ÇALIŞMA PROGRAMINI PDF FORMATINDA İNDİRMEK İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ TMMOB Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
DEMOKRAT MAKİNA MÜHENDİSLERİ 29. DÖNEM ÇALIŞMA PROGRAMI (2010-2012) "... Mühendis mimarların, teknik bilgi ve becerilerini halkımızın yararına kullanamamaları, ülkenin içinde bulunduğu somut şartların bir sonucudur. Ülkemiz ekonomisi, siyasal yapısı ve bütün üst yapı kurumları, birbirleriyle kaynaşmış olan uluslararası emperyalist tekeller ve yerli sermayenin hâkimiyetindedir. Bu egemen çevrelerin kontrol ettiği tüm yatırımlar ve hizmetler, halkımızın sorunlarının çözümüne yönelik değil, maksimum kâr sağlayacak yeni pazarlar yaratmak yönündedir. Böyle bir sömürü düzeni içinde ülkemizin geri bırakılmışlıktan kurtulacağını ve tüm çalışanların yaptığı hizmetlerin ve yarattığı değerlerin halkımıza ulaşacağını sanmak kendimizi aldatmak olur. Emeğimizin halkın hizmetine girebilmesi, ülkemizin her alanda bağımsızlığını kazanmasına, sömürüye dayanan düzenin sona ermesine bağlıdır. Geleceğimiz, üretim güçlerinin özgürce gelişebileceği, kafa kol emeği arasında farklılaşmanın olmadığı, emeğin yabancılaşmadığı bir düzene kavuşabilmemize bağlıdır. Geleceğimiz için öngörülerde bulunabilmek, programlar oluşturabilmek ve hayata geçirebilmek; geçmişi iyi yorumlayıp, günümüzü iyi tahlil ederek dünyada ve ülkemizdeki durumun irdelenmesi ve geleceğin tasarlanması ile mümkündür. Yapılacak olan yorumlamalar, tanımlar ve tespitler ışığında oluşturulacak çalışma programı ancak bu şekilde doğru bir tarzda hayat bulabilecektir." Teoman ÖZTÜRK.
İÇİNDEKİLER SUNUŞ 1. GİRİŞ 2. GÖRÜŞLERİMİZ 2.1 NASIL BİR DÜNYADA VE TÜRKİYE‘DE YAŞIYORUZ 2.2 KENT ve ÇEVRE SORUNLARI 2.3 MÜHENDİSLİK EĞİTİMİ, ÜNİVERSİTELER VE ODAMIZ 3. MESLEKİ ÇALIŞMALARIMIZ 3.1 KONGRE SEMPOZYUMLAR 3.2 TEKNİK VE MESLEKİ DENETİMLER 3.3 MÜHENDİS YETKİLENDİRME, BELGELENDİRME, ENSTİTÜLEŞME 3.4 İŞÇİ SAĞLIĞI ve İŞ GÜVENLİĞİ 3.5 BASIN -YAYIN VE İLETİŞİM ÇALIŞMALARI 4. KURUMSAL İLİŞKİLER 5. ODA ÖRGÜTLÜLÜĞÜNÜ GELİŞTİRME ÇALIŞMALARI 5.1 ÖRGÜTSEL BAĞIMSIZLIK 5.2 ULUSLAR ARASI FONLAR, AB FONLARI 5.3 DEMOKRAT DANIŞMA KURULU 5.4 İLÇE TEMSİLCİLİKLERİ, MESLEKİ DENETİM BÜROLARI 5.5 İŞYERİ TEMSİLCİLİKLERİ (ODA VE TMMOB) 5.6 KOMİSYONLAR 5.7 BİLİM KURULU 6. ÜYELERE YÖNELİK ÇALIŞMALAR 6.1 HUKUK BÜROSU, HUKUKİ DESTEK 6.2 EMEKLİ ÜYELERİMİZ 6.3 KADIN ÜYELERİMİZ 6.4 ÜCRETLİ MÜHENDİS ÜYELERİMİZ-MÜHENDİS ASGARİ ÜCRETİ 6.5 İŞSİZ ÜYELERİMİZ 6.6 ENDÜSTRİ MÜHENDİSİ ÜYELERİMİZ 6.7 AKADEMİSYEN ÜYELERİMİZ 6.8 SMM ÜYELERİMİZ 6.9 KOBİ ÜYELERİMİZ 6.10 ŞUBE ÇALIŞANI TEKNİK GÖREVLİ ÜYELERİMİZ 6.11 ÖĞRENCİ ÜYELERİMİZ 7. SONUÇ 1. SUNUŞ Demokrat Makina Mühendisleri olarak yıllardır mesleğimizin ve meslektaşlarımızın sorunlarıyla ülkemizin sorunlarının birbirinden ayrı düşünülemeyeceği bilinciyle hareket etmekteyiz. Odalarda hayata geçirdiğimiz emekten ve bilimden yana politikalarımızla, emek karşıtı, demokrasi düşmanı, ırkçı, dinci/şeriatçı tüm güçlere karşı devrimci, demokrat, yurtsever ve laik kimliklerimizle hayat verdiğimiz mesleki demokratik kitle örgütümüzde, bağımsız, özgür, demokratik ve laik bir Türkiye için mücadele eden demokrat geleneğin devamıyız. Çalışmalarımıza; TMMOB, MMO ve şubemizin demokrat geleneğinin yol göstericiliğinde devam edeceğiz. Geçmiş dönemlerde ve bu çalışma döneminde TMMOB, Oda ve Şube çalışmalarımıza katkı koyan herkesin emeği önünde saygıyla eğiliyoruz. Bizler dün olduğu gibi bugün de; birlikte üretme, karar süreçlerinde yer alma ve birlikte yönetme anlayışı ile şubemizde katılımcı, demokratik bir işleyişi çalışmalarımızın temel ekseni yapmayı son derece önemsiyoruz. Bu doğrultuda; mesleğimizin, üyelerimizin ve odamızın birikimlerini hayatımızın ve çalışmalarımızın içine katmayı ve aynı zamanda üyenin olduğu her yere Oda ve Şube çalışmalarını ulaştırmayı hedefliyoruz. Ülkemizin karşı karşıya olduğu, emperyalist saldırı, neo liberal talan ve gericilik ortamında, bu saldırılara, talana ve gericiliğe karşı çıkan -başta emek ve meslek örgütleri olmak üzere - tüm örgütlerle bir arada olmaya, birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz. Dünyanın pek çok bölgesinde emperyalizme ve sömürüye karşı mücadele sürerken, ülkemizde de mücadele sürüyor: İşçiler, kamu çalışanları, öğrenciler, tüm ezilenler, doktorlar, eczacılar ve mühendisler daha iyi bir yaşam mücadelesini sürdürüyorlar. Biz de kendi meslek alanımızda ve meslek örgütümüzde bu mücadelenin sesi olacağız. GİRİŞ MMO mesleki demokratik kitle örgütüdür, demokrat ve yurtsever karakterdedir, emekten ve halktan yanadır, anti-emperyalisttir, Yeni Dünya Düzeni teorilerinin, ırkçılığın ve gericiliğin karşısındadır. Siyasetin dar anlamını aşar, yaşamın her olayını siyasetle ilişkili görür. Barıştan yanadır. İnsan hakları ihlallerine karşıdır, insanlık onurunun korunmasından yanadır. Örgütsel bağımsızlığını her koşulda korur, gücünü sadece üyesinden ve bilimsel çalışmalardan alır. Meslek ve meslektaş sorunlarının, ülkenin ve halkın sorunlarından ayrılamayacağını kabul eder. Politikaların oluşturulmasında ve uygulanmasında demokratik merkeziyetçi yöntemleri uygular. Karar alma süreçlerinde demokratik ve katılımcıdır. TMMOB‘ne bağlı Odalar ile birlikte mühendis, mimar ve şehir plancılarının meslek alanlarını düzenler, üyesinin ve halkın çıkarlarını korur. Sanayileşme ve demokratikleşme alanlarında durum tespitleri yapar, politikalar ve çözüm önerileri üretir. Ülkenin demokratikleşmesi için çaba sarf eder. Kamuoyu oluşturmaya yönelik çalışmalar içinde tartışmasız yer alır. Demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum örgütleri ile ilkeli ve demokratik işbirliği içerisindedir. Odalarımız, • Toplumdan soyutlanmış seçkin mühendis ve mimarların örgütü değildir, aksine toplumun içinde yer alan, onun bir parçası olarak toplumla etkileşim içinde bulunan bir kurumdur. • Temsili demokrasi alanının daraltılması ve biçimsel uygulamalar yerine, birlikte düşünme, birlikte üretme ve birlikte yönetme mekanizmalarını güçlendirici çabalara yönelir. • Rant gruplarının otoriter, sınanamayan, hesap vermeyen yönetimlerinin aksine, örgüt içi demokrasisi güçlendirilmiş, seçim dışında da katılım mekanizmalarını yaşama geçiren bir yönetim anlayışına sahiptir. • Profesyonellerin ve uzmanların örgütü anlayışını reddeder; kitle örgütü niteliği ile organlarına dayalı çalışmayı yürütür. 5 program:Rapor 07.01.2010 14:57 Page 5 • Üye ile ilişkilerini, devlet ve egemen kesimlerle olan ilişkilerinin önüne koyar, resmi otorite ile her türlü diyaloga ve işbirliğine açıktır, ama işbirlikçi yaklaşımların dışında kalır. • Örgüt işleyişinin deforme edilmesi anlamındaki hizmet üretimini reddeder, üyelerinin hizmetlerinin niteliğini yükseltecek düzenlemeler yapar, norm ve standartları oluşturur ve denetler. • Egemen kesim ve egemen kesim söylemleri ile ters düşmeme anlayışlarını reddeder; aksine, üyesinin söz ve kararlarda yetki sahibi olmasını sağlar. • Kamu hiyerarşisi içinde yer edinme ve örgüt etkinliklerini buna bağlama anlayışlarının yerine, örgütün kamuoyu önünde saygın yerini korumayı ve geliştirmeyi hedefler, örgüt etkinliklerini kendi iç dinamikleri ve kendi kararları ile belirler. • Mesleki-demokratik kitle örgütü anlayışını yaşama geçirir. • Her türlü yapılanma ve örgütlerle olan ilişkisinde, anlamsız hiyerarşik eşitlik anlayışları yerine, bu yapıların toplum içindeki işlevselliklerini ölçü olarak alır. • Hiçbir üyesinin sorununu dışlamaz, ancak üyesinin büyük çoğunluğunu oluşturan ücretli çalışan mühendis ve mimarların konumları gereği, ücretli çalışan kesimlerle ve onların örgütleri ile ilişkilerini güçlü hale getirir. • Örgütün uluslararası ilişkilerini güçlendirir. • Dünyayı, ülkeyi ve yaşamı tanıyan, anlayan ve ona göre politikalar üreterek yaşama geçiren, bir çalışma anlayışı içerisindedir. 2. GÖRÜŞLERİMİZ 2.1 NASIL BİR DÜNYADA VE TÜRKİYE‘DE YAŞIYORUZ TMMOB‘nin ve Makina Mühendisleri Odası‘nın yaptığı onlarca etkinlikte vurgulandığı gibi; ülkemiz bugün: • Neo-liberalizm ya da küreselleşme olarak adlandırılan küresel kapitalizmin ekonomik, siyasal, sosyal politikalarının hiçbir kısıt ya da koşul olmaksızın uygulanmaya çalışıldığı bir talan alanı, • Emperyalizmin Ortadoğu politikalarının bir sonucu olarak bir yangın yeri • Ve kendisine bu politikaları uygulama görevi yüklenmiş, kendisi de bu görevi seve seve üstlenmiş bir siyasal iktidar aracılığıyla yürütülen siyasal İslam esaslı gericilik programının uygulama alanıdır. Küresel politikaların uygulanması ile emperyalizm ilişkisi dünyada sömürüye, işgallere, katliamlara, soykırımlara , işsizlik, açlık, yoksulluk ve yolsuzluklara yol açmaktadır. Emperyalizmin dünya hakları üzerindeki saldırısı artarak devam ederken, bu saldırılara karşı direnç gösteren halklar, kitlesel hareketler, mücadeleler etkisiz hale getirilmeye çalışılmaktadır. Tüm dünyaya kapitalizmin alternatifinin olmadığı zorla kabul ettirilmeye çalışılsa da, gerçek olan emperyalist - kapitalist sistemin insanlığın yaşadığı sorunların kaynağı bir sömürü düzeni olduğudur. Afganistan, Irak işgalleri, İsrail - Filistin çatışmaları, İsrail‘in Lübnan‘a saldırısı başta olmak üzere, Ortadoğu‘da oluşan kan gölünde 3 milyon kişi öldü. Tüm coğrafya bir savaş, terör, karmaşa ve belirsizlik ortamına sürüklendi. Küreselleşme döneminin azgelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde yol açtığı sonuçlar ise büyümenin yavaşlaması, kişi başına milli gelirlerde gerileme, gelişmiş ülkeler ile azgelişmiş ülkeler arasındaki farkın daha da açılması oldu. Emperyalizmin sömürü ve yağması sonucu içinde bulunulan borç yükü, sık sık yaşanan krizler ve krizlerden çıkış için yeniden borçlanma ihtiyacı, geri kalmış ve gelişmekte olan ülkeleri IMF ve Dünya Bankası‘nın cenderesinde sıkıştırmaktadır. Kapitalizm kendi büyük ekonomik krizlerini yaratarak sermaye sahiplerinin krizlerden nemalanmasını sağlamaktadır. Kriz sermayeye ucuz işgücü ve yeni sömürü alanları açmakta, krizin faturalarını emperyalizme bağımlı ülkeler ve emekçiler ödemektedir. Öte yandan dünyada emperyalizm tek belirleyici güç değildir. Bütün olumsuz ve zor şartlara rağmen dünyanın yoksul halklarının ve emekçilerinin mücadeleleri sürmekte ve çeşitli başarılar kazanılmaktadır. Küba, ABD‘nin burnunun dibinde direnmektedir. Venezüella‘da Bolivya‘da, Nepal‘de ve pek çok başka ülkede halk hareketleri önemli mevziler kazanmıştır. Güney Kore‘den Fransa‘ya bir çok ülkede krizin ekonomik yükünün emekçilere yıkılmasına karşı önemli direnişler yaşanmıştır. Ülkemiz, dünyada yaşanan tüm siyasi ve ekonomik gelişmelerden doğrudan etkilenmektedir. 24 Ocak 1980 ekonomik kararları ve 12 Eylül darbesiyle birlikte altyapısı oluşturulmaya başlanan neo-liberal değişim süreci, Türkiye‘nin uluslararası tekellerin istekleri doğrultusunda Gümrük Birliği‘ne girmesi ve 30 yıldır uygulanan ekonomik ve siyasal politikalarla birlikte işlemektedir. 