ANA SAYFA İLETİŞİM BİLGİLERİ BAĞLANTILAR SİTE HARİTASI E-POSTA GİRİŞİ ÜYE GİRİŞİ TMMOB
eski.mmo.org.tr ENGLISH
AKM ML MK EKM

29 Mart 2024 Cuma    

EİM-MEDAK MİEM PBK

 SONUÇ BİLDİRGELERİ

III. DEMİR ÇELİK KONGRESİ
22.09.2005 - 24.09.2005
Erdemir Kültür Merkezi Zonguldak

 
Sonuç Bildirgesi

TMMOB Makina Mühendisleri Odası adına Zonguldak Şubesi sekreteryalığında düzenlenen III. Demir Çelik Kongresi ve Sergisi, 22-24 Eylül 2005 tarihlerinde Erdemir Kültür Merkezi tesislerinde gerçekleştirildi.

Kongre ile ulusal demir-çelik sektörünün gelişimini ve dünyadaki konumunu sorgulamak, ülkemiz demir-çelik sektörünün AB sürecindeki geleceği, yeni teknolojilerle sektörel gelişmelerin tanınması amaçlanmıştır.

Bu doğrultuda demir-çelik sektörümüzün dünü, bugünü, yarını, üretim teknolojileri ve uygulamaları, çevre yönetimi ve atıkların değerlendirilesi, enerji yönetimi ve uygulamaları, aşınma-korozyon, toplam kalite yönetimi konu başlıklarına yönelik 43 adet poster, toplam 83 adet bildiri sunulmuş; Kongreyi 558 kayıtlı delege, 1050 katılımcı izlemiştir. Kongre kapsamında "AB Sürecinde Demir-Çelik Sektörümüzün Geleceği" konulu bir panel yapılmış; sektörün sorunları katılımcılar tarafından irdelenerek çözüm önerileri sunulmuş, izlenmesi gereken strateji ve politikalar geliştirilmeye çalışılmıştır.
Kongreyi 45 kurum, kuruluş ve üniversite desteklemiş; sektördeki teknolojik yenilik ve ürünlerin sunulduğu bir de sergi düzenlenmiştir.
Kongre delegasyonu, Kongre boyunca dile getirilen görüşlerden hareketle aşağıdaki saptama ve önerilerin kamuoyuna duyurulmasına karar vermiştir.

Bir ülke ekonomisi ve sanayileşmesinin en önemli bileşkesi demir-çelik sektörünün varlığıdır. Demir-çelik sektörünün üretim ve tüketim büyüklükleri, sanayileşmenin temel göstergelerinden biri sayılmaktadır. Kişi başına tüketilen çelik miktarı ve bu tüketim içerisinde yassı çelik oranı ülkelerin gelişmişlik kriteri olarak kabul edilmektedir.
Ülkemizde 1926‘lardan itibaren bu sektörün oluşumuna yönelinmiş ve 1930‘lar ile 1960‘lar asıl hamlelerin yapıldığı, temel tesislerin kurulduğu yıllar olmuştur. Diğer adımlarla birlikte, Türkiye böylece belirli bir gelişme çizgisine girebilmiştir. Bu süreçte entegre demir çelik tesislerimize bakım, yenileme ve kapasite artırımlarının yeterli oranda yapılamaması, bu tesislerin modern üretim yöntemlerini takip edememelerini ve dolayısıyla diğer ülke üreticilerinden geride kalmalarına yol açmıştır.

Türkiye, 2004 yılı itibarıyla 20.5 milyon ton ham çelik üretimi ile dünya sıralamasında 12. sırada yer almış; 2005 yılı 6 aylık ham çelik üretimiyle de Fransa‘yı geride bırakarak 11. sıraya yükselmiştir. Ancak iyi bir kamu işletmeciliği örneği sergileyen ERDEMİR‘in kamu hisselerinin özelleştirilmeye çalışılması anlaşılmazdır.
Uluslararası finans kuruluşlarının yönlendirmeleriyle uygulanan özelleştirme ve serbestleştirme politikaları sonucunda ülkemizin en büyük KİT‘lerinden olan TDÇİ işlevsiz kılınmış, KARDEMİR, İSDEMİR ve DİVHAN gibi kuruluşlar gözden çıkarılmıştır. 1995 yılında KARDEMİR özelleştirilmiş, İSDEMİR üretimin yassı ürüne dönüştürülmesi kaydıyla ERDEMİR‘e devredilmiş, DİVHAN ise özelleştirme kapsamında ERDEMİR‘e satılmıştır.

