ANA SAYFA İLETİŞİM BİLGİLERİ BAĞLANTILAR SİTE HARİTASI E-POSTA GİRİŞİ ÜYE GİRİŞİ TMMOB
eski.mmo.org.tr ENGLISH
AKM ML MK EKM

28 Mart 2024 Perşembe    

EİM-MEDAK MİEM PBK

 TMMOB MÜHENDİSLİK EĞİTİMİ SEMPOZYUMU 2005 - AÇILIŞ KONUŞMALARI

TMMOB Mühendislik Eğitimi Sempozyumu Gazi Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Salonu‘nunda yapıldı.

Sempozyumda Açılış konuşmaları sırasıyla, MMO Ankara Şube Başkanı Prof. Dr. Kahraman ALBAYRAK, MMO Yönetim Kurulu Başkanı Emin KORAMAZ, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet SOĞANCI ve Gazi Üniversitesi Rektörü Kadri YAMAÇ tarafından yapıldı.

Şube Yönetim Kurulu Başkanımız Prof. Dr. Kahraman Albayrak, Oda Yönetim Kurulu Başkanımız Emin KORAMAZ ve TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet SOĞANCI‘nın sempozyum açış konuşmaları aşağıdadır.

TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI ANKARA ŞUBE
Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Kahraman Albayrak‘ın
"TMMOB MÜHENDİSLİK EĞİTİMİ SEMPOZYUMU"nu
Açış Konuşması
(18.11.2005 Ankara)

Sayın TMMOB Başkanı, Sayın Gazi Ü. Rektörü ve Mühendislik Fakültesi Dekanı, Dekanlar Konseyi Üyesi Sayın Dekanlarım, Sayın Mühendislik Değerlendirme Kurulu Üyeleri, TMMOB‘a bağlı Odaların Sayın Başkanları ve Yönetim Kurulu Üyeleri, Sayın Öğretim Üyesi Mesledaşlarım, Sayın Araştırma Görevlileri, Sevgili Öğrenciler, Değerli Katılımcılar. Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) tarafından düzenlenmiş olan "Mühendislik Eğitimi Sempozyumu"na hoş geldiniz.

Üniversitelerimizin içinde bulunduğu ağır sorunların yanında giderek artan huzursuz bir ortamda sempozyumu açıyorum.

Mühendislik eğitimi alanında TMMOB ve TMMOB‘ye bağlı odalarca elli yıllık süreç içinde birçok çalışma yapılmış ve çalışmaların sonuçlarının uygulanması için girişimlerde bulunulmuştur.

  • Üniversite-Sanayi işbirliği
  • Eğitim Programlarının yeniden yapılandırılması, niteliğinin arttırılması,
  • Eğitim Programlarının değerlendirilmesi, akreditasyonu,
  • Gelişmiş ülkelerdeki eğitim programlarının incelenmesi ve ülkemiz koşullarında uygulanması

gibi konularda çözümler üreterek mühendislerin nasıl yetişmeleri gerektiği ortaya koynulmuş ve bu konularda siyasi iktidara, ulusal sanayimize, üniversitelerimize öneriler sunulmuş ve sunulmaya devam edilmektedir.

Değerli Katılımcılar,

Gelişmiş ülkelerdeki mühendislik eğitiminin sanayi devrimine paralel olarak geliştiğini ve gelişme süreci içinde sürekli olarak irdelendiğini görmekteyiz. İrdeleme ülke genelinde ilgili kuruluşlarca kurumsal olarak yapılmaktadır.

Amerikan Mühendislik Eğitimi Topluluğu (ASEE) bu tür kuruluşlara bir örnek olarak verilebilir. ASEE 1893 yılında kurulmuştur. 112 yıllık bir topluluktur. Mühendislik eğitimini sürekli olarak izlemekte olan bu topluluğun misyonu Mühendislik Eğitimini ve Mühendislik Teknolojisini geliştirmektir. Amerikadaki mühendislik fakülteleri dekanları, öğretim elemanları ve öğrencilerin üye olduğu bir topluluktur.

Avrupa Ülkelerinin Mühendislik Eğitimi veren üniversiteleri, enstitüleri ve endüstri kuruluşlarının üye olduğu bir topluluk olan Avrupa Mühendislik Eğitimi Topluluğu (SEFI) 1973 yılında kurulmuştur.

Topluluğun amaçları; Avrupada Mühendislik Eğitimi ile ilgili bilgi alışverişini teşvik etmek, Avrupada mühendislik eğitimi veren kuruluşlar arasında öğretim üyesi, araştırmacı ve öğrenci değişimi ve iletişimini geliştirmek, Mühendislik Eğitimi Enstitüleri arasındaki işbirliğini geliştirmek, Üniversite-Sanayi işbirliğini geliştirmek, kısaca, Avrupada Mühendislik Eğitimini geliştirmektir.

Ülkemizde ise; 19 Ocak 2001 tarihinde Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti‘ndeki üniversitelerin mühendislik ve mühendislik-mimarlık fakülte dekanlarından oluşan "Mühendislik Dekanları Konseyi" kurulmuştur. Konseyin amacı ülkemizde mühendislik eğitiminin sorunları üzerinde görüş alışverişinde bulunmak, mühendislik eğitiminin etkin ve verimli bir biçimde yürütülmesini sağlamak üzere öneriler geliştirmek, bu önerilerin gerçekleştirilmesi yönünde çaba sarf etmek ve gerekli girişimlerde bulunmaktır.

Mühendislik Değerlendirme Kurulu (MÜDEK), Mühendislik Dekanları Konseyinin (MDK) girişimi ile Mayıs 2002‘de oluşturulmuştur. Bu kurulun temel amacı mühendislik eğitimini teşvik etmek ve ilerletmektir. Böylece, daha iyi eğitilmiş ve kalitesi yükseltilmiş mühendisler yetiştirilerek toplum refahının ileri götürülmesi hedeflenmektedir.

MÜDEK‘in temel işlevi, mezunlarına "mühendis" derecesi verilen MDK bünyesindeki mühendislik programları için ayrıntılı bir değerlendirilme programı düzenlemek ve uygulamaktır.

Değerli Katılımcılar,

Mühendislik Eğitimini sürekli olarak izleyen ve irdeleyen bu toplulukların kuruluş tarihlerine baktığımızda; 112 yıllık ASEE deneyimi, 32 yıllık SEFİ deneyimi ve 4 yıllık MDK ile 3 yıllık MÜDEK deneyiminin olduğunu görmekteyiz. Bu sayılar bize aradaki farkı kapatabilmek için ne kadar yoğun çalışmamız gerektiğini anlatmaktadır.

Küreseleşme olgusu tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de üniversiteleri ve üniversitelerdeki eğitimi dinamik bir ortamda değerlendirme gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Gelecek, dünyadaki gelişmeleri doğru ve zamanında değerlendiren toplumların olacaktır.

Değerli Katılımcılar,

Günümüzde bilimin ve teknolojinin hızla geliştiği bir süreci yaşıyoruz. Bilimsel çalışmalar sonucunda geliştirilen teknoloji ürünlerini üretebilmek, pazar paylarını arttırabilmek için uluslar ve firmalar kıyasıya bir rekabet içinde çalışmaktadırlar. Bu şartlarda başarılı olabilmek için her zamankinden daha çok nitelikli mühendise gereksinim vardır. Yetişmiş insan gücü ulusların uygarlık düzeyinin bir göstergesidir, ancak yetişmiş insan gücünün nitelik ve niceliği tek başına bir anlam ifade etmez, bu gücün toplumda katma değer yaratacak düzeyde aktif olarak çalışabilmesi gerekir. Nitelikli bir mühendisin yurt dışına gitmesi veya bir mühendisin işsiz kalması ulusal kaynak savurganlığıdır. Bu nedenle her konuda olduğu gibi eğitimde de ulusal bir planın olması kaynakların verimli kullanılması için gereklidir.

