demir-çelik sektöründen bahsedebilmek için kömür ve demir cevheri madenciliği ile çelik üretim ve tüketimi bir bütün olarak düşünülmeli, bir ulusal demir çelik stratejisi belirlenmelidir" dedi ve Türkiye Taş Kurumu-TTK'nın özelleştirilmesi hazırlıklarına dikkat çekerek şunları söyledi: "Bilindiği gibi Demir çelik sektörünün önemli girdilerinden olan taşkömürü sadece Zonguldak Taşkömürü havzasında üretilmektedir ve havza rezervi yaklaşık 1 milyar tondur. Türkiye'nin yıllık 15-16 milyon ton taşkömürü ihtiyacı vardır, TTK'nın yıllık satılabilir taşkömürü üretimi ise 1 milyon 700 bin tondur. Açık, ithal taşkömürü ile karşılanmaktadır.
Son günlerde Türkiye Taşkömürü Kurumu hakkında Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu'nun hazırladığı rapor kamuoyunda tartışılmaktadır. TTK'nın 2 milyar 630 milyon YTL'lik konsolide bilanço zararını göz önüne alarak hazırlanan raporda; TTK' nın taşkömürü üretim alanlarının ve üretim birimlerinin belli bir sürede özel sektöre devredilmesi, kurumun bir an önce taşkömürü üretiminden çekilerek sektörle ilgili genel politikaları ve koordinasyonu yürütecek şekilde yeniden teşkilatlandırılması zorunlu olduğu belirtilmektedir.
Yeni liberal dünya düzeni geniş çalışan kesimler aleyhine işlemektedir. Kamu yatırımlarının azaldığı ve devreden çıkarıldığı, onlarca yılın emeğiyle kurulmuş, halkımızın, emekçilerin ve mühendislerin büyük emek ve fedakârlıklarıyla oluşturulmuş, stratejik sanayi işletmelerinin haraç mezat satılmasıyla birlikte işsiz sayısı da artmaktadır.
Bu bağlamda TTK'nın üretimden çekilmesi değil, TTK Yöneticilerinin de ısrarla belirttiği gibi, üretim maliyetinin çok altında satılan kömürün, maliyetini düşürmek için gerekli olan yatırımların yapılması ve yeraltında üretime yönelik işçi alınması yönündeki isteklerinin biran önce gerçekleştirilmesi gerekmektedir."

TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Emin KORAMAZ kongrenin açılışında bir konuşma yaptı. Oda Başkanımızsın konuşmasının tam metni aşağıdadır.


"Değerli Konuklar, Değerli Katılımcılar,
Hepinizi Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum. Dördüncüsünü düzenlediğimiz Demir Çelik Kongresi ve Sergisi'ne hoş geldiniz.
Sözlerime başlarken, değerli bilim adamı ve siyasetçi sayın Erdal İnönü'nün vefatından duyduğum derin üzüntüyü sizlerle paylaşmak isterim. Tüm ailesine ve halkımıza baş sağlığı diliyorum. Anısı Makina Mühendisleri Odası'nın bilimsel teknik çalışmalarında da yol gösterici olacaktır.
Makina Mühendisleri Odası 53 yıllık birikimi olan köklü bir meslek kuruluşudur. Odamız, yarım asrı aşan tarihinde her zaman çağdaş, demokratik, üreten, sanayileşen bir Türkiye yaratılmasına katkıda bulunacak çalışmalar gerçekleştirmeyi ilke edinmiştir.
Yalnızca örgütlü üyesinden aldığı güç ile çalışmalarını sürdüren Odamız, meslek alanlarına ilişkin olarak kamunun bilgilendirilmesini sağlamaya yönelik platformlar oluşturmaya çalışmakta, oluşan platformlarda yer almakta ve bu platformlarda oluşan görüşleri ilgili yerlere ulaştırmadaki ısrarlı ve takipçi tavrını sürdürmektedir.
Bugün 18 Şubesi, 100'ü aşan il–ilçe temsilciliği, mesleki denetim büroları ile ülke düzeyinde 65 bini aşan mühendis üyeyi temsil eden Odamız, taşıdığı toplumsal sorumluluğun bilincindedir. Mesleğimizin her geçen gün gelişen etkinlik alanında tüm üyelerimizi kapsayacak çalışmalar gerçekleştirmek Odamızın en önemli hedefidir. Bu nedenle Odamız her çalışma döneminde enerjiden, tesisata, tekstil teknolojilerinden, iş güvenliğine, uçak ve havacılıktan, endüstri mühendisliğine, kaliteden, kaynağa, makina tasarımından, tıbbi cihaz teknolojilerine varana değin uzmanlık alanlarımızla ilgili bir dizi kongre, kurultay ve sempozyum düzenlemektedir.