12 Eylül darbesiyle ülkede emek adına davranmak, emeğin haklarını savunmak ve geliştirmek iddiası taşıyan tüm örgütler ezildi, sendikalar dağıtılmıştır. Emekçi sınıf ve tabakaların süreç içinde kazandıkları tüm siyasal hakları ellerinden alan, sosyal haklarını gerileten, örgütlenme, birlikte davranma ve siyaset yapma haklarını yok eden, farklı kültürlerin kendisini özgürce ifade etmesini engelleyen bir Anayasa topluma kabul ettirilmiştir. Siyasal alandaki bu baskılara, sosyal alanda ayrıştırma ve yabancılaştırma stratejileri eşlik etmiştir. Tüm araç ve yöntemlerle toplumun tüm dokularına politikadan uzaklaşma, bireycilik, köşe dönmecilik yaklaşımları hakim kılınmıştır. Ülkemizde yıllardan beri uygulanan üretimi, yatırımı dışlayan küreselleşmeci politikalar sonucunda krizler birbirini izlemiş, ülkemiz iç ve dış borç batağına sürüklenmiştir. Oluşturulan bütçelerin en az üçte biri faiz ödemelerine ayrılmakta, halkımızın en temel ihtiyaçları olan eğitim ve sağlık harcamalarına çok az kaynak ayrılmaktadır. Gelir dağılımındaki eşitsizlik büyümüş, refah seviyesi düşmüş, işsizlik oranı gerçekte yüzde 20‘lere ulaşmış, yoksulluk kronik bir sorun haline gelmiştir. Ülkemizde yakın zamanda (iç ve dış kaynaklı) üç büyük ekonomik kriz (1994, 2001, 2008) yaşandı. Ülke ekonomisi, başta IMF ve Dünya Bankası olmak üzere küresel kapitalizmin küresel kuruluşlarının talimatlarına göre yönetilmeye devam edildi. Bu talimatlar doğrultusunda başta tarım sektörü olmak üzere sübvansiyonlar büyük ölçüde kaldırıldı, kamu (KİT) yatırımları durduruldu. Özellikle AKP‘nin iktidara gelmesi ile birlikte, 1980‘lerden beri programın bir parçası olan kamu kuruluşlarının özelleştirilmesi gerçekleştirildi. Ülkenin 1923‘lerden bu yana kurmayı ve işletmeyi bir ölçüde başardığı, büyük ölçekli sanayi ve hizmet kuruluşları özelleştirildi. 2001 krizinin hemen ardından yaşanan 15 günde 15 yasa dayatmaları ile başlayan günlerden bugüne, çıkarılan ya da çıkarılma hazırlıkları sürdürülen Petrol, Doğalgaz, Enerji Piyasaları, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri ve Serbest Bölgeler, Doğrudan Yabancı Yatırımlar Yasası, İhale, Maden, Kamu Yönetimi, Yerel Yönetimler, yeni İş Kanunu ile Personel Rejimi Yasası v.b. yasalarla, ülke ekonomisi, varlıkları ve kaynakları küresel kapitalizmin emperyalist iştihasına sunuldular. Tüm bu süreç sonrasında gelinen noktada ülke ekonomisini niteleyen sıfatlar rant, yolsuzluk, üretimsizlik oldu. Sabit sermaye yatırımlarında gerileme yaşandı. Üretimin yapıldığı ve ihracatın gerçekleştirildiği sektörler ve genel olarak sanayi ise, öz kaynaklardan çok, ithalata dayalı girdilere dayanan, küresel pazarlarda taşeronlaştırılmış bir yola girdi. Böylece üretse bile, ürettiği ölçüde dış ticaret açığını, borcunu ve dolayısıyla küresel bağımlılığını arttıran bir sanayileşme modeli kurulmuş oldu. Bugün ülke ekonomisinde yaygınlık ve nicelik açısından çok büyük bir paya sahip olan küçük ve orta büyüklükteki işletmeler (KOBİ‘ler), ağırlıklı olarak aile işletmeleridir. Düşük ücretli ve önemli bir bölümü sosyal güvenlik kapsamı dışında kalan iş güçlerine dayanmaları sayesinde bazı emek yoğun dallarda ihracatta önemli pay sahibi olmalarına karşın, yaşanan kriz dönemlerinde birçoğu faaliyetini askıya almak zorunda kalmakta; geri teknoloji ile çalışan, ana şirkete veya ihracat yapılan dış firmaya bağımlı, taşeronlaştırılmış ve fason üretime ağırlık veren firma olma özelliklerinden kurtulamamaktadırlar. Özellikle Çin ve Hindistan gibi ülkelerin küresel rekabete entegre olmaları ile bu firmaların ayakta kalmaları daha da zorlaşmaktadır. Küresel - emperyalist kapitalizmin talep ve dayatmalarıyla gerçekleşen bu ekonomik yapının, yaşamlarını sürdürmek için işgücünü satmaktan başka hiçbir olanağı olmayan emekçi sınıf ve tabakalara getirdiği ise en başta işsizlik, giderek aşağı çekilen ücretler ve artan çalışma süreleri oldu. Resmi rakamlarla yüzde 10 mertebesinde olan, özellikle genç kent nüfusu içinde yüzde 20‘yi geçen, mühendisler için ise, toplam mühendis nüfusumuzun yüzde 25 mertebesindeki bir sayıyı, başka bir deyişle her dördümüzden birini, "boş" gezmeye ya da başka bir işte çalışmaya mahkûm eden işsizlik; çalışmak zorunda olan kesimler ve aynı zamanda özellikle genç mühendislerimiz için bir kâbusa dönüştü. Giderek, ne olursa olsun bir iş sahibi olmak, ayrıcalıklı bir durum olarak görülmeye başlandı. İşsizliğin yarattığı bu baskı, iş saatlerinin uzatılması ve ücretlerin düşürülmesi için ortamı daha da uygun kıldı. TMMOB, MMO ve MMO İstanbul şubesi olarak karşı çıktığımız, küresel kapitalizme eklemlenmiş bir avuç işbirlikçinin çıkarları dışında ülkenin, emeğin ve halkın çıkarlarına yönelik hiçbir amacı taşımadığını söylediğimiz, Rant, Yolsuzluk, Sadaka Ekonomisi olarak adlandırılan, Türkiye‘yi ithalat ve ucuz işgücü cennetine dönüştüren işte bu ekonomi politikalarıdır. AKP hükümeti, iktidarda olduğu tüm dönem boyunca, ülkede din esaslı bir siyasal, sosyal sistemin kurulabilmesi için gerilimli bir stratejiyi esas aldı. Bireysel hak ve özgürlükler kapsamında masumane bir talep olarak formüle ettiği türban ve yüksek eğitim hakları elinden alınan İmam Hatip Liseleri‘nin sorunlarını çözmek olarak sunduğu sorunlardan başlayarak din esaslı bir siyasal, sosyal sistem tartışmalarını her zaman gündemde tuttu. Bu tartışmalar ya yasa ve yönetmeliklerle uygulamaya geçirilme ya da tartışmayı daha sonra tekrar canlandırmak üzere geri çekme biçiminde yürütüldü. Kamu kurumlarında yoğun bir kadrolaşma yaşandı. Avrupa Birliği‘ne uyum programlarınca dayatılan tarım politikaları sonucunda, tarımdan kopan fakat sanayi tarafından da emilemeyen milyonlarca köylü nüfusun kentlere akması sonrasında, işsizlik ve kent sorunlarının derinleşmesinin yanı sıra, artan yok- sulluk ve sefalet, AKP iktidarınca seçimlerde bir oy aracına dönüştürüldü. Yoksul kesimlere, devlet organları üzerinden fakat AKP adına yapılan kömür yardımları, yiyecek paketleri hediyeleri, seçimlerden sonra çoğunluğu iptal edilse de yeşil kart uygulamaları ile yoksulluk ve sefalet aynı zamanda seçim kazanmanın bir güvencesi olarak görüldü. Yoksullukla mücadele sorunu, dinci, gerici faaliyetin odağı cemaatlere, Deniz Feneri vb. derneklere havale edilerek yeni oy depoları yaratılmış, bu durum AKP‘nin en önemli örgütlenme aracı haline gelmiştir. Ülkemizin sorunları içinde kapitalizmin, neo-liberalizmin, İslamcı yükselişin ve emperyalist saldırganlığın paylarını saptamak doğrudur ama yeterli değildir. Bu ülkenin var olan temel sorunlarından biri de demokrasi sorunudur. Ülkemiz emekçileri de bu şartlar altında haklarını koruma ve geliştirme mücadelesini sürdürmüşlerdir. Geçtiğimiz yıl 1 Mayıs‘ın yeniden tatil olması sağlanmış, bütün baskılara karşın emek ve demokrasi güçleri Taksim alanına yeniden çıkmıştır. IMF ve Dünya Bankası‘nın Türkiye‘de yaptığı toplantıya karşı protestolar gerçekleştirilmiş, KESK öncülüğünde gerçekleştirilen 25 Kasım grevi güçlü bir şekilde hayata geçmiştir. İzmir belediye işçileri, sağlık işçileri, İstanbul itfaiye işçileri, Esenyurt işçileri ve Tekel işçilerinin uzun soluklu direnişleri sonuçta kazanımlar olsa da olmasa da gelecek için umutları tazelemiştir. TMMOB, MMO ve Şubemiz de emek ve demokrasi mücadelesinde yerini almıştır. Dün olduğu gibi önümüzdeki dönemde de • Her türlü emperyalist işgale, • ABD‘nin ve tüm emperyalistlerin halkları birbirine kırdırma politikalarına, • ABD‘nin genelde dünyadaki tüm emperyalist uygulamalarına ve özelde Ortadoğu‘daki BOP( Büyük Ortadoğu Projesi ) vb. uygulamalarına, karşı duracağız. • 1919‘da Kurtuluş Savaşı ile başlayan ve Cumhuriyetimizin kurulması ile sonuçlanan, 68‘lerde yeniden alevlenen, 78‘lerde devam eden Emperyalizme karşı Bağımsız Demokratik Türkiye mücadelesine meslek alanlarımızdan yola çıkarak ülke gerçeklerini sorgulayan tavrımızla, katkı ve destek vereceğiz. • Ülkemizde Kürt sorununun barışçı ve demokratik yöntemlerle çözülmesi için diğer emek, meslek örgütleri ve demokrasi güçleri ile birlikte ortak çaba harcayacağız • Çatışma ortamına; baskıcı, otoriter yönetim anlayışına karşı, özgürlük ve demokrasi; ırkçı ve milliyetçi anlayışın beslediği linç kültürüne karşı, bir arada kardeşçe ve barış içinde yaşamı savunacağız. • Türkiye‘nin enerji politikalarına yön vermeye çalışan emperyalist enerji tekellerine, çevreye ve doğaya zararlı enerji kullanımını destekleyen nükleer çetelere karşı mücadeleye etmeye devam edeceğiz • Gerek Türkiye‘de gerekse diğer ülkelerde, ABD‘nin ve tüm emperyalistlerin politikalarının bir parçası, bileşeni, uygulayıcısı olan girişimlere karşı çıkacak; yurtta barışı dünyada barışı, dünya halklarının kardeşliğini savunacağız. Sonuç olarak: TAM BAĞIMSIZ, DEMOKRATİK ve LAİK bir Türkiye‘de kardeşlik, eşitlik, özgürlük ve insanca yaşam için , Halkın Eğitim, Sağlık, İş ve Emeklilik hakları için, Demokratik kitle örgütleriyle dayanışma içinde mücadele edeceğimizi belirtiyoruz. 2.2 KENT ve ÇEVRE İnsanlık mücadelesinin tarihi, aynı zamanda doğaya uyum çabalarının bir tarihidir. Binlerce yıllık bu çabalar sırasında, doğayı inceleyerek, gözlemleyerek, doğanın yasalarını hayata uygulamanın yol ve yöntemlerini sürekli geliştirmiştir. Günümüzün egemen üretim tarzı olan kapitalizm, maddi üretimi doğanın kendi yöntemlerine göre çok daha hızlı ve çok daha fazla üretmenin yollarını bulmuştur. Egemen üretim tarzı olarak kapitalizm kâr güdüsü ve hırsı ile insanların doğa ile ilişkisinde hiçbir sınır tanımadı. Doğanın en temel bileşenleri olarak toprak, su ve hava, sömürgeci bir tavırla sınırsızca kullanılmış, hoyratça tüketilmiştir. Doğal kaynakların bu hoyratça kullanımı, tüm ekolojik dengeleri bozmaktadır. Doğanın kaldırabileceği kirlilik yüklerinin sınırına gelindiği her geçen gün daha fazla açığa çıkmaktadır. Eko sistemin uzun dönemli dengesini hedefleyen, insan ve doğanın birlikte var oluşuna dayalı bir yaklaşımla çevre, doğa ve toplumsal ilerleme - gelişme ve refah arasında uyumu temel alan bir sanayileşme, büyüme, kalkınma politikası geliştirmek olanaklıdır. Böyle bir politika, gelecek kuşaklar açısından da zorunludur. Bu politikanın temel araçlarından biri tarım, mera, orman, sanayi ve konut alanlarının; ekolojik denge - kalkınma - refah ilke ve hedeflerine göre kullanım planlamasının yapılmasıdır. Türkiye‘deki sanayileşmenin son 50 yıllık geçmişi göz önüne alındığında, başta İstanbul ve İzmir olmak üzere sermayenin yoğunlaştığı, toplandığı merkezlerin, aynı zamanda sanayinin yoğunlaştığı merkezler olduğu, sanayinin hiçbir kısıt ve kural tanımaksızın yer seçtiği saptanabilmektedir. Ülke düzeyindeki bir kalkınma planının parçası olarak şekillenmiş, bölge planları ile uyumlu havza bazlı çevre planlarının yapılması, katılımcı bir çevre örgütlenmesine yaslanan çevre yönetimi ve tüm bu sürecin uygulanmasını güvence altına alacak çevre mevzuatı ile olanaklıdır. Küresel ısınma ile mücadelenin en doğal aracı olarak bilinen ormanların korunması ve arttırılması yerine merkezi ve yerel iktidarın orman alanlarının tahribi yönünde çabalarının, uygulamalarının karşısında olacağız. İstanbul, 2009 yılında en büyük felaketlerinden birini yaşadı. 1997 yılında dönemin belediye başkanı R.Tayyip Erdoğan tarafından imara açılan Ayamama dere yatağı, TMMOB Mimarlar Odası tarafından dava edilmiş, üst mahkeme kararı nihayet 2007 yılında tecelli etmiştir. Bu kararla verilen tüm ruhsatlar iptal edilmiştir. Buna rağmen gerekli adımlar mahkeme kararına göre atılmamış ve facia göz göre göre geliyorum demiştir. Bunun üzerine bir de işletmelerin kar hırsı ile hiçbir ulaşım mantığına dayanmayan kapalı kasalarda işçi taşıma sistemi, geriye yürekleri bur- kan acılar bırakmıştır. Neoliberal kentin mağdurları olarak, hem yapılan yanlış planlara hem de insanlarımızın insanca taşınabilmesi için mücadele edeceğiz. Tüm bunların üstüne AKP, 3. Köprü tartışmasıyla yeniden karşımızdadır. Geçtiğimiz yıllarda İstanbul‘da nüfusun planlanmasına dair vize gibi parlak(!) fikirlerin kaynağı olan bu anlayış bugün de mega kentin ulaşım sorununa yine aynı yüzeysellikle bakmaya ve sorunun kaynağındaki ulaşım planlamasının yanlışlarını görmemeye devam ediyor. Başka şehirlerde yaşayan yurttaşlar için İstanbul‘a gitme ihtiyacını ortadan kaldırmak yerine onu yasaklamayı tartışan zihniyet bugün kendi yasakçı anlayışıyla bile tezat oluşturmakta, İstanbul‘un kendisini taşımaktan çok uzak olan kütlesini yeni bir köprü inşaatıyla daha da büyütmeye ve geleceğini karartmaya çalışmaktadır. İstanbul‘un artık katlanılmaz olan ulaşım / trafik sorununa bir "çözüm" olarak ileri sürülen ama çözüm olmayacağı istatistiksel verilerle sabit olan, İstanbul‘un kalan son orman alanlarını da yok ederek, tüm bölgeyi imara açacağı bilinen 3. Boğaz Köprüsü projesine karşı çıkılacaktır. Bu proje bir ulaşım projesi değil, rant projesidir. Neoliberal İstanbul için son adım, 3. köprü olacaktır. Ulaşımın toplu çözüm yöntemleri içinde, deniz ve demiryolu ulaşımının İstanbul‘un coğrafi yapısı ve nüfus yoğunluğuna paralel olarak önemsenmesi ve bu kapsamda planlanması için mücadele edilecektir. 