Değerli Katılımcılar,

Üniversitelerimiz bugün eğitime ayrılan kaynağın yetersizliği yanı sıra siyasi ağırlıklı plansız eğitim yatırımlarının ve cumhuriyete karşı siyasi kadrolaşma baskılarının sıkıntısı içindedir.

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinde gelişen olaylar eğitim programlarının geliştirilmesi için gösterilen çabaların yanında çağdaş cumhuriyetin korunması için de yoğun çaba gösterilmesinin gerekliliğini ortaya koymuştur.

Üniversiteler skolastik düşünceyi egemen kılmak isteyen güçlerce kuşatma altına alınmak istenmektedir. Bu güçler amaçları doğrultusunda önlerine çıkan cumhuriyetin temel ilkelerine bağlı laik, aydınlanmadan yana olan güçleri engel olarak görmekte ve ne pahasına olursa olsun bu engeli aşmaya çalışmaktadırlar.

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi‘nde gelişen olaylar bir sindirme harekatıdır, cumhuriyet üniversitelerine verilmek istenen bir gözdağıdır, üniversiteleri her alanda yıldırmaya çalışan sistemli bir siyasetin, devamı gelecek bir ara aşaması olarak görünmektedir.

Şurası iyi bilinmelidir ki, Mustafa Kemal Atatürk‘ün Üniversite Reformu‘yla 1930‘larda başlayarak derinlere kök salmış olan Türk üniversitelerindeki aydınlanmacı yapı her dönemde etkin ve diridir ve diri kalacaktır.

Üniversiteleri hiçbir güç kendilerinin arka bahçesi haline getiremiyecek, özgür ve özerk üniversite mücadelesi eğitim programlarını geliştirerek, çağdaşlaşma yönünde devam edecektir. Bu konuda tüm aydınlıkçı güçlere görev düşmektedir.

Değerli Katılımcılar,

Zaman zaman ulusal veya uluslararası kuruluşlar tarafından ulusal ve uluslararası eğitim kuruluşlarının sıralaması yapılmaktadır. Bu sıralamalarda kullanılan kriterlerin değerlendirilmesi önemlidir, ancak sıralamaya giren üniversitelerin alt yapıları ve olanakları öncelikli olarak, özellikle incelenmelidir. İncelendiğinde görülecektir ki sıralamaya girmek tesadüf değildir, alt yapı olanaklarıyla, öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısıyla, öğretim elemanları ücretleriyle yakından ilgilidir.

Bugün üniversitelerimiz, genç nüfusumuzun eğitiminin ağır yükü altında araştırma olanaklarını geliştirmekte güçlük çekmekte, alt yapı eksiklikleri ve araştırmaya ayrılan kaynağın azlığı, öğretim elemanlarına ödenen ücretin düşüklüğü nedeniyle sıkıntı altında çalışmaktadırlar.

Üniversitelerimizin başarısını sorgulayanlar var olan başarının hangi şartlarda elde edildiğini bilmek zorundadırlar. Üniversitelerimizin geleceği olan araştırma görevlilerinin, üniversitelerimizde her kademede gerekli olan öğretim elemanlarının atamalarında yaşanan gecikmeler eğitimi ve araştırma çalışmalarını olumsuz etkilemektedir.

Üniversitelerimizde eğitimin başlamasına rağmen araştırma görevlileri atanmadan çalışmak zorunda bırakılmaktadır. Üniversitelerimizdeki nitelikli teknisyen açığı laboratuvarlarımızdaki eğitim ve araştırma etkinliklerini aksatmaktadır. Sonuç olarak; sorgulanması gereken, üniversitelerimizin başarısını engelleyen nedenler ve bu nedenleri yaratanlardır. Ülkemizde mühendislik eğitimi; altyapı eksikliği ve yetersizliği, öğretim elemanlarının nitelik ve nicelik eksikliği, eğitime ve araştırmaya ayrılan kaynakların yetersizliği ve idari mekanizmaların demokratik ve özerk olmayışı gibi önemli sorunlarla karşı karşıyadır.Başarılı olmak için eğitime, araştırma geliştirmeye hedefe-yönelik-planlı kaynak ayrılması gerekmektedir.

Değerli Katılımcılar,

Dikkatinizi çekmek istediğim önemli bir husus da üniversite öncesi eğitim ve üniversiteye giriş sınavı sistemidir. Bugün bir öğrencinin üniversiteye girmesi için mutlaka dershaneye gitmesi gerekir hale gelmiştir. Bu durum, ülkemizde fırsat eşitliğini yok ettiği gibi yarışmaya dayalı eleme sisteminin sonucu gençlerimizin ezberci, yaratıcılıktan uzak yetişmelerine neden olmaktadır. Dersahane ücretlerinin yüksekliği dar gelirli ailelerin yetenekli ve zeki çocuklarının üniversitelere girmelerini engellemektedir. Oysa, ulusal potansiyelimiz olan bu çocukların kazanılması durumunda her alanda olumlu gelişmeler beklenmelidir.

Küreselleşme olgusunun yaşandığı günümüzde gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelerdeki başarılı üniversite mezunu gençlere her türlü fırsatı yaratma yarışında olduklarını ve bu yarışın giderek hızlandığını izlemekteyiz. Bazı başarılı mezunlarımızın yurt dışında yüksek lisans ve doktora çalışması yapması yeni gelişmelerin ülkemize taşınması açısından yararlıdır. Ancak, üniversitelerimizin başarılı mezunları bünyelerinde tutması eğitime ve araştırmalara önemli katkı sağlayacaktır.

Değerli katılımcılar,

Bu Sempozyumda; Mühendislik eğitimindeki sorunlar, gelişmeler, yeni eğilimler, ölçme ve değerlendirme yöntemleri, akredidasyon konularını irdeleyen bildiriler sunulacak ve iki panel-forum düzenlenecektir.

  • 1. panel-forumda mühendislik eğitimini ve mezunlarımızı yakından ilgilendiren " Yetkili / Yetkin / Uzman Teknik Eleman Kanunu ve Mesleki Tanınırlık" konuları tartışılacaktır.
  • 2. panel-forumda "Mühendislik Eğitimi Programları ve Mühendislik Eğitimi Değerlendirmesi" yapılacaktır.

Makina Mühendisleri Odası
Ankara Şube Bakanı
Prof.Dr.Kahraman Albayrak

 

TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI
Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz‘ın
"TMMOB MÜHENDİSLİK EĞİTİMİ SEMPOZYUMU"nu
Açış Konuşması
(18.11.2005 Ankara)

Değerli Konuklar, Değerli Katılımcılar,

Hepinizi Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum. TMMOB adına Odamızın düzenlediği "Mühendislik Eğitimi Sempozyumu"na hoş geldiniz.