1980‘li yıllardan itibaren uygulanagelen planlamayı, yatırımı, üretimi, sanayileşmeyi ve sosyal devlet anlayışını dışlayan özelleştirmeci küresel politikaların yıkıcı sonuçları sektörümüzde de yaşanmaktadır. Bu süreçte Devlet Planlama Teşkilatı‘nın plan hedeflerine uymayan yatırım teşvikleriyle uzun ürünlerde iç tüketimin üstünde bir kapasite yaratılırken, yassı ürünlerde ise planlamanın ve dünya ölçeklerinin çok gerisinde kalınmıştır.
Yassı çelik mamul üretiminin toplam üretime oranı dünyada % 47 iken Türkiye‘de % 18‘dir. Plansız yatırım ve teşvik politikaları sonucu ülkemizin uzun ürün üretimi iç tüketimin iki katına ulaşmıştır.
Kalkınmada sürekliliğin sağlanması ve dışa bağımlılığın azaltılması için demir cevheri ihtiyacının öncelikle ülke kaynaklarından karşılanması gerekliliği gözardı edilmiş, demir cevheri arama faaliyetlerinden vazgeçilmiştir.

Ayrıca Divriği, Hekimhan ve Attepe‘de 20 yıllık ihtiyacımızı karşılayabilecek demir rezervimiz bulunmasına rağmen yurtdışından demir cevheri ithal edilmektedir.
Demir-Çelik sektöründe demir cevherinin dışında metalurjik taşkömürü kullanılması da kaçınılmazdır. II. Demir Çelik Kongresi‘nde ERDEMİR, TTK‘nın ürettiği taşkömürünün tamamına talip olduğunu açıklamıştır. Bu ifadeler taşkömürü havzası için büyük umut olmasına rağmen, madencilik sektörünü ilgilendiren 3213 sayılı Maden Kanununda değişiklik öngören 5177 sayılı Kanun Tasarısında düşünülen değişiklik gerçekleştirilememiştir.

Demir çelik sektörü bir taraftan ülkenin iç tüketim açığını yassı ürün ithal ederek karşılarken, diğer taraftan uzun ürünü üretebilmek için hurda demir ithal etmektedir. Her iki durumda da sektör dışa bağımlı hale getirilmiştir. Türkiye ithal ettiği hurda demir ile dünyada ilk sıradadır. Sektörde uzun ürün fazlalığına rağmen yurtdışından dampingli fiyatlarla uzun ürün ve kütük ithalatına izin verilmektedir.
Ülkemizin AB‘ye girmesiyle birlikte çelik üretimine bazı kısıtlamalar getirileceği ve dışa bağımlılığın geliştirileceği açıktır.

Ülkedeki her gelir artışı kalkınma değildir. Kalkınmada önemli olan gelir artışının kendini besleyecek şekilde ve uluslararası rekabet gücüne sahip bir yapıda olmasıdır. Bu nedenle, ülkelerin kalkınmaları sahip oldukları doğal kaynakları kullanmaları, bu kaynakları uç ürünlere dönüştürerek kullanıma sunmaları veya ihraç etmeleri ile yakından ilgilidir. Ülkemiz kalkınması için sanayi entegrasyonuna en güzel örnek entegre demir-çelik fabrikalarıdır.