Bu kapsamda 2006/2007 yıllarını kapsayan 41. Çalışma Dönemimizde 18 ilde ulusal ölçekli 25 adet kongre, kurultay ve sempozyum düzenlenmesi programlanmıştır. Bu etkinliklerin 14 'ü Mart ayından bu yana gerçekleştirilmiştir.
Bugün açılışını hep birlikte yaptığımız bugünkü kongremizi, Bursa'da gerçekleştireceğimiz VI. Endüstri İşletme Mühendisliği Kurultayı, Ankara'da gerçekleştireceğimiz Kaynak Teknolojileri VI. Ulusal Kongresi, Antalya'da gerçekleştireceğimiz "II. Ulusal İklimlendirme Kongresi", Trabzon'da gerçekleştireceğimiz "Karadeniz'de Sanayileşme ve Çevre Sempozyumu", Denizli'de gerçekleştireceğimiz "III. Bakım Teknolojileri Kongresi", Kayseri'de gerçekleştireceğimiz "IV. Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları Sempozyumu", Konya'da gerçekleştireceğimiz "IV. Makina Tasarımı ve İmalat Teknolojileri Kongresi" ve Adana'da gerçekleştireceğimiz "Çukurova'da Sanayileşme ve Çevre Sempozyumu" etkinlikleri izleyecektir.
Bu etkinliklerin sonuçları, 1960'lardan beri bağımsız, sanayileşen ve demokratik bir Türkiye özlemiyle TMMOB adına iki yılda bir yapılan ve bu yıl 15–16 Aralık 2007 tarihlerinde Ankara'da düzenleyeceğimiz "TMMOB Sanayi Kongresi"ne taşınacaktır.
Sevgili katılımcılar,
Burada başlıklar halinde dile getirdiğim Kurultay, Sempozyum ve Kongrelerin her biri 1,5 yılı aşan yoğun çalışmaların ürünü olarak gerçekleşmektedir.
Bütün bu çalışmaların, harcanan bunca emeğin tek bir amacı vardır. Bu amaç, ülkemizin sanayileşmesi ve demokratikleşmesidir. Halkımızın mutlu bir yaşam sürmesidir. Örgütsel olarak üzerimize düşen sorumluğun yerine getirilmesidir.
Değerli katılımcılar,
Odamız uzmanlık alanlarımızla ilgili tüm dallarda olduğu gibi, demir çelik sektörüne yönelik 4 dönemdir kongreler düzenlemekte, sonuç bildirgeleri ve sunulan bildiriler ile bant çözümlerini kitaplaştırarak kamuoyuna ve ilgili mercilere sunmakta ve konu ile yayınlar çıkarmaktadır.
Bir önceki kongremizi 22 Eylül 2005 tarihinde Ereğli'de Erdemir tesislerinde gerçekleştirmiştik. Şüphesiz iki kongremiz arasında sektörde yaşanan en önemli gelişme Erdemir'deki kamu payının özelleştirilmesidir. Odamız özelleştirme uygulamalarını ülkemiz ve halkımızın zararına görmektedir.
Çünkü Odamız özelleştirme uygulamalarının temel hedefini, ülkemizin kendi kaynaklarını kullanma, geleceğini planlama ve ekonomisini yönlendirme işlevlerinden arındırılması olarak yorumlamaktadır. Özelleştirme uygulamaları ile bir yandan sağlık, sosyal güvenlik gibi alanlar ticarete açılarak devlet sosyal görevlerinden arıtılırken, diğer yandan da halkımızın vergileri ile yaratılan ve 84 yıllık cumhuriyet döneminin birikimi olan entegre endüstri tesislerimize el konulmaktadır.
Yapısal düzenlemelerle kolayca verimli duruma gelebilecek ve uygulamada örnekleri bulunan birçok kurum ve kuruluş özelleştirme çerçevesinde, yok pahasına satılmaktadır. Özelleştirmeden elde edilen gelirler ise, iç borçların faizlerinin bir bölümünün ödenmesine bile yetmemektedir. Bir anlamda ülkemizin sanayi alt yapısı ve üretim yeteneği de bitirilmektedir.
Erdemir'in özelleştirilmesi bu yaklaşımın en tipik örneğidir. ERDEMİR 1960 sonrası Türkiye'nin sanayileşme ve kalkınma hamlelerini simgelemektedir. ERDEMİR'in savunma sanayii de dahil ülke sanayisi için taşıdığı önem tartışılamaz. Erdemir ülkemizin tek yassı çelik üretim tesisine sahiptir.