Bu sempozyumu da kapsar şekilde çalışmalarımızı, sizlere iki ana eksende aktarabilirim. Bunlardan birincisi, mesleğin ve meslektaşın geliştirilmesi ve korunması, mühendislik hizmetlerinin ülke, toplum, halk çıkarları doğrultusunda verilmesinin sağlanmasıdır. İkincisi ise mesleki bilgi birikimimizin ülkemizin kalkınması, sanayileşmesi ve demokratikleştirilmesi doğrultusunda harekete geçirilmesidir.

Bu kapsamda meslek ve uzmanlık alanlarımızla ilgili gelişmeleri ve sorunlarımızı tartışmaya açmak, ülkemiz ve halk yararına sonuçlara ulaşmak için görüş ve önerilerimizi yetkililere iletmek ve kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla bir dizi Kongre, Kurultay ve Sempozyum düzeyinde bir dizi etkinlik düzenliyoruz. Odamızın 2004/2005 yıllarını kapsayan 40. çalışma döneminde 17 ilde ulusal ölçekli 24 adet kongre ve sempozyum düzenlenmesi programlanmıştır.

Bu etkinliklerle yeni teknolojileri ve sektörel gelişmeleri tanıma ve üretilen bilgiyi paylaşmayı, yaygınlaştırmayı ve meslek alanlarımızdan hareketle toplumsal yaşamı olması gereken normlara ulaştırmayı hedefliyoruz. Yine bu etkinliklerde yeni teknolojileri tanıma olanağı buluyor, meslek alanlarımızla ilgili dünyadaki ve ülkemizdeki gelişmeleri tartışıyor, çözüm içim öneriler geliştiriyoruz. Bu amaçla demokratik bir işleyişle konunun tüm taraflarını bir araya getiriyoruz. Konu ile ilgili sözü olan her kesime bağımsız ve demokratik platformlar açıyoruz.

İklimlendirme, Bakım Teknolojileri, İş Makinaları, İş Sağlığı ve Güvenliği, Marka, Otomotiv ve Yan Sanayii, İletim, Uçak Havacılık ve Uzay Mühendisliği, Yeni ve Yenilenebilir Enerji, Güneş Enerjisi, Makine Tasarım ve İmalatı, Demir Çelik, GAP ve Sanayi, Trakya‘da Sanayileşme ve Çevre, Tıbbi Cihazlar İmalatı, Tekstil Teknolojileri ve Makinaları, Kaynak Teknolojileri, Ölçüm Bilim bugüne dek yapılan etkinliklerimiz arasındadır.

Kasım ve Aralık aylarında İzmir‘de yapacağımız, Ulusal Tesisat Mühendisliği Kongre ve Sergisi ile Ulusal Hidrolik-Pnömatik Kongre ve Sergisi ile Zonguldak‘ta yapacağımız, Endüstri İşletme Mühendisliği Kurultayı, etkinlikleri izleyecektir.

Aralık ayı ortalarına kadar sürecek olan bu etkinliklerin sonuçları, 1960‘lardan beri bağımsız, sanayileşen ve demokratik bir Türkiye özlemiyle, TMMOB adına iki yılda bir düzenlediğimiz ve bu dönem 16-17 Aralık 2005 tarihinde Ankara‘da düzenleyeceğimiz TMMOB Sanayi Kongresi‘ne taşınacaktır. Yine Odamız, mühendislik eğitimi alanında bir dizi etkinliklerde bulunmaktadır. 1989, 1993, 1997, 2001 ve 2003 yıllarında gerçekleştirdiğimiz Makine Mühendisliği Eğitimi Sempozyumları, 1999 yılında ve bu yıl TMMOB adına düzenlediğimiz Mühendislik Eğitimi Sempozyumları, Endüstri İşletme Mühendisliği, Uçak Havacılık ve Uzay Mühendisliği, Tesisat Mühendisliği Kurultayları, mühendislik sorunlarının irdelendiği Öğrenci Üye Kurultayları ve Odamız üyesi meslek disiplinlerine yönelik eğitim veren Mühendislik Fakültelerinin Bölüm Başkanları ve Dekanları ile gerçekleştirdiğimiz toplantılar, bu alana ilişkin etkinliklerin başında gelmektedir.

Bütün bu çalışmaların, harcanan emeklerin tek bir amacı vardır. Bu amaç, ülkemizin sanayileşmesi ve demokratikleşmesidir.

Değerli katılımcılar,

Bildiğiniz gibi, dünya bilim ve teknoloji alanında çok hızlı bir gelişim ve değişim süreci yaşamaktadır. Üretilen bilginin her 2-3 yılda ikiye katlandığı belirtilmektedir. Bilime ve teknolojiye hakim olan güçler dünyayı da egemenlikleri altına almaktadırlar. Bu nedenle gelişmiş ülkeler bütçelerinden mühendislik- bilim teknoloji ve eğitim alt yapısına ayırdıkları payı gün geçtikçe artırmaktadırlar.

Ne yazık ki, ülkemizde bu konuda gerekli çalışmalar yürütülmemektedir. Ülkemizde AR-GE harcamalarının milli gelir içerisindeki payı binde 65 seviyesinde iken AB ortalaması % 1.2‘dir. Yeni katılan 10 ülke hariç 15 AB ülkesinde yıllık patent başvurusu 600 binin üzerindedir. Türkiye‘de bu rakam 200 ürüne bile ulaşamamaktadır.

İç ve dış borç kıskacında sürekli kriz sarmalı yaşayan ülkemizde, ülke politikalarını IMF, Dünya Bankası, DTÖ gibi uluslararası kuruluşlar belirler hale gelmiştir Ülkemizde üretim ekonomisinin yerini, rant ve hizmet ekonomisi almıştır.

Çalışanların büyük bir çoğunluğu açlık sınırında ücretler almakta, meslektaşlarımızı da içine alan işsizlik oranı gün geçtikçe büyümektedir.

Küresel kapitalizmin dayatmaları ile yılların birikimi olan SEKA, TÜPRAŞ, TELEKOM, PETLAS, Enerji santralleri, TEKEL, Et Balık, Çimento, Şeker Fabrikaları, Demir Çelik İşletmeleri vb. bir çok Kamu İktisadi Teşekkülü ya kapatılmakta ya da haraç mezat satılmaktadır.

Ülke sanayisi, tarımı, hayvancılığı ve ülke ormanları bitirilmektedir. Çıkarılan birçok yasayla eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, ulaşım vb. bir çok kamusal hizmet özelleştirilmeye çalışılmakta, kentsel yaşam alanlarımız ve belediye hizmetleri yeni rant unsurları haline getirilmektedir. Planlama kavramı bütünüyle terkedilmiştir. Ulusal kalkınma planlarına ve bilim ve teknoloji politikalarına göre belirlenmesi gereken insan gücü planlaması da yapılmamıştır. Bu nedenlerle eğitim-insan gücü-istihdam dengesi kurulmamıştır.

Bu durum, mühendislik eğitiminin düzenlenmesinde, geliştirilmesinde ve istihdamda önemli sorunlara neden olmaktadır. Eğitim, istihdam ve üretim ilişkilerinin planlı bir şekilde ele alınmamasından dolayı lisans eğitiminde edinilen bilgilerin önemli bir bölümü çalışma hayatında pratik karşılığını bulamamaktadır. Bu durum mesleğe karşı yabancılaşmanın yanı sıra mesleki körelmeye de neden olmaktadır.