1. Boğaz köprüsü inşa edilirken, transit yol olarak tasarlanmıştır. Geçen zaman içinde kent içi ulaşım yoluna dönüştürülmüştür. Metro adı, esas olarak yer altında ve demiryolu kullanılarak üretilen çözümün adıdır. Metro mantığının meşruluğunu kullanarak üretilen çözüm, bu kavramı kirletmekte ve anlamını bulanıklaştırmaktadır. Bu mantığın sonucu olarak E-5 Karayolunun güvenlik şeritlerini alarak, metrobüse tahsis edilen yol, hem motorlu taşıtlara ayrılan yolu daralttı hem de metrobüs yolundaki kaza olasılığını artırdı. Dar metrobüs yolu, kazalara davetiye çıkartır oldu. Sonuçta metrobüs gibi yetersiz ve İstanbul genelinde etkin olmayan bir ulaşım sistemi kurularak, servis yolları etkisiz hale getirildi. Motorlu araçlar, metrobüsten artan şeritlere sıkıştırıldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İETT yetkilileri, her yönüyle plânlanmış özel araçlara alternatif ve yenilikçi bir kent içi toplu ulaşım sistemi yerine İstanbul‘un nüfusundan az Avrupa ülkelerinin kentimize göre minyatür ölçekteki kentlerinde kullanılan demode bir sistemi kentimize uydurmaya çalışmışlardır. Bu yapı- lırken de her zaman olduğu gibi insan güvenliğini göz ardı etmiş, yeterli önlemleri almamışlardır. Çözüm, akılcı yöntemlerle uzun vadeye yayılan, raya bağımlı normal ve seri sistemlerin devreye sokulması ve bu sistemlerin otobüs, minibüs, dolmuş ve deniz ulaşımıyla eşgüdümlü şekle getirilmesidir. Bunun için İstanbul kent içi ulaşım sorumlularının, başta kent plânlamacıları olmak üzere üniversiteler ve meslek odalarıyla birlikte çalışmaları gerekmektedir. Kamusal yatırımların karar süreçlerinde meslek odalarının, üniversitelerin ve sivil toplumun görüşlerini değerlendirmeyen, bilimi dışlayan "rantçı" anlayış "can almaya" devam edecektir. İstanbul‘ da yaşanan trafik sorununun en önemli nedenlerinden biri olan otopark sorununu çözecek adımlar atmak yerine, kendi kurduğu İSPARK şirketi aracılığıyla ranta dönüştüren yine AKP nin kente yağma alanı gözüyle bakan belediyeciliğinin icraatlarından biridir. Bu anlayış ışığında Odamızın "Ulaşım Politikası"na dair somut çözüm önerileri şu şekildedir: • İstanbul‘un tüm özelliklerini dikkate alan, İstanbulluların demokratik ve bilim insanlarının katılımıyla, bilimsel "Ulaştırma Ana Planı" yapılmalıdır. Mesleki demokratik kitle örgütlerinin geçmişte yapılan çalışmaları bu amaçla değerlendirilmelidir. Bu planın uzun, orta ve kısa erimli hedefleri ve stratejisi olmalıdır. • Ana plan kapsamında, demiryolu, denizyolu ve karayolu için Ulaştırma Planları hazırlanmalıdır. Bunların eşgüdümünün nasıl yapılacağı belirtilmelidir. • Başta metro olmak üzere hafif raylı sistemler ve deniz yolu taşımacılığı yaygınlaştırılmalıdır. • Demiryoluna göre 2 misli, hızlı suyoluna göre neredeyse 3 misli daha fazla enerji tüketen karayoluna yapılmakta olan bütün yeni yatırımlar durdurulmalıdır. • Toplu taşımayı özendirici politikalar geliştirmeli, özel araç yerine toplu taşım araçları halkımız tarafından sağlıklı ve güvenli bir seçenek haline getirilmelidir. • Ülkenin ve kentlerin kaderini etkileyecek büyük projeler tartış- maya açılmalı, meslek odaları, bilim insanları ve üniversiteler ile bu konularda faaliyet gösteren meslek örgütlerinin görüşleri alınmalı ve karar süreçlerine katılmaları sağlanmalıdır. Kasıtlı ve yanlış uygulama yapanlar hakkında verilen yargı kararları mutlaka uygulanmalıdır. • 1/100000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı mutlaka baştan gözden geçirilmeli, şehrin kaderini derinden sarsacak planlamalara son verilmelidir. • İstanbul‘un ulaşım planlamasında TMMOB ve ilgili odaların görüşlerine mutlaka başvurulmalı, bilimsel çevreler sürecin parçası haline getirilmelidir. 1/100000 ölçekli planda yapılması öngörülen bir başka uygulama da "Marmara denizi‘nde yapılacak bilimsel araştırmalar (deniz ekosistemi, dip akıntıları v.b) sonucunda ilgili kurumların görüşleri doğrultusunda günübirlik turizm, rekreasyon, eğlence, festival, toplantı gibi etkinliklere yönelik ‘sosyal etkinlik adası‘ niteliğinde yapay adalar yapılabilir. Bu adaların konumu, büyüklüğü ve yapılaşma koşulları alt ölçekli planlarda belirlenecektir." hükmüyle ifade edilen, Marmara Denizi‘nin içinde bir takım yapay adalar kurulması projesidir. Eğer birileri bunu gerçekten planlıyorsa bu yetkililer İstanbul‘a, halkımıza ve tüm ülkeye nasıl bir ihanet içinde olduklarının farkında değillerdir. Bilim adamlarının ortak görüşü olarak ortaya çıkan; İstanbul‘da büyük bir deprem yaşanması ihtimalinin çok yüksek olmasıdır. Olası bir depremde deniz ortasında kurulmuş yapay adacıkların büyük bir felakete yol açacağı mutlaktır. İstanbul deprem riskinden kaynaklanan sorunlarının daha hiç birini çözememişken bunlara yenileri eklemek olsa olsa bu yapay adacıkları rant merkezi haline getirme, sermaye sahiplerine kiralama-satma anlayışına teslim olmak anlamına gelmektedir. Dubai‘den esinlenerek üretilen bu planlamalar İstanbul‘un doğal kaynaklarıyla da, ihtiyaçlarıyla da, geleceğiyle de büyük bir tezat oluşturmakta, üstünde yaklaşık 18 milyon insanın yaşadığı İstanbul, Dubaileşme furyasının sığ kentleşmesine terk edilmeye çalışılmaktadır. Birleşmiş Milletler 1977 yılında suyun insan hakkı olduğu kararı almış, 1992 yılında suyun alınıp satılabilen bir meta olduğuna karar vermiştir. 1996 yılında oluşturulan Dünya Su Konseyi aracılığıyla su bütün dünyada talana açılmıştır. Yüzey sularımızda olduğu gibi yeraltı sularımız da işbirlikçi yönetim ve sermaye tarafından küresel sermayeye peşkeş çekilmek istenmektedir. Oysaki su kıtlığını ve su kirliliğini yaratan küresel kapitalist üretim sisteminin kendisidir. Su piyasa değeri olan bir meta değil, insanlığın ve doğanın ortak malıdır; özelleştirilemez ve satılamaz. Suyun ihtiyacı olan herkese yeterince sağlanmasının kamusal bir hizmet olarak kalması zorunludur. Dünyadaki ve ülkemizdeki su politikalarını yakından izleyerek ve gündemde olan özelleştirmelere tavır alacağız. Çünkü, su kaynakları halkın malıdır. Alınıp satılamaz, ticarileştirilemez, halkın su kullanım hakkı engellenemez. İstanbul‘da İSKİ tarafından abonelere mektuplar gönderilerek kullanılmakta olan mekanik su sayaçlarının "Ön ödemeli-Kartlı- Kontörlü Su Sayaçları" ile değiştirilmesi konusu da suyun ticarileştirilmesi ve "Paran Yoksa Su da Yok" politikasının bir parçası olmuştur. "Ön Ödemeli Elektronik Su Sayaçları" vb. uygulamalar sosyal devlet ilkesine aykırıdır. Ön ödemeli elektronik sayaç kullanımının doğal sonucu, kontörü biten ve yeni kontör almak için parası olmayan abonenin, içme, temizlenme, bulunduğu yeri temizleme, dolayısı ile sağlık hakkından mahrum kalması demektir. Parası olamayan insanların, çocuklarının, okulların, kamu binalarının, hastanelerin, üniversitelerin bu uygulama ile susuz kalması söz konusudur. İstanbul halkının temiz su kullanımı için mücadele edeceğiz, yerel yönetimlerin suyun ticarileştirilmesine hizmet eden uygulamalarına karşı çıkacağız. Bu konuda açılan davaların takipçisi olacağız ve kamuoyunu bilgilendirmeye devam edeceğiz. Kenti yağma alanına dönüştürenler yağmuru da felakete dönüştürmüştür. Son dönemde ard arda yaşadığımız Batman, Bartın, Hatay, Giresun, Doğu Karadeniz Bölgesi, Trakya ve İstanbul sel felaketlerinin tümü dere yatakları, su havzaları, düz ova ve tarımsal alanlar ile kıyı bölgelerinde olmuştur. Oysa bu alanlar planlama ilkeleri açısından kentsel gelişmeye açılmaması gereken yerlerdir. İstanbul‘un anayasası olan 1/100.000 ölçekli planı bütün bu alanlardaki yapılaşmaları engellemesi gerekirken var olanı da meşrulaştırmış ve TOKİ eliyle de ekolojik açıdan sakıncalı bütün alanları yapılaşmaya açmaya devam etmektedir. Sanayi ve ürünlerinin girdi olarak en temel ihtiyacı madenler ve enerjidir. Enerji olarak kullanılan fosil yakıtların yol açtığı küresel ısınma olgusu artık bir projeksiyon değil, yaşanmaya başlayan bir tehdittir. Küresel ısınmanın sonuçları bugün ilköğretim ders kitaplarına dahi girmiş durumdadır: Dünyayı iklim değişikliği ile, bir bölüm toprakların sular altında kalması, başka bir bölümü ise çölleşme olgusu beklemektedir. Ülkemiz toprakları da çölleşme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Enerji açısından dışa bağımlı olan ülkemizde enerjinin verimli ve etkin kullanımı hedefleri olan bir politika haline getirilmelidir. Enerji politikalarının üretimden tüketime kamusal çıkarları gözeten bütüncül bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Enerji üretiminde verimliliği arttıran, tasarrufu teşvik eden dolayısıyla fosil yakıt tüketimini azaltan teknolojilerin geliştirilmesi ve kullanılması, yenilenebilir enerji kaynaklarının (güneş, rüzgar, jeotermal v.b) tercih edilmesi kaçınılmazdır. Bu amaçla ülkemiz gerçekleri de göz önüne alınarak, kaynakların rasyonel ve verimli kullanımını sağlamak üzere planlama, düzenleme, eşgüdüm ve denetleme faaliyetleri için ciddi ve uygulanabilir bir stratejiye ihtiyaç vardır. Bu stratejinin hazırlık çalışmalarına üniversiteler, bilimsel araştırma kurumları ile birlikte destek vereceğiz. Sanayide, konutlarda ve taşıtlarda kullanılan yakıtların yol açtığı kirletici gaz emisyonlarını azaltan teknolojileri teşvik etmenin ve geliştirmenin yanı sıra, bu kirlilikleri ölçen ve denetleyen mekanizmaların kurulması ve çalıştırılması son derece önemlidir. Bugün İstanbul‘da egzoz gazı ölçümü dışında herhangi bir emisyon ölçümünün göstermelik olarak bile yapıldığını söylemek çok zordur. Tamamen ticari olarak özel firmalar tarafından yapılan egzoz gazı emisyon ölçümlerinin amacına uygun şekilde yapılması için özel ölçüm firmalarının ve ilgili bakanlıkların takipçisi ve denetçisi olacağız. Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi olarak, bu alanlarda üzerimize düşen tüm görevleri yerine getirmek için sistemli, kalıcı bir çalışma programını uygulayacağız. Ülkemizdeki bazı madencilik çalışmaları, ormanları yok eden, yer üstü ve yeraltı sularını kirleten, tüm bölgeyi sürekli bir hafriyat alanına ve kimyasal çöplüğe çeviren bir faaliyete dönüşmektedir. Uluslararası firmaların hazırlamış olduğu baraj projeleri ile tarih ve ekosistem yok edilmek istenmektedir. Bergama‘nın kuzey doğusunda yer alan 2000 yıllık tarihe sahip Allianoi , Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme‘de este¬tik ve bilimsel açıdan istisnai evrensel değere sahip fiziki ve biyolojik bir oluşum olarak tanımlanan Munzur Vadisi Doğal Parkı, Fırtına Vadisi ve 1200 yıllık tarihi Hasankeyf, tarihin sular altında kalma tehlikesine örnektir.Bu bölgelerde yaşayan halklar da tarihi,çevreyi ve sosyal yaşamı yok eden bu projelerin karşısındadır. Ekolojik ve kültürel yapıyı bozacak yatırım uygulamaları iptal edilmelidir. Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, bu açıdan da toplumsal muhalefetin bir bileşeni olacaktır. Sanayinin sıvı, katı atıklarındaki ve gaz emisyonlarındaki kirleticilerin azaltılması ve kabul edilebilir seviyelere indirilmesi için arıtma tesisleri, filtreler v.b. çözümlerin geliştirilmesi ve uygulanması, ölçüm ve denetimlerinin yapılması gerekir. Evsel atıkların toplanması, arıtılması ve deşarjı da aynı sorunun bir parçasıdır ve ilgi alanımızda olacaktır. Atıkların ayrıştırılarak toplanması bu konuda ilk adım olacaktır. Bu konuda bazı kentlerde yapılan çalışmalar örnek olarak incelenmeli ve geliştirilmelidir. Doğada insan dışında hiçbir canlı, atık üretmemektedir. İnsanca yaşamın sağlanabilmesi ve gelecek nesillere devredilebilmesi için, çöp diye tabir ettiğimiz her şeyin aslında dönüştürülebilir bir madde olduğunu kabul etmeliyiz. Doğadaki canlıları öldüren, toprağın vasfını bozan, içme sularına karışarak sağlık sorunları oluşturan genetiği değiştirilmiş tohum ve gıdalar, aşırı kâr amacıyla bilinçsiz kullanımı teşvik edilen sentetik gübrelerin çevre sorunlarının temel kaynaklarından olduğunun bilincinde olarak; Toprağı, suyu ve havayı kâr ya da rant uğruna sınırsızca kirleten, yaşamın tüm kaynaklarını metaya dönüştüren yaklaşım ve uygulamalara karşı çıkacağız. Her bir odamızın birikiminden güç alarak ve tam bir dayanışma içinde tüm meslek odaları, emek örgütleri ve gönüllü kuruluşlarla birlikte sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevrede yaşama hakkı için mücadele edeceğiz. 2.3 MÜHENDİSLİK EĞİTİMİ, ÜNİVERSİTELER VE ODAMIZ Neoliberal küreselleşme ideolojisi, toplumsal ve kamusal alanları yeniden tanımlayarak bu alanları bireysel yarar ve piyasa süreçlerine bağlı kılmakta, toplumsal ilişkilerin tümüne bağlı olarak eğitim alanını da belirlemektedir. Ülkelerin eğitim politikaları, bilim, teknoloji ve sanayi politikalarından ayrı düşünülemez. Türkiye‘deki eğitim ve mühendislik eğitimi, toplum çıkarlarına göre değil, uluslararası iş bölümünün bir sonucu olarak şekillenmiştir. Gelişmiş ülkeler ulusal çıkarları doğrultusunda ulusal yenilenme politikalarını hayata geçirebilmek için AR-GE çalışmalarına, bilim, teknoloji ve eğitim altyapılarına bütçelerinden ayırdıkları kaynakları her geçen gün artırmaktadırlar. Oysa bu süreç ülkemizde gelişmiş ülkelerde olduğu gibi işlememektedir. Ülkelerin eğitim politikaları, bilim, teknoloji ve sanayi politikalarından ayrı düşünülemez. Türkiye‘deki eğitim ve mühendislik eğitimi, toplum çıkarlarına göre değil, uluslararası iş bölümünün bir sonucu olarak şekillenmiştir. Küresel kapitalizmin dünyadaki entegrasyon çalışmalarının hızla yürütüldüğü günümüzde, ülkemize biçilen roller irdelendiğinde görülmektedir ki; IMF ve DB‘nin koyduğu şartlar doğrultusunda eğitim ve öğretim hizmetleri piyasa ve sermayenin hizmetine sunulmakta, eğitim metalaştırılmaktadır. Eğitim alanında dayatılanlar, şirketleşen üniversite anlayışının gelişmesine de neden olmaktadır. Üniversite yapısındaki değişim, "şirket" ve "müşteri odaklı" bir tarza yönelmekte ve "müfredat" buna uygun biçimde yeniden yapılandırılmaktadır! Üniversitelerimizde bilimsel araştırmalara gerekli kaynaklar ayrılmayarak, bilimsel gelişmelerin önüne geçilmektedir. Sanayi ile ilişkiler toplumun ihtiyaçlarına göre değil, sadece sermayenin ihtiyaçlarına göre yapılanmakta, bilim, piyasa ekonomisinin belirlediği amaca yönelik kullanılmaktadır. Dolayısıyla sanayici ARGE faaliyetlerine yatırım yapmamakta, ihtiyaç duyduğunda üniversitelerin projelerini satın almaya çalışmaktadır. Eğitim, istihdam ve üretim ilişkilerinin planlı bir şekilde ele alınmamasından dolayı lisans eğitiminde edinilen bilgilerin önemli bir bölümü çalışma hayatında pratik karşılığını bulamamaktadır. Bu durum mesleğe karşı yabancılaşmanın yanı sıra mesleki körelmeye de neden olmaktadır. Öğretim üyelerimizin de ekonomik koşulları gün geçtikçe kötüye gitmektedir. Mühendislik bölümlerindeki araştırma görevlileri ve genç öğretim üyeleri mesleki idealleri uğruna veya daha iyi bir iş bulamadıkları için görevde kalmaktadır. Bu alandaki meslektaşlarımızın bir çoğu, özel sektöre geçmeye zorlanmaktadır. Bu sürecin sonucunda yurt dışına beyin göçü de yaşanmaktadır. Mühendislik alanındaki eğitimde gerek açılan okullar gerek artırılan kontenjanlar açısından planlama anlayışının olmaması özellikle belirli bölümlerden mezun mühendislerin istihdam sorununu artırdığı gibi bu kitlenin mesleki kimliklerinde erozyon yaratmaktadır. Üretim süreçlerinde ortaya çıkan değişim, mühendisleri yeniden biçimlendirmekte, mesleki formasyonlarını değiştirmekte, istihdamı daraltmaktadır. İşsizliğin artması ücret politikalarını olumsuz yönde etkilemekte ve mühendislerin emeği ile orantılı ücret almalarını engellemektedir. Tüm bu olumsuz tanımlamalara rağmen; 50 yıllık deneyim ve bilgi birikimi ışığında ve mesleki, demokratik kitle örgütü olmanın sorumluluğu ile, üyelerinin sorunlarının toplumun sorunlarından ayrılamayacağı bilincinde olan; çağdaş, bağımsız, demokratik ve sanayileşen bir Türkiye özlemiyle, halktan ve emekten yana tavır alan, bu doğrultuda politikalar üreten ve mücadele veren odamız, ülkemizin içinde bulunduğu olumsuz tablonun değiştirilmesinin mümkün olduğuna inanmaktadır. Toplumsal gereksinimleri, üretimi, istihdamı, yaşam boyu eğitimi, ülkenin bilim ve teknoloji altyapısının güçlendirilmesini temel alan ulusal eğitim politikalarının yaşama geçirilmesini istemeye devam edeceğiz. Bu tespitlerimiz çerçevesinde; • Eğitim her kademede eşit ve parasız olmalıdır. Harç, ikinci öğretim, yaz okulu gibi paralı uygulamalar kaldırılmalıdır. • Üniversite eğitimi bilimsel, özerk ve demokratik olmalıdır. • Öğrenmek, araştırma yeteneğini geliştirmek, teknik eğitim yanında sosyal ve kültürel eğitimleri de tamamlamak, sorgulayan, düşünen, dayanışma duygusuna sahip, bilimsel kriterleri önemseyen, aydınlanmış öğrencilerin yetişmesi amaç olmalıdır. • Uygun nitelik ve sayıda öğretim üyesi istihdam edilmelidir. program:Rapor 07.01.2010 14:57 Page 21 • Öğretim üyelerinin eğitim dışında ticari faaliyette bulunmaması için, eğitim hizmetini üreten öğretim üyelerinin ekonomik, sosyal ve mesleki sorunları çözülmelidir. • Öğretim üyelerinin düşüncelerinden, sendikal eylemlerinden ve demokratik taleplerinden dolayı karşılaştıkları her türlü ceza ve sürgün uygulamalarına son verilmelidir. • YÖK tüm kurumlarıyla kaldırılmalı, Üniversitelerarası Kurul ve üniversiteler, özerk ve demokratik bir anlayış temelinde yeniden düzenlenmeli, üniversitenin bütün bileşenlerinin yönetim ve karar sürecine katılmaları güvenceye alınmalıdır. • Üniversitenin üç temel bileşeni olan öğretim üyeleri, öğrenciler ve üniversite çalışanlarının üniversite yönetimine katılmaları sağlanmalıdır. • Çok sayıda donanımsız üniversite ve bölüm açmak yerine, ülkemizde ihtiyaç duyulacak üniversite mezunlarının sayısı planlanarak, ülke ihtiyaçlarını gözeten yeterli eğitim kadrosu ve kütüphane, derslik, laboratuar, yurt vb. altyapısı tamamlanmış kuruluşlar oluşturulmalı; şimdiye kadar açılmış bulunan üniversitelerin eğitim düzeyi arttırılmalı, alt yapıları tamamlanmalıdır. • Mühendislik ile ilgili yüksek öğrenimin planlanmasında yeni fakülte ve bölümlerin açılmasında, eğitim programlarının oluşturulmasında TMMOB ve bağlı Odaların öneri ve onayı alınmalıdır. • Genel bütçeden eğitime aktarılan pay yeterli seviyeye getirilmeli ve üniversite bütçelerinde bilimsel araştırmalara ayrılan pay artırılmalıdır. • Meslek Odalarının denetimi ve üniversitelerin yürütücülüğünde öğrencilere staj imkânları sağlanmalıdır. • Öğrencilerin temel sorunlarından olan yurt konusunda çalışmalar sürdürülecek, çözüm bulunmaya çalışılacaktır. 3. MESLEKİ ÇALIŞMALARIMIZ Odamızın örgütsel birikimi, üyelerimizin mesleki birikimlerine dayanmakta ve bu birikimlerin üzerinde yükselmektedir. Geçmiş dönemlerde olduğu gibi 29.dönemde de yaptığımız tüm çalışmalarda üyelerimizin mesleki birikimlerini genç meslektaşlarımızın ve halkın yararına sunmaya devam edeceğiz. Meslektaşlarımızın ortak ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki etkinlikleri kolaylaştırmak, mesleğin kamu yararına uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halkla olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak, meslek disiplinini ve ahlakını korumak; kamunun ve ülkenin çıkarlarının korunmasında, yurdun doğal kaynaklarının, çevre ve tarihi değerlerin ve kültürel mirasın korunmasında, tarımsal ve sınai üretimin artırılmasında, ülkenin sanatsal ve teknik kalkınmasında gerekli gördüğü tüm girişim ve etkinliklerde bulunmak temel amaçlarımızdandır. Bu amaçlarımıza bağlı olarak: • Mühendislik faaliyetinin doğru ve nitelikli bir tarzda uygulanmasını savunacağız. • Meslek alanlarımızdaki her türlü sahtecilikle mücadele etmeye devam edeceğiz. • Ücretli çalışan üyelerimizin mesleklerini uygulamada yaşadıkları zorluklara karşı etkin mücadele yürüteceğiz. • Yeni mezun üyelerimizin mesleki gelişimlerine katkı sağlayacak çalışmalar yürüteceğiz, iş bulmaları konusunda aktif destek vereceğiz. • Üyelerimizin haklarını ve mesleki ihtiyaçlarını göz önüne alarak yeni sempozyum, kongre, kurultay konuları belirleyeceğiz. • Meslek alanlarımızın düzenlenmesi ile ilintili tüm yasal süreçlere bilimsel ilkeler, mesleki birikimlerimiz ve kamu çıkarları temelinde müdahil olacağız ve kamuoyu yaratmak için uğraş vereceğiz. • Meslek alanlarımızda standartların yerleştirilmesi amacıyla çalışmalar yürüteceğiz. • Mesleğimizle ilgili sektörlerdeki bilimsel çalışmalara katılarak görüşlerimizin bu alanlarda etkin olması için çaba sarf edeceğiz. • Meslek alanlarımızla ilgili olan sektörlerdeki dernek, vakıf vb. kurum ve kuruluşlarla kalıcı ilişkiler sağlamaya devam edeceğiz. • İleri düzeyde tecrübe ve bilgi sahibi olan üyelerimizle sürekli ilişki kurarak, bu birikimlerinden Oda çalışmalarında etkin bir şekilde yararlanacağız. 3.1 KONGRE VE SEMPOZYUMLAR Ülkemizin ve üyemizin gündeminde bulunan teknik konularda üyemize ve kamuoyuna katkı sunacak çalışmalarımızı, sempozyum, konferans, kongre ve söyleşilerimizi, geçmiş dönemlerde Oda ve şubenin yapmış olduğu diğer etkinlikleri geliştirerek sürdüreceğiz. Bu doğrultuda 3. köprü ve kent içi ulaşım sempozyumu, sanayi kongresi, işçi sağlığı ve iş güvenliği sempozyumu ile ücretli ve işsiz mühendis, mimar ve şehir plancıları kurultayı gibi doğrudan hedeflerimiz ile, bunların dışında ihtiyaç duyulacak olan kongre, sempozyum ve kurultay faaliyetlerimize güncel konuları içeren alanlarda devam edeceğiz. 