Erdemir ve yan kuruluşları yassı çelik, silisyumlu yassı çelik, uzun çelik, dikişsiz boru üretiminde ciddi bir kapasite yanısıra, Türkiye'nin demir cevheri arama ruhsatının yarısına, 2 büyük ve stratejik limana, bir kok, 1 sinter, 1 kireç fabrikasına, yüksek fırına, çelikhaneye, sürekli dökümlere, sıcak ve soğuk haddehanelere, kalay ve krom kaplama hattına, galvanizleme hattına, yatırım, danışmanlık, mühendislik, projelendirme açısından önemli bir zenginlik ve birikime sahiptir.
ERDEMİR Türkiye'deki ortalama performansın çok üzerine çıkmış bir kurum niteliği taşımaktadır. Kamuya yük olmadığı gibi, küresel düzeyde rekabet ederek ayakta kalmayı başarabilecek niteliğe de sahiptir. Yarattığı gelirin önemli bir kısmını kuruluş sözleşmesi gereği yeniden yatırıma dönüştürmek zorunda oluşundan dolayı işsizliğin yaygın olduğu ülkemiz için vazgeçilmez bir konumu bulunmaktadır.
Kamu işletmeciliğinin çökertildiği bir ortamda bile ERDEMİR, büyük bir gelişme içindeydi. 500 en büyük kuruluş içinde ERDEMİR, kârda, üstelik "özel sektör" kategorisindeki kârda birinci gelmekteydi. 2005 yılı itibarıyla ERDEMİR'in yatırımları 493 milyon dolar, İSDEMİR'in 610 milyon dolar, toplam olarak da 1 milyar 103 milyon dolardı. Önümüzdeki yıllara ilişkin planlanan yatırım hedefleriyle ERDEMİR, Avrupa'nın önde gelen kuruluşları arasında yer alacaktır. 2009'a kadar tamamlanacak toplam 38 proje için takriben 2 milyar dolar harcanması öngörülmüştü. Yani o zamanki takribi satış bedeli kadar. Oysa ERDEMİR'in yalnızca kuruluş değeri 12 milyar dolar civarındadır. Erdemir'in 2004 yılında elde ettiği net kâr, satış rakamının neredeyse 3'te 1'i oranındadır. Yani ERDEMİR her 3 yılda bir, satılmasıyla elde edilecek geliri zaten hazineye kazandırmaktadır.
Odamız, özelleştirmeler konusunda, ‘yerliye mi gitsin-yabancıya mı' v.b. aldatıcı yaklaşımları ve hatta ‘ucuza gitti-gitmesin' tartışmalarının da ötesinde, ülkemiz çıkarlarını dikkate alınarak tutum belirlemektedir.
Uluslararası para ve finans kuruluşları ile DTÖ ve AB'ye verilen taahhütler sonucu böylesine verimli ve stratejik bir kuruluşun satılması hiçbir açıdan akılcı değildir. ERDEMİR ile birlikte ülkenin sanayisi, savunması, üretim kültürü, kısaca ülkenin geçmişi ve geleceği satışa çıkarılmıştır.
Bu nedenle Odamız ERDEMİR'in satışına yönelik ciddi bir hukuki mücadele de sürdürmektedir.
İdare Hukuku temel ilkelerine göre, her idari işlemde "Kamu Yararı"nın bulunması vazgeçilmez bir koşuldur. Oysa ERDEMİR'in özelleştirmesinde kamu yararı bulunmamakta hatta kamu zarara uğratılmaktadır. Kamu yararından yoksun olan bir özelleştirme, özelleştirme sürecinde tesis edilen bütün idari işlemlerin de kamu yararına aykırılığını beraberinde getirmektedir.
Bilindiği gibi ülkemizde özelleştirme uygulamaları 4046 sayılı Yasa kapsamında yürütülmektedir. 4046 sayılı Yasa'nın amacı; "ekonomide verimlilik artışı" ve "kamu giderlerinde azalma sağlamak" olarak ortaya konulmuştur. Erdemir'deki kamu payının özelleştirilmesi işlemi, bu amaca da uygun değildir.
Zira Erdemir'deki mevcut kamu payı, ne ekonomideki verimlilik artışını olumsuz açıdan etkilemekte ne de kamu gideri yaratmaktadır. Erdemir mevcut haliyle kamuya kaynak aktarmaktadır. Aksine bu özelleştirme yeni kamu giderlerinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır
ERDEMİR'deki kamu payının özelleştirilmesi Anayasa'nın 167. maddesine de aykırıdır. Bu madde, piyasalarda tekelleşme ve kartelleşmenin olamayacağı, bunu önlemenin de devletin görevi olduğuna hükmetmektedir. Kamu payının özelleştirilerek ortadan kaldırılmasıyla Erdemir, fiilen özel sektör TEKEL'i haline dönüştürülmüştür.
Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T.A.Ş. sermayesindeki kamu payının özelleştirilmesine ilişkin tesis edilen işlemlerin iptali istemiyle açmış olduğumuz davalarda, Rekabet Kurulu'nun devire izin kararının önce yürütmesi durdurulmuş, daha sonrada iptaline karar verilmiştir. Bunun üzerine Rekabet Kurulu'nca yeni bir devir işlemine izin kararı alınmış olup, söz konusu izin kararına karşı da Odamızca dava açılmıştır.
Yürütmeyi durdurma kararının gerekçesi Rekabet Kurulu'nun ERDEMİR'in devrine izin verdiği Kararını 7 kişiyle alması gerekirken, Yasa'ya aykırı olarak 8 kişi toplanarak almasıdır. Yürütmeyi durdurma kararına karşı yapılan itiraz Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu'nca da reddedilmiştir. Erdemir'in devrinin hukuka aykırılığı, Rekabet Kurulu'nun izin Kararı'ndan sonra, Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun satışa onay Kararı'nın da yürütmesinin durdurulmasıyla bir kez daha tespit edilmiştir.
Kamuya ait tüm değerlerin önü alınamaz bir istekle özelleştirilmelerinde yürütülen işlemlerde böylesine önemli hataların yapılması; özelleştirmelerdeki aceleciliği ve dolayısıyla kamu yararına uygunluk değerlendirmesinin yeterince yapılmadığını açıkça ortaya koymaktadır.
Bunun üzerine Rekabet Kurulu'nca yeni bir devir işlemine izin kararı alınmış olup, söz konusu izin kararına karşı da Odamızca dava açılmıştır. Davalar halen devam etmektedir.
ERDEMİR özelleştirmesine ilişkin kamu yararını gözeten hukuk mücadelemiz sürecektir.
Sevgili meslektaşlarım,
Bizim gibi geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelere kamu işletmeciliğinin tasfiye edilmesini ve ulusal ekonominin korunmamasını dayatan metropol ülkeler, kendi ülkelerinin sanayi sektörlerine kıskançlıkla sahip çıkmaktadır. Japonya, Rusya ve G. Kore'den yapılan ithalatlar nedeniyle Kuzey Amerika'da çelik fiyatları düşünce, ABD'nin 5 Mart 2002'de, 10 çelik ürünü ithalatında gümrük vergilerini yüzde 8'den yüzde 30'a yükseltmesi hepinizin malumudur.
Aynı şekilde Avrupa Birliği, çelik sanayiini korumak amacıyla 28 Mart 2002 tarihi itibariyle 15 demir çelik ürünü ithalatında Genel Tarife Kotası uygulamasına geçmişti. Gümrük Birliği anlaşmasına rağmen Türkiye'nin de bu uygulama kapsamında tutulması sektörün ve ülkemizin aleyhine bir diğer hususu oluşturmaktadır.
Yine 2002'de ABD'li bir firmanın ERDEMİR'e teknoloji satışı, ABD'nin çelikte gümrük vergisinin artırılması uygulamasıyla çelişeceği gerekçesiyle özel olarak engellenmiştir.
Pek olası görünmemekle birlikte, Türkiye'nin AB'ye girmesi durumunda, çelik üretimine bazı kısıtlamalar getirileceği ve dışa bağımlılığın geliştirileceği de açıktır. AB bünyesinde çelik üretim fazlalığı söz konusudur. AB sürecinde Birlik içinde çelik üretim dengesinin kurulması için ülkemizdeki çelik üretiminin azaltılması yönünde Birliğin bazı kısıtlamalar getirmesinin işaretleri mevcuttur. Devam etmekte olan Türkiye demir ve çelik sanayinin AB'ye uyum çalışmalarında da özellikle sıcak haddeleme kapasitesine ve devlet teşviklerine kısıtlamalar getirilmektedir.
Sevgili katılımcılar,
Böylesi bir konjonktür, tüm alanlarda olduğu gibi demir çelik sektöründe de stratejik planlamayı zorunlu kılmaktadır.