Değerli katılımcılar,

Meslek alanlarımızda işsizlik % 25‘ler seviyesine ulaşmıştır. Meslektaşlarımızın önemli bir bölümü meslek alanları dışında çalışmaktadır. Çalışan üyelerimizin yaklaşık % 75‘i yoksulluk sınırının altında ücretler almaktadır. Öğretim üyelerimizin de ekonomik koşulları gün geçtikçe kötüye gitmektedir. Mühendislik bölümlerindeki araştırma görevlileri ve genç öğretim üyeleri ise ya bir ideal uğruna ya da daha iyi bir iş bulamadıkları için görevde kalmaktadır. Çoğu karşılarına çıkan ilk fırsatta ya özel sektöre geçmekte ya da yurt dışına gitmektedir.

 Türkiye‘deki işletmelerin büyük bir bölümünü oluşturan 200.000‘i aşkın küçük ve orta ölçekli sanayi kuruluşlarında hala mühendis istihdam geleneği oluşturulamamıştır.

Diğer yandan da mesleki yetki ve sorumluluklarımızın önemli bir bölümü, Tekniker, Teknisyen ve Yüksek Teknik Öğretmenler tarafından kullanılmak istenmektedir. Siyasi kesimler daha fazla oy toplama adına bilim dışı bu yaklaşımlara yeşil ışık yakmakta, yasal zemin hazırlamaya çalışmaktadır. Hal böyle iken, insan gücü planlaması, gerekli altyapı ve eğitim kadrosu göz önüne alınmadan politik ve ticari tercihler sonucu meslek alanlarımıza ilişkin yeni bölümlerin açılmasına devam edilmektedir. Örneğin, odamıza kayıtlı mühendislik disiplinlerine yönelik olarak, makina mühendisliği eğitimi veren bölüm ve fakültelerin sayısı 47, endüstri-işletme mühendisliği eğitimi veren bölüm ve fakültelerin sayısı 35, uçak-uzay-havacılık mühendisliği eğitimi veren bölüm ve fakültelerin sayısı 3‘tür. Bu bölüm ve fakültelerde yaklaşık 21.000 öğrenci makina mühendisliği, 9.000 öğrenci endüstri-işletme mühendisliği, 1.400 öğrenci uçak-uzay-havacık mühendisliği konularında öğrenim görmektedir. Odamız üyesi meslek disiplinlerine yönelik eğitim veren bu bölümlerin eğitim hizmetlerinin kalitesinde de büyük farklılıklar bulunmaktadır. Eğitim programlarının, ders içeriklerinin, öğretim üyesi sayısı ve yeterliliklerinin, laboratuvar, derslik, kütüphane, bilgisayar donanımı, araştırma ve barınak olanaklarının genel yetersizliği yanında, eğitim kuruluşları arasında bu olanaklar açısından da ciddi dengesizlikler bulunmaktadır.

2547 sayılı Yükseköğretim Kanununda yükseköğretimde verilmekte olan eğitimin ulusal ya da uluslararası objektif ölçütlere göre denetlenmesi, ölçülmesi ve değerlendirilmesi için yapılması gereken işlemlere ait açık bir düzenleme mevcut değildir.

Değerli katılımcılar,

Ülkemizde bu dağınıklık yaşanırken, ülkemizin de imzaladığı Dünya Ticaret Örgütü anlaşmaları ve AB anlaşmaları mühendislik hizmetlerinin serbest dolaşımını da kapsamaktadır. Bu anlaşmalar uluslararası akademik ve mesleki tanınırlığı da zorunlu tutmaktadır. Günümüzde "diploma" tanımı, yüksek eğitim sonucunda kazanılan akademik bir ünvan veya dereceyi değil, kişinin mesleğinde tam yetkilendirildiğini belirtmek için kullanılmaktadır. Bir çok ülkede bu amaçla yeni kurum ve kuruluşlar oluşturulmuş ve yöntemler geliştirilmiştir. Avrupa Birliği ülkelerinde ise ülkeler arasındaki eşitsiz gelişimin ortadan kaldırılması için yıllardır birçok çerçeve program uygulanmaktadır. Bu programlar ile eğitim seviyeleri yükseltilmekte, meslek içi eğitim ve yaşam boyu eğitim programlarına büyük kaynaklar aktarılmaktadır.

Bu eşitsiz gelişme koşullarında ve ülkemiz mühendislerinin yatırımdan kopuk politikalarla düşürüldüğü mesleki formasyonla, mühendislik hizmetleri gelişmiş ülkelerden Türkiye‘ye doğru gerçekleşmekte, meslek uygulama alanlarımız gün geçtikçe daraltılmaktadır.

Değerli katılımcılar,

Mesleğimizin toplumsal sorumlulukları oldukça fazladır. Meslek uygulama alanlarımız gerek tek tek bireylerin gerekse toplumun günlük yaşamını, çevreyi, toplumun can ve mal güvenliğini doğrudan etkilemektedir. Dolayısıyla, her şeyden önce toplumsal bir hizmet sunan mühendisler ve mimarlar bu hizmetleri verebilecek yeterli bilgi ve deneyime sahip olmak, mesleklerinde uzmanlaşmak zorundadırlar.

Bu nedenle TMMOB tarafından hazırlanan "Yetkili Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarının Belirlenmesi ve Belgelendirilmesine İlişkin Kanun Tasarısı"nın ivedilikle yasallaşması hayati önem arz etmektedir. Kanun Tasarısının hedefi; hizmetin kişi ve toplum yararına verilmesi, yanlış uygulamaların önlenmesi, kalite ve güvenirliğin artırılmasıdır. Mühendislik hizmetlerinin alanında yeterli mesleki bilgi ve deneyime sahip olan üyelerce verilmesi, hizmetin verilme sürecinde hizmeti veren üyelerin mesleki kurallar ve meslek etiği açısından tam olarak denetlenmesidir. Hizmeti veren üyelerin bilginin hızla yenilenmesi gereksinimine uygun olarak çağdaş teknikleri izleyebilmelerine yönelik sürekli mesleki eğitim sürecine tabi tutulmalarının sağlanmasıdır.

Değerli katılımcılar,

Ülkemizin içersinde bulunduğu olumsuz tablonun değiştirilmesi mümkündür. İnsanlarımızın üzerinde özgürlük ve gönenç içerisinde yaşayacağı başka bir Türkiye mümkündür. Bunun için bu ülkeyi yönetenler her şeyden önce bütün bu olumsuz gidişin nedeni olan ABD ve küresel sermaye patentli IMF politikalarından vazgeçmeli, yüzünü kendi halkına çevirmelidir. Ülkemizin kalkınma planları ulusal bilim, teknoloji, yenilenme ve sanayileşme politikaları temellerine oturtulmalıdır. Ülkemiz tüm alanlarda ve tüm sektörlerde kendi ulusal planlarını yapmalıdır.

Bilim ve teknolojide yetkinleşmeli ve bunu ülke ölçeğinde toplumsal ekonomik faydaya dönüştürmeli ve bu amaçla ulusal bir strateji belirlemelidir. Devletin ekonomide yönlendiriciliği artırılmalıdır. IMF, Dünya Bankası, DTÖ gibi finans kuruluşlarının yönlendiriciliği ile art arda çıkarılan yasalarla kamusal varlıklarımızın ormanlarımızın, tarım alanlarımızın, madenlerimizin, kültürel mirasımızın yağmalanmasına son verilmelidir.