3.2 TEKNİK VE MESLEKİ DENETİMLER Mesleki denetim faaliyeti, örgütümüzün en temel faaliyetidir. Bilindiği gibi yasalar, üretim yerlerinin ve ticari alanın denetlenmesini ilgili yerel yönetimler, çalışma bakanlığı ve ticaret odalarına bırakmıştır. Özellikle üretim alanlarının denetim dışında olduğu, yılda 2000‘e yakın kurban verdiğimiz iş kazalarından ve Davutpaşa patlaması gibi acılı örneklerden bilinmektedir. Bu nedenle önümüzdeki dönem çalışmalarında aşağıdaki başlıklarda özel çalışmalar yürütülecektir. Odamıza üye olmadan mesleğini sürdürmek, yasal olarak suç teşkil etmektedir. Bu doğrultuda üye olamayan meslektaşlarımızın üyeliğe kazandırılması için çalışmalar yürütülecektir. Doğrudan meslek sorumluluğumuza giren işyerleri, çalışmaları ve istihdam yönünden denetlenecek, yetersiz durumda olanların kamuya olumsuz sonuçlar oluşturması engellenecektir. Meslektaşlarımızın mesleğini gerçekleştirirken yaptıkları tüm faaliyetler, toplumsal ve gündelik yaşama olumlu etkileri olan ve hayatı teknik düzenlemeler ve çözümlerle kolaylaştıran bir süreçtir. Bu kapsamda mühendislik mesleğini yapmadığı veya gereği gibi yapmadığı halde sadece imza sorumluluğu alan meslektaşlarımızın durumu yakından takip edilecektir. Gerekli durumlarda bu meslektaşlarımızla ilgili yaptırımların uygulanması sağlanacaktır. Teknik ve mesleki denetimlerimizin daha ileri düzeyde yapılabilmesi için çalışmalarımıza devam edeceğiz. Yeni kamusal denetim alanları oluşturacağız. • Proje, uygulama ve üretim konularında üyelerimizin denetlenmesi ve kontrolünü sağlayacağız, teknik ve mesleki denetimlerimiz kamu yararına gerçekleştirilecektir. • Kamu sağlığı ve güvenliğini ilgilendiren konularda; üyemizin eğitilmesini ve kamuoyunun bilgilendirilmesini sağlayacağız. • Mesleğimizdeki çalışma alanlarının dağılımı ve analizleri yapılarak üye çalışma koşulları gerek ücretler ve gerekse etik koşullar açısından düzenli analiz edilecek ve sonuçlarına göre yeni politikalar oluşturulacaktır. • Kamusal denetimlerimizi yaygınlaştırmak amacıyla kamu kuruluşları, meslek odaları ve yerel yönetimlerle işbirliği yapacağız. • Kamusal denetimin yasal sorumluluğunu taşıyan belediyeler ise, üstlendikleri sorumluluklar açısından yeterlilikleri ve eksiklikleri yönünden denetlenecektir. Özellikle belediyelerde yeterli teknik eleman istihdamı için çalışmalar yürütülecektir. • Başta Çalışma Bakanlığı olmak üzere, Çevre Bakanlığı ve ilgili diğer bakanlıklar çalışmalar yönünden denetlenecek ve bunlar düzenli olarak kamuoyuyla paylaşılacaktır. 3.3 MÜHENDİS YETKİLENDİRME, BELGELENDİRME, ENSTİTÜLEŞME Odamız mühendislerin bilgi birikimlerinin artırılması, gelişen teknolojiye uyum sağlanması için meslek içi eğitimi savunmakta ve uygulamaktadır. Belgelendirme ise, bu çalışmanın kurumsal hale getirilerek, sahteciliğin ve mühendis olmayanların hizmet sunmasının engellemesi çabasıdır. Ayrıca belgelendirme çalışmala- rımız sonucunda kamu güvenliği ve sağlığını yakından ilgilendiren pek çok alanda (Doğalgaz, Araçlarda LPG Dönüşümü, Asansör, Mekanik Tesisat, LPG İstasyonları, Gıda Güvenliği, Enerji Yöneticiliği vb.) meslektaşlarımızın kaliteli hizmet vermesi ve mühendislik hizmetinin yaygınlaşması sağlanmıştır. Sürdürülmekte olan Mühendis Yetkilendirme Kursları kamu sağlığı ve güvenliğini ilgilendiren alanlarda çalışan mühendislerin meslek içi eğitim ihtiyaçlarını giderme süreci olarak devam ettirilecektir. Yapılan eğitim ve seminerler mühendislerin bilgilerinin tazelenmesini, yeni teknolojilerden haberdar edilmesini, toplumsal duyarlılıklarının artırılmasını hedefleyecektir. Yapılan etkinliklerin içeriğinin odamızın bilimden ve emekten yana tutumuna uygun olarak geliştirilmesi ve düzenlenmesi hedeflenecektir. Demokrat Makina Mühendisleri, mesleki gelişimin sürekli olması için meslektaşlarımızın yapılan kongre, kurultay, sempozyum, seminer gibi etkinliklere katılımını yararlı görmektedir. Ancak bu katılımı zorunlu hale getiren ve geçen dönemde Odamızda uygulanmaya başlanan puanlama sisteminin yerine etkinliklere katılımın mesleki sorumluluk doğrultusunda ve gönüllülük ve temelinde sürmesinin sağlanması savunulacaktır. Eğitim ücretleri üyelerimizin maddi olanakları göz önünde bulundurularak tespit edilecektir. Öğrenci üyelerimize, işsiz üyelerimize imkanlar dahilinde ücretsiz eğitim olanakları sağlanacaktır. Ücretsiz seminerleri arttırmaya yönelik çalışmalar yapılacaktır. Odamızın bu noktada önünde duran görev, öncelikle yeni mezun üyelerimizin bilgi birikimlerini artırmak ve ‘Sürekli Eğitim‘ kavramını hayata geçirmektir. Kısa vadede seminerlerin açılması, bunların paket programlara dönüştürülmesi, uzun vadede ise Enstitüleşmek hedefimizdir. Bu kapsamda geçmiş dönemlerde başlatılan Enstitüleşme çalışmasını yeni dönemde de sürdürerek sonuçlandırmak hedefimizdir. Enstitü aracılığı ile mühendislik eğitimi veren kurumların yeterlilikleri konusunda görüş bildirilmesi, yararlı yeni teknolojilerin ülkeye kazandırılması, eğitim alanında kamusal denetim hedeflenmektedir. MİEM kapsamında yürütülen kurslar ve belgelendirmeler, daha etkin ve yaygın olarak sürdürülecek; bilginin, teknolojik değişim- lerin bağımsız, tarafsız ve kaliteli verilmesi sağlanacaktır. Yapılması planlanan faaliyetler: • MİEM kapsamında yürütülen kurslar ve belgelendirme çalışmaları etkin ve yaygın olarak sürdürülecek, • Eğitim konularının belirlenmesinde Üye talepleri dikkate alınacak, seminerlerde güncel mesleki bilgiler verilecek. • Üyelerin mesleki alanda belgelendirme süreci daha etkin bir şekilde yürütülecek, mesleki bilgi (teori) ve deneyimlerin (pratik) güncel ve sürekliliği sağlanacak, kurumsallaşma çalışmaları daha aktif olarak yürütülecek, • Eğitim çalışmalarının uzun vadede Enstitüleşmesi için alt yapı oluşturması sağlanacak, • Ara teknik elemanlara yönelik eğitimler çeşitlendirilerek sürdürülecek. TMMOB düzleminde tartışılan bir konu olan Yetkin Mühendislik ile ilgili görüşlerimizi de kısaca özetleyelim. Yetkin Mühendislik bir unvandır. Yetkin Mühendislik uygulaması, mühendislerin hiyerarşik bir ilişkiye sokulmasına neden olacaktır. Bu durum özellikle genç mühendislerimiz arasında tedirginliğe yol açmaktadır. Odamız yetkin mühendisliği savunmamakta ve uygulamamaktadır. 3.4 İŞÇİ SAĞLIĞI ve İŞ GÜVENLİĞİ İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği bütün çalışanları ilgilendiren, çalışma yaşamının en temel unsurlarından biridir. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğine ilişkin göstergeler, temel insan hakları, calışma yaşamı ve ülkelerin gelişmişliklerine ilişkin önemli göstergeler sunmaktadır. Ancak SGK ve diğer resmi istatistikler bile göstermektedir ki ülkemizde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğine gereken önem verilmemekte, yasa, yönetmelik ve uygulamalarda yetersiz kalınmaktadır. Gerek işveren kesimi gerekse kamu işvereni konumundaki devlet, neo liberal ekonomik politikaların da etkisiyle konuya gereken özeni göstermemektedir. Bu nedenle ülkemiz iş kazalarında Avrupa birincisi, dünyada da üçüncü sırada yer almaktadır. Son yıllar ülkemizde iş kazaları ve meslek hastalıkları yoğun ola- rak gündemde kalmıştır. TMMOB Üyesi Harita ve Kadastro Mühendisi Gülseren Yurttaş‘ın ölümü, Tuzla tersaneleri, Davutpaşa patlaması, kot taşlama işçilerinin yakalandığı slikozis hastalığı ve madenlerde yaşanan kazalar bunların arasındadır ve dizginsiz kar hırsı ile insan hayatını hiçe saymanın acı sonuçlarının yalnızca bazı örnekleridir. Riskin yüksek olduğu üretim ve hizmet alanlarında, çalışan sayısına bakılmaksızın iş güvenliğinden sorumlu mühendis çalıştırılması zorunlu olmalıdır. Sorumlu iş güvenliği mühendislerinin ilgili meslek odalarına kayıtlı olmaları ve odalarca mesleki denetime tabi olmaları zorunlu tutulmalı ve meslek içi eğitimlerle desteklenmelidir. İş Güvenliği mühendislerinin üstlendikleri sorumluluğa uygun çalışmalarının maddi koşulları sağlanmalı, buna engel teşkil edecek iş yüklemeleri yapılmamalıdır. Tüm çalışanlara işçi sağlığı ve güvenliği konusunda sürekli eğitim verilerek bilinçlendirilmesi sağlanmalıdır. Meslek Hastalıkları Hastaneleri işlevine uygun olarak yapılandırılmalı ve yaygınlaştırılmalıdır. İş güvenliği ile ilgili yasa ve mevzuatları, sosyal hukuk devleti gereklerine uygun olarak yeniden oluşturulmalıdır. İş kazalarının ve ölümlerin yoğun olarak yaşandığı tersanelerde ve tüm işyerlerinde iş güvenliği önlemlerinin alınması, işçi sağlığının korunması, taşeronlaşmanın önüne geçilmesi için diğer emek örgütleriyle birlikte mücadele yürüteceğiz. Ülkemizde halen geçerli olan İş Kanunu en fazla iş kazası ve meslek hastalığının yaşandığı 50‘nin altında işçi çalıştıran iş yerlerini işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda bir çok zorunluluğun dışında tutarak bu alanlarda çalışan işçilerin ölüm fermanını hazırlamaktadır. İş Kanunu‘na dayanarak hazırlanan ve 15.08.2009 tarihinde yürürlüğe giren "İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimleri İle Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri Hakkında Yönetmelik" ise bu alanda yaşanan sorunları daha da büyütmektedir. Söz konusu yönetmeliğe göre bir mühendislik sahası olan iş güvenliği alanında meslek lisesi ve yüksekokul düzeyinde eğitim görmüş tekniker ve teknisyenler iş güvenliği uzmanı olabilirken, işyerlerinde uzun yıllar çalışmış olan mühendislerin bilgi birikimi yok sayılmakta, alanın mühendislik bilgisi gerektirdiği gerçeğine aykırı davranılarak büyük bir hukuksuzluğa imza atılmaktadır. Yönetmelikle bu alanda da taşeronlaşmaya zemin hazırlanmak- ta, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında çalışan doktor, mühendis ve diğer iş güvenliği çalışanları için iş güvencesi sağlanmamaktadır. Bu yönetmeliğin iptaline ilişkin TMMOB ve Odamızın açtığı davaların takipçisi olacağız. İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda TMMOB ve Odamızın görüş ve uyarıları dikkate alınmalı, "iş güvensizliği"ni daha da arttıracak düzenlemelere bir an önce son verilmelidir. İşçilerin ve çalışanların ancak iş sağlığı ve güvenliği sürecinin içine doğrudan katılımının sağlanması ile güvenli ve sağlıklı bir iş yeri ortamının yaratılmasının mümkün olduğu unutulmamalıdır. 3.5 BASIN -YAYIN VE İLETİŞİM ÇALIŞMALARI Üye, kent ve ülke sorunları konusundaki görüşlerimizin, üye ve toplumla paylaşılması için medya ve kitle iletişim araçlarını etkin olarak kullanacağız. Mesleki uzmanlık alanları ile ilgili her türlü araştırma, inceleme, demeç verme, bilgilendirme, kamuoyu oluşturma çalışmalarını yürüteceğiz. Bu sayede şube faaliyetlerimizi ve gündeme ilişkin şube görüşümüzü üye ile paylaşarak güncel konularda yürüttüğümüz politikanın ortaklaştırılmasını sağlayacağız. Oda adına yayınladığımız Tesisat Mühendisliği Dergisi ile Şube Bültenini üyenin ilgi ile takip ettiği yayınlar olarak geliştireceğiz. Faks Bülten ve Elektronik Bülteni; şube etkinlik ve duyurularının üyeye iki haftalık periyotlarla duyurulması amacı ile ulaştırmaya devam edeceğiz. Teknik Kitaplar; mesleki uzmanlık alanlarımız ile ilgili kitap çalışmalarımızı daha etkin ve içerik olarak bilginin güncel hale getirildiği bir tarzda sürdüreceğiz. Üyenin mesleki gelişmesine katkı koyacak, sürekli yenilenen ve gelişen teknolojik bilgilerin üyeye en hızlı, en ucuz ve sürekli sağlanması yönündeki çalışmalarımız daha etkin bir şekilde sürecektir. Kongre, Sempozyum, Panel Kitapları; Kongre- sempozyum faaliyetlerini güncel konuları içeren alanlarda, bilimsel araştırmalara dayalı, yeni bilimsel verileri ve incelemeleri içeren bir biçimde sürdürecek, bu faaliyetlerde sunulan bildirileri ve yapılan panelleri kitap olarak üyemizin ve toplumun hizmetine sunacağız. 