Bu stratejide yerli yatırımcı özendirilmeli ve korunmalıdır. Ülkemizin bu alandaki stratejisi, ülkenin gereksinimi olan demir çeliğin kalite, miktar ve çeşitlilik olarak ülkemiz tesislerinde üretilmesi, üretim için gerekli tesislerin çağın teknolojileri kullanılarak kurulması, mevcut tesislerin rekabet gücünü artırmak için sürekli modernize edilmesi, tesislerin gereksinimi olan başta demir cevheri ve kömürün öncelikle yerli kaynaklardan karşılanması üzerine kurulmalıdır.
Ülkemiz geleceğini planlama yetilerini yeniden kazanmalı tüm ulusal kaynaklarımız kalkınma amaçlı seferber edilmelidir. Devletin ekonomide yönlendiriciliği artırılmalıdır. Özelleştirme saplantısından vazgeçilmelidir.
Değerli Meslektaşlarım,
Sözlerime son verirken, ülkemizde yaratılan şiddet ve terör ortamını şiddetle kınıyor, bu kongre aracılığıyla tüm Karabüklüler'i 3 Kasımda Ankara'da yapacağımız TMMOB, KESK ve TTB tarafından düzenlenen bir kitlesel etkinliğe davet ediyorum. Bildiğiniz gibi seçimlerin ardından Türkiye sözde sivil Anayasa adı altında ‘yeni bir anayasa'nın hazırlanması tartışmalarının içine girmiştir. Bu süreçte yeni Anayasa hazırlık çalışmaları tamamen kapalı kapılar ardında sürdürülmüş, emek ve meslek örgütlerinin talep ve istemlerine hazırlanan taslakta neredeyse hiç yer verilmemiştir. Ülkenin geleceğini ilgilendiren yasal düzenlemeler tek bir partinin inisiyatifinde kapalı kapılar arkasında yürütülerek ve meclis çatısı altına hapsedilerek sonuçlandırılmaya çalışılmaktadır.
Hazırlanan anayasa taslağı, tüm yenilikçi iddialarına rağmen, eskinin devamından ibarettir. Şu ana kadar yapılan özelleştirmelerin ülke sanayisi, tarımı, ormanları, madenciliği ve toplumsal dokudaki tahribatları gözler önündeyken, bu Anayasa ile özelleştirme uygulamaları tamamen anayasal statüye kavuşturulmaktadır. Anayasada kamu yararı kavramı daraltılarak tamamen piyasacı bir yaklaşım sergilenmekte, piyasanın geliştirilmesi için devlete özel görevler yüklenmekte, ülkemiz halkı ve çalışanları yok sayılmaktadır. Halkımızın ülke olanaklarından adil bir şekilde yararlanmasını sağlayacak sosyal politikalara yer verilmemektedir.
Laikliğin, çağdaş bir toplumsal düzenin vazgeçilmez bir unsuru olduğu göz ardı edilmektedir. Türkiye halkı ya 12 Eylül'den bu yana adeta bir karabasan gibi üzerine çöreklenen neo liberal ekonomik politikalara ve Türk-İslam sentezi anlayışına dayalı muhafazakâr politikalara teslim olmaya devam edecek ya da özgür, demokratik ve eşitlikçi bir Türkiye'den yana taraf olarak umut dolu, aydınlık yarınlara adım atacaktır.
Bizler özgürlüklerden, demokrasiden, barış içerisinde bir arada yaşamaktan yana emek ve meslek örgütleri olarak, geleceğimizin gasp edilmesine seyirci kalmayacağız. Bunun için hep birlikte, 3 Kasım'da Ankara'dayız! Tüm Karabük halkını, bütün meslektaşlarımızı insanımız ve ülkemiz için Ankara'da tabipler, kamu çalışanları, mühendis, mimar ve şehir plancıları ile kol kola olmaya çağırıyoruz.
Sevgili katılımcılar,
Son olarak kongremizin gerçekleşmesine katkı veren Düzenleme, Danışma ve Yürütme Kurulları ile Kongre Sekretaryasına, Zonguldak Şube Başkanı, Yönetim Kurulu ve çalışanlarına, bildiri sunacak ve panelde yer alacak konuşmacılara, delege ve izleyiciler ile katkıda bulunan bütün kurum ve kuruluşlara Oda Yönetim Kurulu ve şahsım adına içtenlikle teşekkür ediyor, Kongremizin başarılı geçmesini diliyorum."

Tüm »

01.09.2008 tarihinden itibaren 2679 defa okunmuştur.

 
SAYFA ÜSTÜ
ÖNCEKİ SAYFA

COPYRIGHT © 2024 TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI
MEŞRUTİYET CADDESİ No:19 KAT:6-7-8 KIZILAY / ANKARA
TEL: 0850 495 0 666   FAKS:(+90) 312 417 86 21
E-POSTA:

Key İnternet Hizmetleri