Bilimi teknolojiye, teknolojiyi uygulamaya dönüştüren mühendislerin daha donanımlı ve birikimli olarak yetişeceği ve mezuniyet sonrası bilgilerini yenileyebilecekleri, geliştirebilecekleri eğitim olanakları, üretim ve çalışma ortamları sağlanmalıdır.

Mevcut politika ve uygulamaların yerine; planlamacı bir anlayışla, toplumsal gereksinimleri, üretimi, istihdamı ve yaşam boyu eğitimi, ülkenin bilim ve teknoloji yeterliliğinin güçlendirilmesini temel alan ulusal eğitim politikaları yaşama geçirilmelidir.

Böylesi bir eğitim politikası ve yapılanmaların temel hedefleri:

  1. Ülkenin gereksinim duyduğu elemanları ihtiyaç oranında yetiştirmek,
  2. Bilimsel bilgiyi üretmek,
  3. Eşit ve ücretsiz eğitim sunmak,
  4. Üniversite eğitimini özerk ve demokratik ortamlarda sürdürmek, 
  5. Belletme ve ezbercilik yerine öğrenmeyi, verileri kabul etmek yerine araştırma yeteneğini geliştirmek,
  6. Öğrencilerin teknik eğitimi yanında sosyal ve kültürel eğitimlerini de tamamlamak,
  7. Bu anlayışa uygun nitelik ve sayıda öğretim üyesi yetiştirmek,
  8. Çok sayıda niteliksiz mühendis yetiştirecek çok sayıda donanımsız üniversite ve bölüm açmak yerine, ülke ihtiyaçlarını gözeten yeterli eğitim kadrosu ve kütüphane, derslik, laboratuvar, yurt vb. alt yapısı tamamlanmış kuruluşlar oluşturmak,
  9. Şimdiye kadar açılmış bulunan üniversitelerin kalite düzeyini artırmak ve kalite eşitsizliğini ortadan kaldırmak, eksik alt yapılarını tamamlamak,
  10. Eğitimde kalite standartlarını oluşturarak mühendislik bölümlerinin kalitesini bu kriterlere göre denetlemek,
  11. Ülkemizde verilen lisans diplomalarının uluslararası düzeyde tanınmasını sağlamak,
  12. Lisans eğitimini meslek içi eğitim programlarıyla sürekli desteklemek olmalıdır.

TMMOB ve bağlı Odalar, üniversitelerin yeni mühendislik ve mimarlık bölümlerinin açılması, eğitim programlarının oluşturulması, kontejanlarının belirlenmesi süreçlerinde yer almalıdır. Bu çerçevede mühendislik ve mimarlık hakkındaki yasada, YÖK yasasında ve TMMOB yasasında gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

Sizlerin de paylaştığını düşündüğümüz tüm bu önerilerin siyasi üst yapıda yaşam bulması için bizleri eğiten üniversitelerimizle TMMOB ve bağlı Odalar arasında iş ve güç birliğinin daha fazla geliştirilmesi bir görev olmaktan öte zorunluluk olarak karşımızda durmaktadır.

Sevgili katılımcılar,

Son olarak Kongrenin gerçekleşmesini sağlayan Düzenleme, Danışma ve Yürütme Kurulları ile Kongre Sekretaryasına, Ankara Şube Yönetim Kurulu ve çalışanlarına, Kongreye bildiri sunacak ve panellerde yer alacak değerli konuşmacılara, delege ve izleyiciler ile katkıda bulunan kurum ve kuruluşlara, Şube Başkanımız Prof. Dr. Kahraman ALBAYRAK‘a, Odamız Yönetim Kurulu Sekreteri Ali Ekber ÇAKAR‘a, TMMOB Danışmanı Orhan ÖRÜCÜ‘ye, TMMOB İkinci Başkanı Oğuz GÜNDOĞDU ve TMMOB Başkanı Mehmet SOĞANCI‘ya, şahsım ve Oda Yönetim Kurulumuz adına içtenlikle teşekkür ediyor; Kongremizin başarılı geçmesini diliyorum.

TMMOB YÖNETİM KURULU BAŞKANI MEHMET SOĞANCI‘NIN

"TMMOB MÜHENDİSLİK EĞİTİMİ SEMPOZYUMU"nu
Açış Konuşması
(18.11.2005 Ankara)

Sayın Sayın Bilim İnsanları, Örgütümüzün çeşitli kademelerinde görev yapan sevgili yönetici arkadaşlarım,

Sayın konuklarımız,

Makina Mühendisleri Odamızın sekreteryalığında çalışmaları yürütülen "TMMOB Mühendislik Eğitimi Sempozyumu 2005"e, Birliğimizin bu etkinliğine hoş geldiniz. Bize onur verdiniz. Hepinizi Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği adına saygıyla selamlıyorum.

Bugün bu etkinliğin yapılış nedenlerini, biçimini ve etkinlik kapsamı ile gerekli açıklamaları Şube Başkanım ve Oda Başkanım açıkladılar. Bu etkinlik boyunca konu ile ilgili uzmanlar, bilim insanları, TMMOB temsilcileri Mühendislik Eğitimi konusunu her yönü ile konuşacaklar, tartışacaklar. Sonuçlarını TMMOB kamuoyuna ulaştıracak. Ben öncelikle burada hepimizin buluşmasını sağlayan arkadaşlarıma, Yürütme Kurulumuza, Düzenleme Kurulumuza, Makine Mühendisleri Odamıza Yönetim Kurulumuz adına teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar,

Mühendislik Eğitimi ve bu etkinliğe ilişkin TMMOB‘nin görüşlerini aktarmadan önce, izninizle ülkemizin bu gününde yaşanan en önemli olayı ile ilgili birkaç sözü sizinle burada paylaşmak isterim: Şemdinli olaylarından söz ediyorum.

Biz emek ve meslek örgütleri, DİSK, HAK-İŞ, KESK, MEMUR-SEN, TMMOB, TTB, TDB dün gerçekleştirdiğimiz basın toplantısı ile bu olaya ilişkin görüşlerimizi kamuoyu ile paylaştık. "Dün Susurluk, Bugün Şemdinli, Yarın Neresi?" başlığı ile yaptığımız açıklamada şunları da dedik:

"Bugün bütün toplum, Susurluk kazasından tam dokuz yıl sonra yeniden karanlık ilişkilerle ve bilinmezlerle dolu bir yumağın çözülmesini bekliyor. Son günlerde başta doğu, güneydoğu bölgesinde olmak üzere ülkemizin çeşitli yerlerinde yaşanan saldırı ve bombalama olayları bütün toplumda derin kaygıya yol açtı. Bu olaylar yumağı içinde kimi devlet görevlilerinin isminin geçmesi, kiminin "suçüstü" yakalanması, kiminin de hala açıklığa kavuşmamış olması, toplumun geniş kesimlerinde devlete ve demokratik geleceğe olan güveni ciddi ölçüde zedelemektedir.