4. KURUMSAL İLİŞKİLER Odamız bütün siyasal yapılara eşit mesafededir. Halktan ve emekten yana örgütlere pozitif ayrımcılık uygulamaktadır. Üyelerinin çıkarlarını korumak amacıyla kurulan emek örgütleri; sermayeden, devletten ve siyasi partilerden bağımsız olmalıdırlar. Üyelerinin hak ve çıkarları için mücadele ederken bu hak ve çıkarların toplumun genelinden bağımsız olmadığını, toplumsal değişim ve gelişme ile doğrudan ilişkili olduğunu gözden çıkarmamalıdırlar. Emek örgütleri, emeğin politikalarından yana olan siyasi parti ve siyasi yapılardan etkilenecek, mücadele birlikteliği içinde olacak, karşılıklı olarak diğer emek örgütleri ve bu siyasi partilerle ideolojik- politik etkileşim içinde olabileceklerdir. Emek örgütünün, herhangi bir partinin kontrolünde olması onun kitleselleşmesinin önündeki en büyük engellerdendir. Siyasi partilerden bağımsızlığı; onların, ülkenin ekonomik, demokratik, sosyal ve siyasal sorunlarıyla mücadelede ve çözüm önerileri üretmede birlikte olamayacağı anlamına gelmez. Emeğin çıkarlarını savunmak amacıyla kurulan örgütler, kuruluş amaçları gereği emekten yana tavır almak ve karşıtı sınıftan bağımsız olmak durumundadır. Kurum ve kuruluşlarla ilişkilerimizde ana eksenimiz örgütsel bağımsızlık, iş temelinde ilkeli birliktelik anlayışı olacaktır. Mesleğimizle ilgili kurum ve kuruluşlarla mesleğin ve meslektaşın gelişimi konusunda işbirliği yapılacaktır. Özellikle mühendislik eğitiminin niteliğinin yükseltilmesinde ve mühendis adaylarının nitelikli yetiştirilmesinde temel unsur olan üniversitelerin ilgili bölümleri ile kurumsal ilişkiler geliştirilerek sürdürülecektir. Diğer ülkelerin benzeri meslek örgütleri ile ilişkiye geçilerek mühendislik mesleğinin geliştirilmesi için bilgi transferi ve ortaklaşa eğitim programlarının düzenlenmesi sağlanacaktır. Emperyalist işgallere ve savaşlara karşı ülke genelinde ve kentimizde yürütülen eylemlere Oda Genel Kurulu Kararları ve Oda ilkelerimiz ışığında destek olunacaktır. İMOK (İstanbul Meslek Odaları Koordinasyonu) Ülke ve kent sorunlarının toplum çıkarları doğrultusunda çözümünde, insan hakları ve demokratikleşme mücadelesinde katkıda bulunması amacı ile oluşturulan meslek odaları koordinasyonu sürdürülecek, ortak düşünceler kamuoyuna duyurulacaktır. İMOK‘un ülke ve kent sorunlarının çözümü ile ilgili görevlerini daha etkin ve örgütlü olarak sürdürmesi için katkı sunulacaktır. Özellikle hekimlerin ve eczacıların yürüttüğü özlük hakları mücadelesi, toplumsal sağlık talebiyle örtüşmüş durumdadır. Halk sağlığını tehdit eden her türlü teknik gelişme, meslek alanından doğru mücadele yürüteceğimiz bir alan olacaktır. Kendi üyelerimizin yaşantısını da doğrudan etkileyen bütün süreçlere müdahil olunacak ve ortak mücadelenin geliştirilmesi için mücadele edilecektir. TMMOB İKK (TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu) TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu; şubelerin ortak faaliyetlerinin sürdürülmesinin ve birlikte üretim yapılabilmesinin olanaklarının yaratıldığı bir kuruldur. Bu kurul aracılığı ile bugüne kadar yürütülen faaliyetler, halk yararına çalışmalar ve mühendislik mimarlık alanlarında ortak çalışmalar yürütmek için sonuna kadar kullanılacaktır. TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu‘nun çalışmalarına toplumun çıkarları doğrultusunda katkı sunulacak ve yaşanılan sorunlar için kamuoyu oluşturulmasında aktif görev alınacaktır. TMMOB İKK yapısının günün şartlarına uygun hale getirilmesi için çalışma yürütülecek olup, özellikle sanayi sitelerinde ortak örgütlenme, halkın sorunları ve kent sorunlarına müdahale için ilgili yapıların kurulması sağlanacaktır. Karşımıza çıkacak yerel ve genel seçimlerde emekten ve halktan yana bir tutumun egemen olması için mücadele edilecektir. TSF (Türkiye Sosyal Forumu) DİSK‘in sözcülüğünü yaptığı, emekten, halktan yana örgütlerin bir araya geldiği Türkiye Sosyal Forumu‘nun çalışmalarına aktif katkı sağlayacağız. NKP (Nükleer Karşıtı Platform) TMMOB‘nin sözcülüğünü yaptığı, nükleer çetelere karşı yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarını savunan NKP (Nükleer Karşıtı Platform) çalışmalarına aktif katkı sağlayacağız. Herkese Sağlık ve Güvenli Gelecek Platformu Herkese Sağlık ve Güvenli Gelecek Platformu, emekten ve halktan yana yürütülen mücadelelerin ortak adresi olma doğrultusunda ilerlemektedir. Muhalefet çalışmalarının yeni merkezi olmaya aday bu çalışma, şubemizin etkin desteğini daima arkasında hissedecektir. TMMOB İKK ile beraber çalışmanın geliştirilmesi ve önümüzde duran karmaşık sorunlarda yol gösterici olması için mücadele edeceğiz. Sektör Dernekleri ile ilişkiler İstanbul şubesi etkinlik alanında örgütlü bulunan sektör dernekleri ile oda ihtisas alanları kapsamında ortak çalışmalara girilecektir. Dönem başında toplantıya çağrılacak Sektör temsilcileri ile ortak çalışmalar programlanıp dönem içinde hayata geçirilecektir. Üniversite İlişkileri Odamızın her yıl gerçekleştirdiği, Makina Mühendisliği eğitimi veren Üniversitelerin dekanları ve Bölüm başkanları toplantısında çıkan sonuçlar doğrultusunda Şube etkinlik alanı içinde bulunan Üniversiteler ile var olan ilişkiler daha da geliştirilerek kurumsallaştırılacaktır. Belediyelerle İlişkiler Kamu yararına protokoller çerçevesinde belediyelerle ilişkiye geçilecek ve var olan ilişkiler geliştirilmeye çalışılacaktır. Kent Konseyleri İlçelerde kurulan Kent Konseyleri vb. oluşumların çalışmalarının takipçisi olacağız. Yerel yönetimlerin halk yararına çalışması için kamusal denetim ve yönlendirme işlevini yerine getireceğiz. 5. ODA ÖRGÜTLÜLÜĞÜNÜ GELİŞTİRME ÇALIŞMALARI Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve bağlı odalar "MESLEKİ DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTÜDÜR". Makina Mühendisleri Odası (MMO) örgütlenmesi merkezi bir yapılanmadır. Değişik mühendislik ve mimarlık alanlarını bir çatı altında toplayan TMMOB ve TMMOB‘ye bağlı olan MMO; şube ve temsilcilik örgütlenmeleri ile üyelerini bu merkezi yapıya bağlar. Demokratik Merkeziyetçilik, örgütsel yapılanma ve çalışma anlayışımızda önemle sahip çıktığımız bir ilkedir. Odamız, bundan önce olduğu gibi, bundan sonra da; üyeleriyle; birlikte karar alma, birlikte üretme, birlikte yönetme, birlikte uygulama ilkesiyle hareket ederek ülkemizdeki ve dünyadaki emek ve demokrasi güçleriyle dayanışma içinde; bağımsızlıkçı, eşitlik ve özgürlükçü, barış ve dayanışmacı, laik bir Türkiye ve Dünya için çalışmalarını sürdürecektir. Bilimi ve tekniği emekçi halkımızın yararına sunmayı hedefleyen mesleki demokratik kitle örgütü kimliğimizle emekçilerin yanında yer alacağız. Meslek alanlarımızdan yola çıkarak ülke gerçeklerimizi sorgulayacak ve çözümler üreteceğiz. Yönetim Kurulu çalışmalarında, komisyonlarda ve her alanda üyelerimizin görüşlerine önem verir, hayata geçirilmesi için çaba gösteririz. Birlikte üretme anlayışımızı etkin bir şekilde devam ettireceğiz. Üyelerimizin haklarını savunurken, ülkedeki gelişmelerle ilgili diğer emek örgütleriyle birlikte emekçilerin yanında yer almaktayız. Küreselleşme masallarıyla emekçilerin örgütlenmesinin yok edilmeye çalışıldığı bir ortamda, emekten yana duruşunu, onurlu mücadelesini geçmişten bugüne sürdüren Odamızın demokratik kitle örgütü niteliğini yaşatmak bizlerin asıl görevidir. Karar alma süreçlerinde en küçük Oda birimi olan işyeri temsilciliğinden başlayarak mesleki denetim büroları, temsilcilikler, komisyonlar, danışma kurulu ve yönetim kurulu çalışmalarında kolektif iradenin esas alınmasını sağlamaya devam edeceğiz. Kurumsal işleyişin her alanında demokratik merkeziyetçilik ilkesini hayata geçireceğiz. 5.1 ÖRGÜTSEL BAĞIMSIZLIK • Oda‘nın kurumsal ilişkilerinde bağımsızlık ilkesi göz önünde bulundurulur. "Kamu çıkarlarını korumak" hedefini zedeleyecek veya Oda‘yı çalışma programlarından, çalışma ilkelerinden ödün vermeye zorlayacak hiçbir ilişkiye girilemez. • Siyasi yapılarla ve diğer kurumlarla ilişkilerin Oda‘nın bağımsızlık ilkesinin zedelenmesine yol açmayacak nitelikte olmasına özen gösterilir. • Oda organlarında yer alan herkes, bu organların herhangi bir siyasi çalışmada basamak olarak kullanılmayacağını bilir. 5.2 ULUSLAR ARASI FONLAR, AB FONLARI Her koşulda TMMOB ve MMO‘nun örgütsel bağımsızlığını savunmaktayız. Oda olarak, geçmişte olduğu gibi bundan sonra da bağımsızlığımızı zedeleyecek hiçbir kişi veya kurumla çıkar ilişkisine girilmeyecek ve bu nedenle örgüt yükümlülük altına sokulmayacaktır. Odamız ve TMMOB, Genel Kurullarında aldığı kararlar doğrultusunda AB Fonlarından yararlanmamaktadır. TMMOB tarafından bu konuda hatalı girişimlerde bulunan Odalara yönelik uyarılar yapılmakta, varsa alınan fonların iadesi sağlanmaktadır. TMMOB‘nin ve MMO‘nun bu anlayışı desteklenecektir. 5.3 DEMOKRAT DANIŞMA KURULU Demokrat Danışma Kurulumuzun şube çalışmalarını değerlendirebilmesi ve yönlendirebilmesi hususunda daha dinamik ve üretken bir yapıya kavuşturulması için bugüne kadar yapılan çalışmalar, yeni dönemde de sürdürülecektir. • Demokrat Danışma Kurulunun, demokrat mühendislerin birliğinin, geliştirilmesi ve genişletilmesi için öncelikli görevli olması konusunda istekli ve yoğun çaba sarf edilecektir. • Demokrat Danışma Kurulumuz tüm işlevselliği ve demokratik yapısı ile çalışmalarını sürdürecektir. • Demokrat Danışma Kurulu ile ilgili tüm görüşleri yine bu kurulun çatısı altında, demokratik bir ortamda dile getirmek her zaman mümkün olacaktır. • Demokrat Danışma Kurulu‘nu geliştirmek yine Kurul Üyeleri‘nin inisiyatifinde olacaktır. • Demokrat Danışma Kurulu‘nun, katılan tüm demokrat meslektaşlarımızın farklı görüşlerini dile getirebileceği ve anlayışlarını ortaya koyabileceği bir zemin olma özelliği her zaman korunacaktır. 5.4 İLÇE TEMSİLCİLİKLERİ, MESLEKİ DENETİM BÜROLARI • Üyeye ulaşmanın en önemli aracı olan temsilciliklerimizi etkinleştirmek, gerektiğinde sayısını arttırmak ve özellikle üyeye yönelik şube faaliyetlerini temsilciliklerimize yaymak temel hedefimizdir. • İlçe temsilciliklerinde çalışmaları kolaylaştıracak çalışma grupları oluşturulacaktır. • İlçe temsilcilikleri kendi bölgelerindeki üniversitelerle ve öğrenci üyelerle ilişki halinde olacaktır. • İlçe temsilcilikleri, üyelerin sosyal, mesleki gelişimine katkı sağlayacak etkinlikler düzenlemeye devam edecektir. • Temsilcilikler tarafından geçmiş dönemlerde yürütülen çalışmaların sürekliliği sağlanacaktır.. • İlçe temsilciliklerinin kurumsal temsil yetkisi güçlendirilecektir. • Mesleki, teknik ve eğitim çalışmaları temsilciliklere artan oranda aktarılacaktır. • İlçe temsilcilikleri kendi sorumluluk alanlarındaki işyeri temsilcilikleri ile irtibat halinde olacak, çalışmaları koordine edecektir. • İlçe temsilcilikleri kendi sorumluluk alanlarında gerek yerel yönetimler ve gerekse diğer demokratik kitle örgütleri ve meslek örgütleri ile etkili iletişim içine girmeleri sağlanacak, oluşturulacak yerel platformlarda aktif görev almaları sağlanacaktır. 5.5 İŞYERİ TEMSİLCİLİKLERİ (ODA VE TMMOB) • Üyenin yoğun olduğu özel ve kamu işyerlerinde işyeri temsilcilikleri oluşturmaya devam edeceğiz. • İşyeri temsilciliklerinin şube örgütlenme faaliyetinin önemli bir parçası haline gelmesi için çalışma yürüteceğiz. İşyeri temsilcileri ile periyodik toplantılar gerçekleştireceğiz. • İşyeri temsilcilerinin belirlenmesinde, öncelikli olarak demokratik işleyişin yerleşmesi için çalışma yürüteceğiz. • İşyeri temsilcilerinin Oda ile üye arasında iletişimin sağlanmasında, sorunların odaya iletilmesinde ve çözümünde etkin olmasını sağlayacağız. • İşyeri temsilciliklerinin işyeri ziyaretlerini örgütlemesi ve Oda faaliyetlerini üyelere aktarımında öncü olması sağlanacaktır. • Farklı mesleki disiplinlerden TMMOB üyelerinin bulunduğu iş yerlerinde ve çalışma bölgelerinde (sanayi siteleri vb.) TMMOB işyeri temsilciliği kurulması hedeflenecektir. Bu doğrultuda diğer şubeler ve İKK nezdinde çaba sürdürülecektir. 