Bilindiği gibi ülkemiz ekonomik bunalım, dış borç, kamu idari yapısındaki dönüşüm, serbestleştirme ve özelleştirmelerin ağır sonuçları, güvencesiz çalışma biçimlerinin yaygınlaşması yanı sıra ekonomik, siyasi, idari, toplumsal, ideolojik kültürel boyutları da bulunan rejim değişikliği, Kürt sorunu ve dış politikada maceracı, savaş yanlısı politikalar nedeniyle ağır sorunlarla yüz yüzedir.
Bu ve daha bir dizi önemli sorundan hareketle toplumsal tepki ve istemlerini dile getiren geniş kitlelerin biber gazı, cop, polis şiddeti ile sindirilmeye çalışılması, hep görüldüğü gibi mevcut sorunların üstünü örtememekte, tepki ve istemleri ortadan kaldıramamaktadır. Bu tarihsel gerçek, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının cumhuriyet ve laiklik savunusunu ısrarla sürdüren halktan ayrışarak halka karşı bir boyut kazanması ve milletvekilleri ile geniş kitlelerin devlet şiddetine maruz kalmaları ile bir kez daha doğrulanmış ve polis cumhuriyeti uygulamalarına karşı halk direnmiştir.
Benzer bir durum, cezaevlerindeki açlık grevlerine karşı gösterilen vurdumduymaz yaklaşım ve Türkiye`nin dört bir yanında hemen her gün bu nedenle alanlara dökülen halk kitleleri ve milletvekillerinin aynı polis cumhuriyeti uygulamalarına maruz kalması ile yaşanmaktadır.
Cumhursuz/halksız cumhuriyet ve laiklik olamayacağı gibi halksız Kürt sorunu çözümü de olamayacaktır. Siyasi iktidar, bu konularla birlikte hemen her konuda, örneğin basın ve ifade özgürlüğü, özerk bilimsel laik demokratik üniversite, kesintisiz bilimsel ve laik eğitim, güvenceli çalışma, yanlış HES ve termik santral politikalarına karşı üretim ve yaşam alanlarını savunan halkın istemlerine karşı devlet şiddetini çıkarmaktadır. İktidar her toplumsal sorunu kendi gerici muhafazakâr toplum ve ‘cumhuriyet olmayan cumhuriyet` yaklaşımı ve siyasal zor ile sindirme süreçlerinin içine tıkmaya çalışmaktadır. Ancak hangi konuda olursa olsun kitlelerin tepki ve istemlerinin iktidar cendresinin içinde durmadığı ve durmayacağı da açıktır.
Bu arada Kürt sorununu terör sorununa indirgemeye katkıda bulunan her türlü eylem ve provokasyon sonucu gerçekleşen ölümlerin toplumda milliyetçi duyguların gelişmesine, toplumsal yarılmaya ve düşmanlıklara yol açtığı bilinmektedir. En son dün Şemdinli`de bir çocuğun ölümü, ikisi ağır on sekiz kişinin yaralanmasına neden olan bomba yüklü aracın patlatılmasını da bu kapsamda değerlendiriyor ve kınıyoruz.
TMMOB Makina Mühendisleri Odası, insan yaşamını hiçe sayan yaklaşımlara karşı ölümün değil yaşamın kazanmasını, faşizan rejim ve uygulamalara karşı siyasal ve toplumsal demokratikleşmeyi, gericiliğe karşı modern cumhuriyeti, aydınlanma ve laiklik gibi tarihsel toplumsal değerler ile eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik bir Türkiye ve kardeşçe bir arada yaşamı savunmaya devam edecektir.
Ali Ekber ÇAKAR
TMMOB Makina Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu Başkanı
|
Hakkımızda
TOPLUMSAL SORUN VE İSTEMLER ŞİDDETLE BASTIRILAMAZ