Adını nasıl koyarsak koyalım çeşitli devlet olanak ve ilişkilerini kullanarak anayasal ve yasal zeminler dışında ilişkiler ve kurumlar geliştirmek demokratik toplumlarda görülmeyen ve olmaması gereken bir durumdur. Halkın söz ve karar süreçlerinde etkin biçimde yer aldığı demokratik yaşamda, halkla idare arasına girmeye çalışan, toplumsal ilişkilere yabancı hiçbir olayın yeri olamaz. Zaten oldukça sorunlu ve zaaflı olan devlet yurttaş ilişkisi ve demokratik yaşam bu ilişkilerle tamamen tahrip edilmektedir. Bu konudaki tartışmaların ve iddiaların ardı-arkası kesilmiyor. Çeşitli zamanlarda bu yasadışı ilişki, ve davranışların üzerine gitmek, deşifre etmek ve tasfiye etmek için yakalanan fırsatlar iyi değerlendirilememiştir. Hiç olmazsa bu kez bu vahim olay doğru değerlendirilsin.. Bütün toplum olarak bu noktada duyarlı davranmak durumundayız.

Bu açıdan yaklaşıldığında son dönemde yaşanan olaylar bütün toplum gibi bizde de derin bir kaygı uyandırmaktadır. Demokratik yaşama kast edenlerinin ilişkiler ağı hangi kişi yada kuruma kadar uzanıyorsa oraya kadar izlerini sürmek, suçluların yargı önüne çıkmasını sağlamak gerekmektedir. Bizler, bu olayın sulandırılmasına, ötelenmesine, unutturulmasına, yönlendirilmesine, karartılmasına asla rıza göstermeyeceğiz. Açıklamalarla, değişik yöntemlerle yargıyı baskı altına almaya, faillerin kimliğine göre çoklu hukuk normları yaratmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Emek ve meslek örgütleri olarak bizlerde bu doğrultuda atılan adımların destekçisi ve takipçisi olmak sorumluluğu ile karşı karşıyayız. Artık daha fazla zaman kaybetmeye bir anlamı kalmamıştır.

Tüm toplumu; bu olayın gerçek sorumlularının açığa çıkarılıp yargılanana kadar olayın takipçisi olmaya, demokratik bir ortamda kardeşçe yaşam için ısrarcı olmaya davet ediyoruz."

Sevgili Konuklar,

Tüm etkinliklerimiz gibi bu etkinlik sonucunda da Sonuç Bildirimizin TMMOB nin 50 yıllık birikiminin bilim insanlarının görüşleri ile harmanlanıp, geliştirilip; bilimin ve tekniğin ışığında akılcı önermeler halinde uygulanabilir olması; Susurluk gibi, Şemdinli gibi açığa çıkıveren karanlık ilişkilerin yaşandığı ülkemizde mümkün değildir. İşte sırf bu nedenden dolayı bile TMMOB, ülkemizin demokratikleştirilmesi mücadelesinin içerisinde aktif olarak yer almaktadır. Bunları öncelikle sizlerle paylaşmak istedim.

Sevgili Arkadaşlar,

Şimdi burada başlatmakta olduğumuz bu etkinliğin yanı sıra, TMMOB bu çalışma döneminde çeşitli etkinlikleri de değişik Odalarımızın yürütücülüğünde gerçekleştiriyor, gerçekleştirecek. Mayıs ayında emek ve meslek örgütleri ile birlikte 20. yılında Türkiye‘de Özelleştirme Gerçeği Sempozyumu‘nu, geçen ay Diyarbakır‘da GAP ve Sanayi Kongresi‘ni, geçen hafta Urfa‘da Toprak Reformu Kongresini gerçekleştirdik. Gelecek hafta Öğrenci Üye Kurultayı‘nı, arkasından Aralık ayında Enerji Sempozyumu ile Sanayi Kongresi‘ni, Mart ayında da Su Politikaları Kongresi‘ni gerçekleştireceğiz. Bağlı Odalarımızın da bu çalışma döneminde kendi meslek alanlarına ilişkin planladıkları ve yaşama geçirdikleri onlarca etkinliği de bunlara eklemek gerekiyor.

Bu etkinlik de dahil, TMMOB ve bağlı odalarının bu çabalarının nedenlerini iyi değerlendirmek gerekir. Bir meslek örgütü, meslek alanları ile ilgili bu kadar yoğun bir çabayı neden göstermektedir? Aslında bu sorunun yanıtı, bu etkinliğimizin de yapılış nedenlerini açığa çıkaracaktır. Sorunun yanıtını şöyle verelim:

Haziran 2004‘de oluşan şimdiki TMMOB Yönetim Kurulu Genel Kurul Sonuç Bildirisi‘nin de yönlendirmesi ile 2004-2006 çalışma dönemine ilişkin programını kamuoyuna ve TMMOB örgütlülüğüne duyurdu. Bu programda şunları da yazdık:

Küreselleşme; içinde yaşadığımız döneme damgasını vuran kapitalizmin çok uluslu şirketler aracılığıyla dünya boyutunda kurduğu ekonomik egemenliğin son aşamasıdır. Gelişmiş ülkeler, mal, hizmet ve sermayeyi ülkeler arasında olağanüstü bir hızla dolaştırarak, gelişmekte olan ülkelerin ekonomisini, sanayisini ve çalışanlarını büyük çapta etkilemekte, politik ve toplumsal dengeleri bozarak, gelir dağılımını çalışanlar aleyhine kötüleştirmektedirler. Spekülatif sermayenin, olağanüstü boyutlara ulaşarak üretime yönelik-verimli sermaye yatırımlarını önlediği, işsizliği arttırdığı, neden olduğu ekonomik krizlerin yıkıcı etkileri ile çalışanları yoksullaştırdığı açıktır. Özellikle son on yılda çalışanların sosyal hakları budanmış, ücretleri azalmış, refah düzeyi düşmüş ve tüm ülkelerde en üstte yaşayan %5 oranındaki kesim, büyük bir ranta ve sömürü artı değerine sahip olmuştur. Küreselleşme aynı zamanda, tekellerin aşırı kâra dayanan birikimi için savaş, gerginlik, çevre sorunları, dünya kaynak ve değerlerinin yağması demektir. Bu amaçla, sendikasızlaştırma, uluslararası tahkim yoluyla, IMF/Dünya Bankası ve DTÖ baskısıyla özelleştirme ve rant ekonomisini egemen kılma uygulamalarıyla gelişmekte olan ülkelerin gelecekleri karartılmaktadır. Bu nedenlerle bu ülkenin mühendisleri, mimarları ve şehir plancıları ve onların örgütü TMMOB, küreselleşmeye ve onun yansımalarına, özelleştirmelere ve rant ekonomisine karşı çıkışını sürdürmektedir.

Ülkemizde uygulanan ekonomik programın temel felsefesini, dünyada yaşanan bu gelişmelerden bağımsız olarak değerlendirmek olanaklı değildir. Türkiye, 1980‘li yıllardan itibaren uluslararası sermayenin yukarıda sözü edilen istemlerine uygun olarak enerjiden haberleşmeye, eğitimden sağlığa, tarımdan sosyal güvenliğe kadar hemen tüm alanlarda yapısal bir değişim programına tabi tutulmaktadır. Ülkemizde de giderek artan bir ivmeyle sanayi yatırımı azalmakta, çiftçi tarladan uzaklaşmakta, işsizlik oranı büyümekte, çıkan krizlerin sık ve dayanılmaz boyutları yoksullaşma sürecini kronik hale getirmektedir. Son dönemlerde ekonomik göstergelerde gözlenen iyileşmelerin temelinde üretim, yatırım, istihdam, teknolojik gelişmeler gibi nedenler değil, temelde iş gücü üzerindeki baskılar yer almaktadır. Bu durumdan mühendisler de büyük çapta olumsuz olarak etkilenmektedir.