5.6 KOMİSYONLAR Şubemizin bilgi birikiminin ortaya çıkarılmasında, üyeye ulaştırılmasında komisyon çalışması esastır. Komisyonlarda tüm üyeler için gönüllü çalışma kuralı uygulanır. Kolektif üretimin ortaya çıkması için yapılacak bu çalışmalara şube organizasyonu içinde destek vereceğiz. Yapılan çalışmaların kalıcı olmasını sağlayacak, komisyon üyelerinin üretkenliklerini destekleyecek ve yapılan üretimleri yayınlar aracılığı ile örgüte duyuracağız. Komisyonları oluştururken; ülke gündemini, toplum yararına yönelik çalışmaların organize edilmesini ve üye taleplerini göz önüne alacağız. Ayrıca ihtiyaç duyulan konularda; profesyonel bir kurul niteliğinde, içinde akademisyenlerin, şube çalışanlarının, aktif üyelerin yer aldığı çalışma grupları kuracağız. Merkezi düzeyde oluşturulan komisyonlara şubenin katılımı devam edecek olup, merkez çalışmasını geliştirmek için şubede aynı konu üzerine komisyonlar kurulacaktır. 5.7 BİLİM KURULU Bilim Kurulu çalışmalarını etkin olarak sürdürecek ve hayata geçireceğiz. Gelişen mühendislik bilimi ve teknolojilerinin, Oda çalışmalarına daha etkin katkısını sağlamak amacı ile Bilim Kurulumuzu meslekte ihtisas sahibi üyelerimizden oluşturacağız. Bu üyelerimizin katkılarının ilgili alanlarda yol gösterici olmasını sağlayacağız. 6. ÜYELERE YÖNELİK ÇALIŞMALAR TMMOB Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi faaliyetlerini üyenin olduğu her yerde yaygınlaştırmaya devam edeceğiz. "Mesleki Demokratik Kitle Örgütü" olma gereğinden hareketle, birlikte üretime yönelik, kolektif, katılımcı, paylaşımcı bir anlayışı gerçekleştirmek için çaba göstereceğiz. Üyelerimiz hakkında en geniş anlamda bilgi sahibi olmak için; mesleki faaliyetleri, ekonomik ve sosyal durumları, iş alanları ve bu iş alanlarındaki konumları, odaya bakış açıları ve beklentileri gibi birçok konuda veri çalışması yapmaya ve üye ilişkilerini bu çalışma sonucu elde edilecek bilgiler üzerinden yürütmeye devam edeceğiz. Şubemizde etkin olarak yapmakta olduğumuz kurs, seminer ve belgelendirme çalışmalarını devam ettireceğiz. Bilginin, teknolojik değişimlerin bağımsız, tarafsız ve kaliteli verilmesini sağlayacağız. Meslek içi eğitim çalışmalarını, şubenin bu faaliyet için kullandığı maddi kaynak ve üyelerin ortalama gelir düzeylerini göz önünde bulundurarak en az ücretle gerçekleştirmeye devam edeceğiz. Hedefimiz, üyenin bulunduğu her yere oda faaliyetlerini götürmek, oda çalışmalarını aktarmaktır. 28. dönemde üyelerimizin işyerlerinde ziyareti hedeflenmiş ve gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda üyelerin talep ve eleştirilerini doğru yorumlayıp şube çalışmalarını şekillendireceğiz. İşyeri ziyaretlerinde, üye talepleri doğrultusunda eğitimler düzenlemeye, üyelik yükümlülüklerini yerine getiren üyelerimize, bu eğitimleri ücretsiz vermeye devam edeceğiz. Üyelerin yoğun olduğu bölgelerde Mesleki Denetim Büroları (MDB) açacak ve üyelerimizle birlikte etkinlikler düzenleyeceğiz. İşyeri ziyaretleri sonucunda, mühendis ihtiyacı olan firmaların taleplerini üye ilişkileri biriminde bulunan İş-mühendis büromuz aracılığıyla karşılayacağız. 28. Dönemde Temsilciliklerimizde sosyal etkinler, müze gezileri, piknikler, sinema söyleşileri, halk oyunları, tiyatro vb. bu etkinlikleri düzenledik, bu etkinliklerimizi zenginleştirerek devam ettireceğiz. FERDİ KAZA SİGORTASI uygulamasına kapsamını genişleterek devam ettireceğiz. Yükümlülüklerini yerine getiren üyelerimizle, işsiz ve emekli üyelerimizin yararlandığı bu uygulamanın tüm üyelerimizi kapsaması için çabalarımızı sürdüreceğiz. 6.1 HUKUK BÜROSU, HUKUKİ DESTEK Meslektaşlarımızın sorunları; kamu ve özel sektör olarak farklı nitelikler taşımaktadır. Kamuda çalışan üyelerimizin mesleki görevlerini yerine getirme ve özlük hakları açısından önemli sorunları bulunmaktadır. Öte yandan özel sektörde ücretli çalışan meslektaşlarımızın çoğunun sendikası ve iş güvencesi bulunmamaktadır. Şubemizde meslek alanlarımızda karşılaşılan sorunların çözülmesinde üyelerimize yardımcı olmak için, 28. Dönemde oluşturduğumuz Hukuk Bürosunun faaliyetlerini genişleterek devam ettireceğiz. Özel sektörde ve kamudaki ücretli mühendislerin haklarının korunması amacıyla her türlü çalışmayı yürüteceğiz. Demokratik ve hukuki girişimlere destek olmaya devam edeceğiz. 6.2 EMEKLİ ÜYELERİMİZ Emekli olan ve çalışmayan meslektaşlarımızın oda ile bağlarını korumak ve deneyimlerinin topluma ve diğer meslektaşlarımıza aktarılmasını sağlamak hedefimizdir. Emekli üyelerimizin şube çalışmalarına daha fazla katılımı için uğraş vereceğiz. İhtiyaçlarını da göz önünde bulundurarak kurslar, sosyal etkinlikler, sağlık danışmanlığı vb. çalışmalar yürüteceğiz. Emekli üyelerimizin, ülkemizdeki emeklilerin sendikalaşma çalışmalarına katılımlarını destekleyeceğiz. Emekliler için mücadele eden derneklerle ilişki kuracağız. 6.3 KADIN ÜYELERİMİZ Toplumun en küçük birimi olan aileden en geniş örgütlü kurumu olan devlete kadar cinsiyet ayrımcılığı her düzeyde yaşanmakta ve kadının ekonomik ve sosyal eşitlik problemleri varlığını korumaya devam etmektedir. Kapitalist düzen, kadını meta olarak görmekte ve erkek egemen anlayışı temsil etmektedir. Cins ayrımcılığı aile içi yaşamda, eğitim sürecinde ve çalışma hayatı içerisinde en baskıcı hali ile kadınları etkilemektedir. İstihdamda cins ayrımcılığı en geniş biçimde yaşanmakta, kadın mühendisler için çalışmak önemli bir sorun olmaya devam etmektedir. Bu cinsiyetçi yaklaşım kadının ezilmesine neden olmakta, kadının çalışma yaşamındaki konumu gelişememektedir. IMF ve Dünya Bankası‘nın yapısal uyarlama programlarının getirdiği özelleştirmeler ve yoksulluğun yaygınlaşması ve derinleşmesi sonucunda ilk önce işten atılanlar kadınlar olmaktadır. Kayıt dışı çalışanların büyük çoğunluğunu yine kadınlar oluştururken, yoksulluk ve işsizlik ilk önce kadınları vurmaktadır. Cinsiyetçi iş ilanları veren, iş yerinde cins ayrımcılığı uygulayan kurumlara karşı etkin mücadele edeceğiz. İşyerlerinde daha fazla kadın mühendis çalıştırılması için çaba göstereceğiz. Kadına yönelik mobbing , psikolojik ve cinsel tacizlerin karşısında olacağız. Her alanda kadına yönelik pozitif ayrımcılığı savunacağız. Tüm mühendislerin çalışmasını kolaylaştıran kreş vb. uygulamaların yaygınlaştırılması için çaba göstereceğiz. Oda çalışmalarımızda ve Oda yönetimlerinde kadın mühendislerin daha etkin olması için hep birlikte mücadele edeceğiz. TMMOB‘nin düzenlediği kadın etkinliklerine katılmak ve alınan kararların uygulanması için çalışılacak Şube kadın komisyonu faaliyetlerine destek verilecektir. 6.4 ÜCRETLİ MÜHENDİS ÜYELERİMİZ - MÜHENDİS ASGARİ ÜCRETİ Ücretli mühendisler diğer tüm emekçiler gibi düşük ücretler, işsizlik, güvencesiz çalışma koşulları, düzensiz ve yoğun çalışma, yasal hakların verilmemesi sorunlarını yaşamaktadırlar. Mühendislerin mesleklerini geliştirememek, meslek alanlarının dışındaki işleri yapmak, mesleki bilgi ve etiğe ters uygulamalara zorlanmak gibi sorunları da bulunmaktadır. Bu kapsamda; • Mesleklerini yürütürken karşılaştıkları haksız uygulamalarda, üyemizin yanında yer alacağız. • Üyelerimizin büyük çoğunluğunu oluşturan ücretli mühendislere yönelik olarak geçmişten bugüne artarak sürdürdüğümüz komisyon çalışmalarını, hukuki çalışmaları sempozyum ve kurultay çalışmalarını devam ettireceğiz. • Üyelerimizin işyerlerinde yürütecekleri her türlü hak arama, sendikalaşma vb. çalışmalarına destek vereceğiz. Bu konuda özellikle TMMOB, KESK ve DİSK‘in ortak çalışma yapmasını destekleyeceğiz. • İşçi sınıfının bir parçası olan ücretli çalışan mühendislerin sendikalaşmasına ve sendikalarda aktif görev almalarına destek vereceğiz. • Çalışma sürelerinin düşürülmesi, işsizlik sigortasının daha kapsamlı ve işlevli hale getirilmesi için çaba göstereceğiz. • Esnek üretim ve esnek istihdam modellerine karşı çıkıp, iş güvenceli tam istihdama dayalı politikaların uygulanması için çaba göstereceğiz. • Sendikal hak ve yasalar, İş Yasası, Devlet Memurları Yasası ve diğer ilgili yasaları uluslararası sözleşmelere uygun hale getirecek düzenlemelerin yapılması için çaba göstereceğiz. Mühendis Asgari Ücreti Ülkemizde mühendislik 4 yıllık lisans eğitimi ile kazanılan bir ünvandır. Aileler çocuklarını tümüyle paralı hale gelmiş eğitim sistemi içinde büyük zorluklarla okutmaktadırlar. Genç mühendis adayları ailelerinin ve kendilerinin yaşadığı zorlukların biteceği umuduyla bir çok sıkıntıya katlanarak okullarını bitirmektedirler. Ancak sıkıntılar mezuniyet sonrası da devam etmektedirler. Üniversitelerimizin eşitsiz yapısı, ülkemizdeki işsizliğe yol açıcı politikalar sonucunda genç mezunlar uzun süre işsiz kalmakta ya mühendislik dışı işlere yönelmekte, ya da çok düşük ücretlerle işe girmeye zorlanmaktadırlar. Doğru düzgün bir yaşam umudu ileriye ertelenmektedir. İster kendi işini kursun, ister ücretli çalışsın onca emeğin, yaşanılan sıkıntıların sonunda ulaşılan konum bu sıkıntıları karşılamalıdır. Aksi halde bilimsel ve teknik bilgiyi üretim süreçlerine ve toplumsal yaşama taşıyan mühendisler yoğun bir sömürü altında kalmakta ve mesleklerinden soğumaktadırlar. Diğer yandan mühendislik bilgiye dayalı bir meslektir. Sürekli kendini yenilemeyi, bilimsel ve teknolojik alandaki yenilikleri takip etmeyi zorunlu kılar. Bu takip yapılamadığında zarar gören, sadece giderek güncel bilgiden uzak kalan ve yaratıcılığını yitiren mühendis değil, genel olarak toplumdur. Mühendislerin kendi alanlarında bir asgari ücrete ihtiyaç duydukları görülmektedir. Mühendisler için ülkemiz koşullarındaki asgari ücret 4 yıllık eğitimi, mühendisliğin sürekliliği için gerekli harcamaları da göz önünde bulundurmalıdır. Halen MMO tarafından uygulanmakta olan Mühendis Asgari Ücretinin, tüm mühendislere uygulanması ve ücret seviyesinin alt sınırının insanca yaşama uygun (minimum yoksulluk sınırının üstüne) bir düzeye çıkarılması için çaba göstereceğiz. 6.5 İŞSİZ ÜYELERİMİZ MMO‘ya bağlı üye sayısı 78.000 olmuştur. MMO üyelerinin %25‘i işsiz ya da mesleklerinin dışındaki bir alanda çalışmaktadır. Son beş yılın ortalamasına baktığımızda yılda ortalama 5.000 yeni meslektaşımız üniversitelerden mezun olarak aramıza katılıyor. Mühendislerin toplumun diğer bireyleri gibi giderek yoksullaştığı ülkemiz gerçeğidir. İşsizlik ya da meslek dışı bir işte çalışma da bunun üzerine gelmektedir. İşsizliğin doğal olduğu, işsizliğin kader olduğu yalanlarına karşı çıkmak için, IMF‘nin, çokuluslu tekellerin ve yerli tekelci sermayenin, emek düşmanı ekonomik, sosyal ve siyasal dayatmalarına karşı çıkmak için, ülkemizin kaynaklarının yağmalanmasına, insanımızın yoksullaştırılmasına karşı çıkmak için çabalarımızı sürdüreceğiz. • Şubemizde işsiz üyelere yönelik çalışmalarımıza devam edeceğiz. Üyelerimize iş bulma çabalarımızı, Oda ile üye arasında sağlam bir örgütlülük bağı kurulması anlamında da değerlendireceğiz. • İşsiz üyelerimizin, kurslara ve seminerlere ücretsiz katılımları yönündeki çabalarımız devam edecek. • İş başvurularında üyelere örnek teşkil edecek iş sözleşmeleri hazırlanacak ve üyelerimize sunulacaktır. • Üyelerimizin hak ve menfaatlerini korumak amacı ile iş sözleşme örnekleri üye kayıtlarında muhafaza edilecektir. 