SONUÇ VE ÖNERİLER

1 Uluslararası finans kuruluşlarının yönlendiriciliği ile ardarda çıkarılan yasalar ve özelleştirme uygulamaları ile sanayi tesislerimizin, kamusal varlıklarımızın, madenlerimizin elden çıkartılmasına son verilmelidir.
2. Demir-Çelik sektörü savunma açısından stratejik, sanayileşmenin temel gereksinimin karşılanması açısından da kalkınmanın öncüsü konumundadır. Ülkeler, açıkça ifade etmemelerine karşın demir-çelik sektörlerinin ulusal olmasına özen göstermekte, demir-çelik sektörlerini yabancı sermayeye teslim etmemektedirler.
Ulusal bir demir-çelik sektöründen bahsedebilmek için "kömür ve demir cevheri madenciliği ile çelik üretim ve tüketimi" bir bütün olarak düşünülmeli, bir "ulusal demir-çelik stratejisi" belirlenmelidir. Belirlenecek "ulusal demir çelik stratejisi"nin temelleri, ülkenin gereksinimi olan demir-çeliğin kalite, miktar ve çeşitlilik olarak ülkemiz tesislerinde üretilmesi, üretim için gerekli tesislerin çağın teknolojileri kullanılarak kurulması, mevcut tesislerin rekabet gücünü artırmak için sürekli modernize edilmesi, tesislerin gereksinimi olan başta demir cevheri ve kömürün öncelikle yerli kaynaklardan karşılanması üzerine kurulmalıdır. Bu kapsamda ERDEMİR MADEN‘de yatırımlara öncelik verilmelidir.
3. Sektörün ihtiyacı olan yeni cevher rezervlerinin aranmasına yönelik çalışmalar hızlandırılmalı, mevcut rezervleri modern teknolojilerle tahkim edilmelidir
4. Demir-Çelik sektörü hammadde kaynakları ile bir bütündür. Hammadde gereksinimin karşılanmasında ağırlıklı olarak dışa bağımlı olan entegre demir-çelik tesisi yerli sermayenin elinde de olsa sektörün dışa bağımlılığı söz konusudur. Bu olumsuz koşulların düzeltilmesi yönünde çalışmalar yapılmalıdır.
5. Özelleştirme konusunda "yerliye mi-yabancıya mı gitsin", "ucuza gitti-gitmesin" gibi aldatıcı ikilem ve, tartışmaların ötesinde özelleştirmelere yön veren küreselleşme, neo-liberal politikalara karşı ülke çıkarlarımız dikkate alınarak tutum belirlenmeli, özelleştirmelerden vazgeçilmelidir.
6. Mevcut durum, yapılan değerlendirme ve tespitler ışığında ERDEMİR hiçbir şekilde satılmamalı, satışına engel olunmalıdır.
7. Ülkemiz hurda ithalatında dünyada birinci sırada yer almaktadır. Ark ocaklı sıvı çelik üretimimizin hammadde kaynağı olan hurda yerine kullanılmak üzere sünger demir üretimi konusunda gerekli çalışmalar yapılmalıdır.
8. Ülkemizde yassı çelik talebi, üretiminin iki katı seviyesindedir. Dışa bağımlılığın azaltılması, ülkemizde yaklaşık % 20-80 oranında ve yassı çelik aleyhine olan dengenin yassı çelik lehine geliştirilmesi için gerekli tedbirler alınmalıdır. İSDEMİR‘de başlatılan yassıya dönüşüm projeleri aksatılmadan devam ettirilmeli ve süratle bitirilmelidir. Bu bağlamda 2007 yılında 7 milyon ton, 2010 yılında ise 10 milyon ton nihai yassı mamül üretim hedefi gerçekleştirilmelidir.
9. I. ve II. Demir Çelik Kongrelerinde belirtildiği üzere sektörün talepleri, sorunlarının çözümü ve sektörün gelişimini öngören toplumun ilgili tüm kesimlerinin temsil edildiği Demir-Çelik Enstitüsü‘nün kurulması için yasa ve mevzuat çalışmalarına başlanmalı, bu çalışmalarda TMMOB‘ye bağlı ilgili meslek odalarının temsiliyeti mutlaka sağlanarak her aşamada görüş ve önerileri alınmalıdır.

TMMOB
MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI

 
 

ETKİNLİKLER

SAYFA ÜSTÜ
ÖNCEKİ SAYFA

COPYRIGHT © 2024 TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI
MEŞRUTİYET CADDESİ No:19 KAT:6-7-8 KIZILAY / ANKARA
TEL: 0850 495 0 666   FAKS:(+90) 312 417 86 21
E-POSTA:

Key İnternet Hizmetleri