50 yıllık deneyim ve bilgi birikimimiz ışığında günümüzün yüklü gündemi ve sorunları değerlendirildiğinde; mesleki, demokratik kitle örgütü olmanın sorumluluğuyla hareket ederek çağdaş, bağımsız, demokratik ve sanayileşen bir Türkiye özlemiyle, üyelerinin sorunlarının toplumun sorunlarından ayrılamayacağı bilinciyle, halktan ve emekten yana tavır alan, bu doğrultuda politikalar üreten ve mücadele veren bir Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği‘ne üyelerimizin ve halkımızın ihtiyacı devam etmektedir. TMMOB toplumsal sorumluluğu gereği toplumsal muhalefetin odağında yer alarak onurlu yürüyüşüne ve dik duruşuna devam edecektir.

Sevgili konuklar,

İşte TMMOB ve bağlı Odaları, Çalışma Programımızda yazdığımız bu anlayış ve tarzla çalışmalarını sürdürmektedir. TMMOB ve bağlı Odaları, bu çabaları sürdürmenin kararlılığı içerisindedir. Bu etkinliğimiz de bu anlayışlarımız doğrultusunda yaşama geçirilmektedir.

TMMOB Yönetim Kurulu Üyemiz Baki Remzi Suiçmez‘in Açılış Bildirisi‘nde sunacağı görüşler TMMOB‘nin görüşleridir. Şube Başkanımın Oda Yönetim Kurulu Başkanımın az önce söyledikleri bizim sözlerimizdir. Panelde Orhan Örücü‘nün yapacağı konuşma bizim konuşmamızdır. Oturumları yönetecek olan örgüt yöneticisi arkadaşlarımın söyleyecekleri bizim söyleyeceklerimizdir. Hepsine emekleri için Yönetim Kurulumuz adına teşekkür ediyorum.

Sevgili arkadaşlar;

Dünyayı, ülkeyi ve yaşamı tanıyan, anlayan ve ona göre politikalar üreterek yaşama geçiren bir çalışma anlayışı içerisinde olan TMMOB Mühendislik ve Eğitimi üzerine özetle şunları söylüyor:

Biz ülkede ve dünyada var olan güncel ve toplumsal sorunların üyelerimizin sorunlarından ayrı düşünülemeyeceğini biliyoruz. Biz mühendislik eğitimi ve sorunlarının da üniversitenin temel sorunlardan ayrı tutulmayacağını biliyoruz. Biz neo-liberal küreselleşme ideolojisinin toplumsal ve kamusal alanları yeniden tanımlayarak bu alanları bireysel yarar ve piyasa süreçlerine bağlı kıldığını, toplumsal ilişkilerin tümüne bağlı olarak eğitim alanını da etkilediğini biliyoruz.

Küresel kapitalist dünyaya entegrasyon çalışmalarının hızla yürütüldüğü günümüzde, ülkemize biçilen roller irdelendiğinde görülmektedir ki; eğitim ve öğretim hizmetlerinin piyasaya açılması ve bu alanın IMF ve DB‘nın koyduğu şartlar doğrultusunda sermayenin hizmetine sunulmasıyla eğitim metalaştırılmaktadır. Aynı şekilde eğitim alanında dayatılanlar, şirketleşen üniversite anlayışının gelişmesine neden olmaktadır. Üniversite yapısındaki değişim, "şirket" ve "müşteri odaklı" bir tarza yönelmekte ve "müfredat" buna uygun biçimde yeniden yapılandırılmaktadır.

"Özerk üniversite" talebine bir cevap olarak sunulan "mali özerklik" tanımı üniversitelerin özerkliği noktasında gerçek niyetleri ortaya koymaktadır. Bu yolla devletin yüksek öğretim kurumlarının bilim üretmek yerine kaynak bulmak için kendi kaynaklarını pazarlaması işi ile görevlendirilmesinin getireceği sorunlar hepimizin algılayacağı boyuttadır.

Ülkelerin gelişmelerinde bilim, teknoloji ve sanayileşme politikalarının öneminin bilinmesine karşın, mühendislik uygulamaları ve ülke gelişimi için yaşamsal önemi bulunan bilimsel teknolojik araştırma (AR-GE) yatırımlarına çok az kaynak ayrılmaktadır. Üniversitelerimizde bilimsel araştırmalara gerekli kaynaklar ayrılmayarak, bilimsel gelişmelerin önüne geçilmektedir. Sanayi ile ilişkiler toplumun ihtiyaçlarına göre değil, sadece sermayenin ihtiyaçlarına göre yapılanmakta, bilim piyasa ekonomisinin belirlediği amaca yönelik kullanılmaktadır. Dolayısıyla sanayici AR-GE faaliyetlerine yatırım yapmamakta, ihtiyaç duyduğunda üniversitelerin projelerini satın almaya çalışmaktadır.

Mühendis ancak iyi eğitim almış ve yeterli sayıda öğretim üyesi, yeterli laboratuar ve altyapı olanakları ve çağa uygun bir eğitim programı ile yetişir. Her kente bir üniversite açmak yerine mevcut olanların eş ve yeterli olanaklara kavuşması sağlanmalıdır. Ülkemizdeki üniversiteler planlı bir anlayış içerisinde öncelikle sayı bakımından değil, öğretim kalitesi, kütüphane, anfi, laboratuar ve yurt gibi imkanlar ve en önemlisi yeterli ve nitelikli öğretim üyesi bakımından geliştirilmelidir. Uygulama, eğitimin vazgeçilmez bir parçasıdır. Teorik bilgiler laboratuar uygulamaları ile desteklenmelidir. Ancak üniversitelerimizin hemen hemen hepsinde laboratuarlar ya çok yetersiz ya da sadece adının varlığı olarak mevcuttur.

Mühendislik alanındaki eğitimde gerek açılan okullar gerek arttırılan kontenjanlar açısından planlama anlayışının olmaması özellikle belirli bölümlerden mezun mühendislerin istihdam sorununu arttırdığı gibi bu kitlenin mesleki kimliklerinde erozyon yaratmaktadır. Üretim süreçlerinde ortaya çıkan değişim, mühendisleri yeniden biçimlendirmekte, mesleki formasyonlarını değiştirmekte, istihdamı daraltmaktadır. İşsizliğin artması ücret politikalarını olumsuz yönde etkilemekte ve mühendisin emeği ile orantılı ücret almalarını engellemektedir.

Bugün TMMOB üyelerinin yaklaşık %25‘i açık işsiz ya da mesleklerinin dışındaki alanlarda çalışmakta iken, gelecek beş yıl sonunda mühendis ve mimar ordusuna 125.000 kişinin daha katılacak olmasının sonuçlarının şimdiden ele alınmasında, hem ülkemiz hem de mühendis ve mimarlar açısından büyük ihtiyaç bulunmaktadır. Bu yıl üniversitelerimize 35.000 mühendis mimar şehir plancısı öğrenci arkadaşımız başlayacak. Haziran‘da da 25.000 mezun verdik. Bu sayılar konunun önemini anlatmaktadır.

Kamuda yatırımsızlık politikaları ve çağdışı bir kamu yönetimi anlayışı ile sürekli olarak işlevsizleştirilen, mesleki kimliğine yabancılaştırılan mühendis ve mimarlar da diğer bir gizli işsiz kesimi durumuna düşürülmüştür. İşsizliğin artması ücret politikalarını olumsuz yönde etkilemekte ve mühendisin ve mimarın konumlarıyla orantılı ücret almalarını engellemektedir. Kamuda çalışan meslektaşlarımızdan 25 yılını dolduranlar ancak 600 dolar ücret alabilmektedirler.