6.6 ENDÜSTRİ - İŞLETME MÜHENDİSİ ÜYELERİMİZ Makina Mühendisleri Odası, çok disiplinli bir odadır. Odamıza, makina mühendisliğinin yanı sıra endüstri mühendisleri, işletme mühendisleri, uçak, havacılık ve uzay mühendisleri de üyedirler. Şubemizde 1100‘e yakın endüstri ve işletme mühendisi üyedir. Bu gerçekten hareketle; Özellikle Endüstri İşletme Mühendislerine yönelik çalışmaların daha nitelikli bir düzeye ulaştırılması için katılımcı bir perspektif izleyeceğiz. Şubemizde var olan Makina Mühendisliği Bilim Kuruluna ek olarak Endüstri Mühendisliği Bilim Kurulu‘nun kurulmasını sağlayacağız. Endüstri-İşletme Mühendisliği disiplininin meslek alanının doğru ve gerçekçi biçimde düzenlenmesi, en önemli problem olarak karşımızda durmaktadır. Bu anlamda, meslek alanımıza ilişkin kongre ve sempozyumların düzenlenmesi için özel çaba harcayacağız. Bu çalışmalar yürütülürken ilgili disiplinlerdeki üyelerimizin aktif olmasını sağlayacak ve her türlü etkinliklerin ve taleplerin gerçekleştirilmesi için çaba harcayacağız. Oda Merkezi tarafından gerçekleştirilecek etkinliklerde etkin katkı ve katılım sağlayacağız. Endüstri İşletme Mühendisliği Kurultayı ve Öğrenci Üye Kurultayı gibi birincil amacı örgütlenme olan etkinliklere endüstri mühendislerinin aktif katılımlarını sağlayacak, yapılacak çalışmalara destek vereceğiz. Endüstri Mühendisliği‘ne ilişkin sanayi, üniversiteler ve sektörel kuruluşlar ile kurumsal ilişkileri süreklileştireceğiz. Endüstri mühendisliği alanlarında, meslek içi eğitimler ile meslektaşın gelişimine katkı sağlayacak alanlarda yeni eğitimler gerçekleştirilmesi için çalışma yapacağız. Şube çalışmalarımızda Odamız bünyesindeki farklı disiplinlerden meslektaşlarımızla birlikte üretmeye özen göstereceğiz. Üye ilişkileri çalışmalarını, meslek dalları göz önünde bulundurarak şekillendireceğiz. Oda ve şubemizin gücü oranında ve döneme ilişkin çalışmalara bağlı ihtiyaçlar doğrultusunda endüstri mühendisi istihdamını sağlayacağız. Şube yönetim kurullarında, ilgili komisyonlarda ve tüm çalışmalarımızda meslek dalı temsiliyetine özen göstereceğiz. 6.7 AKADEMİSYEN ÜYELERİMİZ • Üniversitelerde görev yapan meslektaşlarımızla ilişkilerimizi geliştirecek ve süreklileştirileceğiz • Üniversitelerle İlişkiler Komisyonu kuracağız. Üniversitelerde çalışan üyelerimizle ortak, kalıcı bir örgütlenme ve ilişki sağlayacağız. • Oda olanakları çerçevesinde akademisyen üyelerimizin bilimsel çalışmalarına destek vereceğiz. • Asistanlar Derneği, Öğretim Elemanları Derneği vb. akademisyenlerin üyesi olduğu derneklerle sürekli ilişki sağlayacak ve ortak çalışmalar yürüteceğiz. • Başta araştırma görevlileri olmak üzere, akademisyen üyelerimiz üzerinde kurulan 50/d maddesi gibi anti demokratik uygulamalara karşı üyelerimizin haklı mücadelesinin yanında yer alacağız. 6.8 SMM ÜYELERİMİZ Serbest mühendislik ve müşavirlik hizmetleri yürüten üyeler arasında haksız rekabetin önlemeye devam edeceğiz. Tüketicinin korunmasını sağlamak üzere, mesleki denetimin kamusal bir görev olarak Odamızın temel amaçlarından biri olduğu saptamasından hareketle; toplumun güvenliği, sağlığı ve gönenci bakımından gerekli olan yasal düzenlemelere ilişkin görüş ve önerilerin oluşturulması, bu görüş ve önerilerin hayata geçirilmesi için gerekli çalışmaları SMM üyelerimizle birlikte yürüteceğiz. 29.dönemde SMM üyelerimizle etkin ve sürekli ilişkiler sağlanması, ilişkilerin daha ileri noktaya taşınması hedeflerimizdendir. 6.9 KOBİ ÜYELERİMİZ Türkiye sanayi içinde KOBİ‘lerin önemli bir yeri bulunmaktadır. KOBİ‘ler yatırım yapmakta zorlanmakta, verimli sanayi işletmesi haline gelenler ise çok uluslu tekellerin eline geçmektedir. Türkiye‘nin sanayileşememesi mühendislerin bilgi, beceri ve teknik gelişme düzeyini önemli ölçüde etkilemekte, ekonomik olarak gücünü düşürmektedir. Uluslar arası sermayenin ülkemize yönelik saldırıları ve işbirlikçi tekelci sermayenin bu saldırının bir parçası olması karşısında yerli küçük işletmeler yok olmaya devam etmektedir. Odamızın işveren üyelerinin birçoğunun sahibi olduğu KOBİ‘ler ayakta durmakta zorlanmaktadırlar. Yatırımların azalması, mevcut tesislerin teknolojilerini yenileyememesi, AR-GE çalışmalarının yeterli olmaması, mühendisleri bir teknisyen durumuna düşürmektedir. Ayrıca birçok işletmede mühendis istihdamı azalmaktadır. Mühendisler meslek dışı alanlarda çalıştırılmakta veya üretiminde egemen olan teknolojinin basit kullanıcısı durumuna düşürülmektedirler. Sanayide yapısal dönüşümler gerçekleşmeden ve yapısal dönüşümlere yol açacak politikalar köklü olarak uygulanmadan, mühendislik eğitimi çağdaş düzeye getirilmeden mühendislerin bu konumlarının değiştirilmesi mümkün değildir. Uluslararası kuruluşların dayattığı yeni liberal politikalar, Avrupa Birliği‘ne adaylık sürecinin de baskısıyla tek seçenek olarak sunulmaya devam edilmektedir. Bugüne kadar izlenen ve büyük sermaye kesimlerinin kollanıp geliştirilmesine yönelik politikaların yerine, ekonominin ve sanayinin halkımızın çıkarları doğrul- tusunda planlanmasını savunan, mevcut politikaların gerçek yüzünü sergilemeyi bir sorumluluk olarak kabul ediyoruz. Ülke kaynakları emperyalistler ve işbirlikçileri tarafından heba edilmeden, KOBİ‘lerin üretimdeki fonksiyonları sürdürülmeli, yeterli teşvikle küçük yerli işletmeler korunmalıdır. 6.10 ŞUBE ÇALIŞANI TEKNİK GÖREVLİ ÜYELERİMİZ Teknik görevliler; şubemizin yaptığı tüm çalışmalarda, mesleğin ve meslektaşın gelişimini sağlama, mesleki bilgi birikimimizin ve örgütlü gücümüzün kamu yararı doğrultusunda kullanılması amacıyla tam zamanlı emek harcayan, üyelerimizdir. Teknik görevlilerimiz, şube çalışmalarına emekleriyle katkı koyarken, aynı zamanda oda politikalarının belirlenmesi noktasında söz söylemeli ve birlikte karar alma süreçlerine de etkin bir şekilde katılmalıdır. Teknik görevlilerin karar alma süreçlerine katılımlarının; odanın örgütsel ve kurumsal yapısını güçlendireceğini ve odayla teknik görevliler arasında kopmaz bağların oluşmasını sağlayacağını düşünmekteyiz. Bu düşünceden hareketle, teknik görevlilerin karar alma süreçlerine katılımlarının mekanizmalarını oluşturacak ve bu mekanizmaların etkin bir şekilde işlemesini sağlayacağız. Şube çalışmalarında görev alan teknik görevlilerimizin, örgütümüzde ürettikleri hizmetin etkinliği teknik görevlilerimizin gelişiminden geçmektedir. Bu amaçla mesleki gelişimi gözeten ve bilgiyi güncel tutan, teknik görevlilerin ihtiyaçları doğrultusunda hazırlanan planlı bir eğitim programı çerçevesinde; teknik görevlilerimizin gerek örgüt içinde gerekse de dışarıda düzenlenen bilimsel eğitim programlarına, kongre, sempozyum ve diğer bilimsel etkinliklere katılımlarını sağlayacağız. 6.11 ÖĞRENCİ ÜYELERİMİZ 28. Dönemde yürüttüğümüz her Üniversitede ve bölümde bir Öğrenci Komisyonu oluşturulmasını öngören örgütlenme modelini sürdüreceğiz. Öğrencilere öncelikli olarak öğrenci komisyonları aracılığı ile Oda çalışmalarını tanıtacak, staj olanakları sunacak ve sorunlarına sahip çıkacağız. 28. Dönemde ziyaret ettiğimiz işyerlerinde, öğrenci üyelerimize yönelik staj olanakları sağlamıştık. Staj sağlama çalışmamız, 29. Dönemde de artarak devam edecektir. Öğrenci üye yapma çalışmalarımızı sürdürecek, Öğrenci Üye Komisyonumuzun Bülten, stand açma vb. çalışmalarını destekleyeceğiz. Öğrencilerin akademik, demokratik üniversite mücadelesini destekleyeceğiz. 7. SONUÇ OLARAK Burada sunulan program bir çerçeve niteliğindedir. Çalışma dönemi süresince gelişmelere bağlı olarak, programa yeni hedefler eklenebilecek veya bazı hedefler diğerlerine göre öne çıkabilecektir. Ayrıca bu programın yalnızca önümüzdeki iki yıllık dönemin Çalışma Programı olarak kalmaması, her dönem zenginleştirilip- geliştirilerek, ileriye taşınabilmesi dileğimizdir. Bizler Demokrat Makina Mühendisleri; Ülkemizin içinde bulunduğu böylesi bir süreçte TMMOB Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi‘ne, benzeri mesleki demokratik kitle örgütlerine, onların örgütlü üyesine ve yöneticilerine önemli görevler düştüğünün bilincindeyiz. TMMOB Makina Mühendisleri Odası; bir mesleki demokratik kitle örgütü olup bağımsız, demokratik, laik bir Türkiye için demokrasi, özgürlük ve barış mücadelesinde yerini almıştır, almaya devam edecektir. Kitle örgütleri dinamik yapılardır. Yapıları gereği; kamu çıkarlarının korunması, emekten, halktan, çevreden, üretimden, tüketicinin korunmasından yana üyelerine ve halka karşı sorumluluğunu yerine getirebilmesi, mesleki gelişimini sağlayabilmesi ancak örgütsel bağımsızlığın korunmasıyla ve sürdürebilmesiyle mümkündür. Odamız tüzüğü gereğince; ülke ve toplum yararları doğrultusunda, yurt sanayisinin ulusal çıkarlara uygun yönde gerçekleştirilmesini, yurdun doğal kaynaklarının verimli bir şekilde işletilmesini, üretimin ve kalitenin arttırılmasını, ulusal bilim ve teknoloji politikalarının oluşturulmasını, mesleğinin gelişmesini sağlamak amacıyla gerekli inceleme ve araştırmaları yapmak ve önerilerde bulunmakla görevlidir. TMMOB Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi; yurtseverlik ve demokratlık temel ilkesi, demokratik merkeziyetçi çalışma anlayışıyla sadece örgütlü üyesinden aldığı güçle ve örgütümüzün kendi iç dinamikleri ve hukukuyla oluşturulan tüzük, yönetmelik, gelenek ve ilkelere sahip çıkarak çalışmalarını sürdürecektir. Bu çalışma anlayışı doğrultusunda gerçekleştirilen etkinlikler sonucu oluşturulan platformlarda; meslek-meslektaş sorunlarının tartışıldığı, ülkenin temel sorunlarına ilişkin görüşlerin oluşturulduğu, katılımcılığın sağlandığı çalışmalarını yürütmeye devam edecektir. Bizler; dün olduğu gibi yarın da, geçen dönemlerde olduğu gibi gelecekte de; • Üyesine değer veren ve onun sorunlarına sahip çıkan, çözüm üreten çalışma tarzımızı hayata geçirmeye devam edeceğiz. • Şubemizde oluşturulan bilgi birikimi ve deneyimin diğer şubelerimize ve üyelerimize aktarılması için gerekli çabayı göstereceğiz. • Şube çalışmalarında tüm örgütü kucaklayan, katılımcılığı esas alan bir hizmet anlayışını sürdüreceğiz. • Şube Komisyonlarını; hedeflenen çalışmalara göre uzmanlık komisyonları olarak oluşturacağız. • Meslek alanlarımızla ilgili eğitim, belgelendirme, örgütlenme, kanunlar, yönetmelikler, standartlar ve şartnameler konusunda, çalışmalarımızı sürdüreceğiz. • Mesleki denetimin tarafsız, bağımsız ve kamu yararına çalışan Meslek Odalarınca yapılmasını savunmaya devam edeceğiz. • Çalışma yaşamını olumsuz yönde etkileyen işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili yasa, tüzük ve yönetmeliklerin günümüz koşullarına uygun olarak, TMMOB ve bağlı Odaların denetimini arttırıcı yönde yeniden düzenlenmesi için çaba göstereceğiz. • Akademik kadroların bilimsel görüş ve çalışmalarını geçen dönem olduğu gibi bu dönemde de yapılacak etkinliklere yansıtarak en verimli şekilde değerlendireceğiz. • Özelleştirmelere ve işten çıkartmalara karşı çalışmalar yürüteceğiz. "Kaynak yaratma" adı altında ülkemizin bağımsızlığı, gelişmesi ve geleceği için stratejik önemi olan savunma, ulaştırma, iletişim, enerji dağıtımı, madencilik, kentsel hizmetler, tarım vb. sektörlerdeki liberal politikalara karşı duracağız. • Demokratik Kitle Örgütleri, Sendikalar, Meslek Kuruluşları ve yerel yönetimlerle var olan ilişkilerin güçlendirilmesi doğrultusundaki çalışmalara devam edeceğiz. • TMMOB‘nin ve İstanbul İKK‘nın gerçekleştireceği projelere aktif destek vereceğiz. • İstanbul Şubesinin TMMOB örgütlülüğü içindeki yerinin önemini bilerek, DEMOKRAT yapısını koruma ve geliştirme konusunda yoğun çaba sarf edeceğiz. SON SÖZ, HER ZAMAN ÖRGÜTLÜ ÜYENİNDİR. DEMOKRAT MAKİNA MÜHENDİSLERİ YÖNETİM KURULU ADAYLARI ASIL ADAYLAR İLTER ÇELİK HAYATİ CAN EROL ALKIM ERDÖNMEZ OSMAN SERTER ORHAN ATİLLA TURGUT BOZKURT DEVRİM KANTAR YEDEK ADAYLAR BÜLENT ÖNTAŞ ERTUĞRUL BİLİR AYDIN GÜÇKIRAN REMZİ ÇAKMAKLI SELMA EROĞLU AYŞE AYDIN ARDA ARLI DEMOKRAT MAKİNA MÜHENDİSLERİ e-mail : demokratmuhendisler2010@gmail.com web : www.demokratmuhendisler.org Genel Kurul : 16 OCAK 2010 Cumartesi Saat 09.00 -17.00 Seçimler : 17 OCAK 2010 Pazar Saat 09.00 - 17.00 Yer : Yıldız Teknik Üniversitesi Oditoryumu |