Teknolojideki hızlı ilerleme ve bilimsel bilgideki hızlı artış mühendislik alanında uzmanlaşmayı ve "yetkili/yetkin/uzman mühendis" kavramlarını gündeme getirmiştir. TMMOB bu konuda mühendislik disiplinlerinde uzmanlık alanlarını belirleme çalışmalarını yürütmektedir. Odalarca yapılacak düzenlemelerle, mühendis ve mimarlar uzmanlık eğitimlerini ve deneyimlerini tamamlayıp uzman oldukları alanlarda yetki ve sorumluluk sahibi olacaklardır. Avrupa Birliği süreci ile birlikte akreditasyon ve sertifikasyon konularında ortaya çıkan yasal düzenleme ihtiyacı hala karşılanamamıştır.

Tüm bu anlatılanların yanı sıra, gelecek yıllarda çok daha karmaşık ve etkili bir şekilde yaşanacağı kesin olan sorunlar, TMMOB‘nin, üyelerinin eğitimi, mesleki, teknik ve bilimsel düzeylerinin yükseltilmesi, istihdamı gibi alanlarda yapacağı veya yapması gereken çalışmaların önemini arttırmaktadır. TMMOB, henüz farkında bile olunmayan ancak kısa bir süre içinde yaşamımızı değiştirecek teknolojileri oluşturacak ve uygulamalara geçirecek 2000‘li yılların mühendislerinde aranacak koşulları sağlayacak, mevcut durumu doğru okuyan ve uygulanabilir öngörülerle desteklenen bir eğitim sürecinin zorunlu olduğunu bilmektedir. Mühendislik eğitimi, istihdam ve işsizlik gibi konular TMMOB ve bağlı odalarının gündemlerinde kapsamlı ve sürekliliği olan bir çalışma ve proje alanı olarak vardır. Sürecektir.

Sevgili Konuklar;

TMMOB diyor ki;

Küreselleşme ve sermaye isteklerine göre üniversitelerin yapılandırılması uygulamalarından vazgeçilmelidir. Toplumsal eşitsizliğin her çeşidini sürekli ve sistemli olarak üreten eğitim yapısı terk edilmelidir. Baskıcı ve cins ayrımcı uygulamalarla dolu eğitim programları terk edilmelidir. Eğitim her kademede eşit ve parasız olmalıdır. Üniversite eğitimi bilimsel, özerk ve demokratik ortamlarda sürdürülmeli; polis ve jandarma üniversitelerden çıkarılmalıdır. Belletme ve ezbercilik yerine öğrenmek, verileri kabul etmek yerine araştırma yeteneğini geliştirmek; teknik eğitim yanında sosyal ve kültürel eğitimleri de tamamlamak; eğitimde; sorgulayan, düşünen, dayanışma duygusuna sahip, bilimsel kriterleri önemseyen, aydınlanmış öğrencilerin yetişmesini amaçlamak en temel amaç olmalıdır. Uygun nitelik ve sayıda öğretim üyesi yetiştirilmelidir. Üniversitelerdeki öğretim üyelerinin eğitim dışında ticari faaliyette bulunması engellenmeli, eğitim hizmetini üreten öğretim üyelerinin ekonomik, sosyal ve mesleki sorunları çözülmelidir. Öğretim üyelerinin düşüncelerinden, sendikal eylemlerinden ve demokratik taleplerinden dolayı karşılaştıkları her türlü ceza ve sürgün uygulamalarına son verilmelidir. YÖK‘ü tüm kurumlarıyla kaldırmak, Üniversiteler Arası Kurul ve üniversiteleri, özerk ve demokratik bir anlayış temelinde yeniden düzenlemek, üniversitenin bütün bileşenlerinin yönetim ve karar sürecine katılmalarını güvenceye alınmalıdır. Üniversitenin üç temel bileşeni olan öğretim üyeleri, öğrenciler ve üniversite çalışanlarının üniversite yönetimine katılmaları sağlanmalıdır. Çok sayıda niteliksiz mühendis yetiştirmek ve yine çok sayıda donanımsız üniversite ve bölüm açmak yerine, ülke ihtiyaçlarını gözeten yeterli eğitim kadrosu ve kütüphane, derslik, laboratuar, yurt vb. alt yapısı tamamlanmış kuruluşlar oluşturulmalı; şimdiye kadar açılmış bulunan üniversitelerin eğitim düzeyi arttırılmalı ve kalite eşitsizliği ortadan kaldırılmalı, eksik alt yapıları tamamlanmalıdır. Mühendislik, mimarlık ve şehir planlama ile ilgili yüksek öğrenimin planlanmasında yeni fakülte ve bölümlerin açılmasında, eğitim programlarının oluşturulmasında TMMOB‘nin öneri ve onayı alınmalıdır. Eğitimde kalite standartları oluşturulmalı mühendislik bölümlerinin kalitesi bu kriterlere göre denetlenmelidir. Genel bütçeden eğitime aktarılan pay yeterli seviyeye getirilmeli ve üniversite bütçelerinde bilimsel araştırmalara ayrılan pay artırılmalıdır. Harç, ikinci öğretim, yaz okulu gibi paralı uygulamalar kaldırılmalıdır. Stajyer alan firmaların üniversiteler tarafından denetlenmesi ve stajyerlere mesleki bilgilerin aktarılması sağlanmalıdır. Meslek Odalarının denetimi ve üniversitelerin yürütücülüğünde öğrencilere staj imkanları sağlanmalıdır. Öğrenci sağlık sigortası uygulamasına geçilmelidir.

  • Biz, Üniversiteler Üniversite Bileşenlerinindir! diyoruz.
  • Biz, Eşit, Parasız, Demokratik, Bilimsel Eğitim İstiyoruz!
  • Biz, Yaşasın Özerk ve Demokratik Üniversite Mücadelemiz! diyoruz.

Sevgili Konuklar,

Tüm bunlara rağmen, anlatılan tüm olumsuzluklara karşı şunu da söylemek zorundayım: Bizim mesleğimiz bilim ve teknolojiyi toplumla buluşturan bir meslek. İnsan odaklı bir meslek. Sorumlulukları çok olan, bu nedenle sorunları çok olan, ama o kadar da çok onurlu bir meslek. Biz mesleğimizi seviyoruz.

TMMOB, meslektaşlarımızın yetiştirilmesinde bütün olanaksızlıklara karşı, önemli adımlar atan bilim insanlarına saygılar sunuyor.

TMMOB, mesleğimizin gelişmesinde ve meslektaşlarımızın sorunlarının giderilmesinde bilim insanlarımızı ve üniversitelerimizi birlikte olmaya, birlikte yürümeye çağırıyor.

Hepinize saygılar sunuyorum.

 

 
 

ETKİNLİK İÇERİĞİ

 
TMMOB MÜHENDİSLİK EĞİTİMİ SEMPOZYUMU 2005
SAYFA ÜSTÜ
ÖNCEKİ SAYFA

COPYRIGHT © 2024 TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI
MEŞRUTİYET CADDESİ No:19 KAT:6-7-8 KIZILAY / ANKARA
TEL: 0850 495 0 666   FAKS:(+90) 312 417 86 21
E-POSTA:

Key İnternet Hizmetleri